21.yüzyılda Dünyayı yaşanılması zor bir cehenneme çeviren Kapitalist-emperyalist ve onun yeminli uşaklarını kendi cehennemlerine geri yolluyacak olanların, yaşanılacak başka bir dünyanın varlığının pratikteki karşılığı olan büyük Ekim Devriminin yüzüncü yılı, dünyada olduğu gibi ülkemizde de birdizi etkinliklerle ele alındı.
Devrimci ve Komünist hareketler Ekim devriminin deney ve tecrübelerinde dersler çıkarma onun yarattığı etkileri kavrama ve adına devrim denilen o görkemli yürüyüşü devam ettirme cüretiyle ele alırken, revizyonist – reformist-tasfiyeci anlayışlar kısacası cehenem sıcaklığından korkanlar, günün ve anın şartlarına ve zorluklarına secde ediyorlar. Bu iki yaklaşım iki çizgi arasında da bir mücadelenin sürmesi ve Ekim devriminin ve sosyalizmin derslerinin ele alınışı ve kavranmasında da kendini gösterdi.
Ekim Devrimini kendisine rehber edinerek engin denizlere açılma cesareti ve cüretini kuşananların tüm yetmezliklerine eksikliklerine rağmen ezilen halkların denenmiş devrim pratiğini kendilerine rehber alırken, bu kulvarın dışındakiler, Ekim devrimini esintili ve dalgalı denize açılmamanın bahanesiyle sığınılan liman olarak kullanmaları tamamen sahtekarlığın pratikteki resmi olarak tabloya çiziliyordu.
Devrim adına yola çıkanların hatta bu uğurda bedeller ödeyenlerin gelinen aşamada marksizmi –leninizmi aşma adına aşındırmaları, tarihi bir sürecin sonuçları olduklarının altını çizmekte fayda vardır. Geminin sallanmasıyla batıyoruz, can havliyle, gemiyi terk edenlerin ancak ve ancak anılarını tazelemekten başka yolları kalmıyacaktır.
Burjuvazinin saldırıları karşısında taru-mar olanlar ideolojik – siyasi nihayetinde örgütsel olarak dağılmaktan kurtulamıyacaklardır. Marksist bakış açısını revize edenler proletarya diktatörlüğünü yadsıyarak burjuvazi ile ittifak teorilerini ileri sürmektedirler.
Barış içinde yaşama, kırıntılar karşılığında burjuvaziyle ittifak. Devrimi bilinmezliklere havale etme mesleği çağımız vebası olarak kol gezmeye devam ediyor. İdeolojik olarak burjuvaziye yamananlar adım adım devrimden uzaklaşmanın yapı taşlarını döşemekten te geri kalmıyarak, siyasal olarak devrimci yolu yadsıyarak, barışçıl yöntemi yeni bir kıta keşfetmişcesine pişkinlikle ortaya seriyorlar.
Reformcu-parlementerist –sivil toplumcu-sağ tasfiyeci anlayışların ortak durakları elbetteki devrimci zordan uzak durmak, devrim ile burjuvazi arasında arabulucu rolü üslenerek devrimci olanı herşeyi devrim adına boğma girişiminden başka birşey değildir.Yenilgi dönemlerinde bu kavga daha bir cesaret ve duruş ister. Bu kavga daha fazla Marksist Leninst Maoist önderlere sarılmayı gerektirir. Bu sarılma, yasalcılık hayalleri ile umutlarını diri tutma heyecanını güdenleri ve bu heyecanını örgütsel tafiyecilikle meşrulaştıranların sonu hüsran olacaktır. Sağdan esen rüzgara kapılarak bunun yapı taşlarını örerek, Kominist partinin ilkelerini red ederek, ilkesizliği ilke edinenlerin, hele hele bizim gibi faşizmin sürekli olduğu ülkelerde KP yi silahsızlandırıp legal hale getirme uğraşı içinde olanların pratikleri en büyük ihanet olarak görülmek zorundadır.
KP nin ilkeleriyle oynanmaz. Bir kere oynandımı gerisi üzerinize çöker. Evet zor ve ağır koşulların devrim cephesi adına yaşanıldığı bir dönemden geçiyoruz. MLM nin muazzam deneyimleri var.Bu deneyimler bizi br çıkışa ulaştıracaktır elbet. Ancak bu zoru kaldıramayan anlayışlar, ayrışmaya ve kendi çizgilerine uygun olarak reformculukta demirliyeceklerdir.
Hiç bir tarihi olgu bir anda ortaya çıkmıyor. Nesnel zeminler üzerinden yavaş sinsi ve riyakarca saldırarak zıttı olanı eritmeye çalışarak, dar grup çıkar ilişkisi üzerinden günü birlik ve geçici rüzgarın etkisiyle genel geçer ve ana denk gelen politikaları kendilerine rehber edinerek, stratejiyi bir kenara itip, taktikle zaman geçirenler fena halde yanılacaklarını birkez daha göreceklerdir.
Keza birkez daha dedik; çünkü tasfiyeci önderlerden tutalımda partilere kadar sınıf mücadelesi zengin deneyimlerle doludur. Ekim devrimi de buna en iyi şahit ve yanıttır.
Hasan Özcan
23-11-2017