İbrahim Kaypakkaya (d. 1948, Karakaya, Sungurlu, Çorum – ö. 18 Mayıs 1973, Diyarbakır), Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist’in kurucusu olan Kaypakkaya`nın TKP/ML içerisindeki kod adı Hamza’dır.
1949 yılında Çorum’un Sungurlu ilçesinin Karakaya Köyü’nde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra Hasanoğlan Öğretmen Okulu’na girdi. Öğretmen Okulunun ardından İstanbul’daki Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na başladı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi – Fizik Bölümü öğrencisi olan Kaypakkaya, sol düşüncelerle burada tanıştı. Mart 1968’de Çapa Fikir Kulübü’nün kurucuları arasında yer aldı. Çapa Fikir Kulübü’nün başkanı olan Kaypakkaya, 6. Filo’ya karşı bildiri yayınladığı gerekçesiyle Kasım 1968’de okuldan atıldı.
FKF ve TİP içinde ortaya çıkan ayrışmada Millî Demokratik Devrim (MDD) tezini savunan kesimde yer aldı. İşçi-Köylü gazetesinin İstanbul’daki bürosunda çalışan Kaypakkaya, Aydınlık ve Türk Solu dergilerine yazılar yazdı. 1972 yılına kadar PDA (TİİKP) saflarında çalıştı ve DABK üyesi olarak görev yaptı. Bu tarihte PDA ile yolları ayrıldı. Doğu Perinçek ve çevresinin iflah olmaz revizyonist olduklarını ilan eden Kaypakkaya, ayrılık sonrasında bir gurup yoldaşıyla birlikte 24 Nisan 1972`de TKP/ML TİKKO’yu kurdu.
Kaypakkaya’nın yazılarının toplandığı Seçme Yazılar adlı bir kitabı vardır.
İbrahim Kaypakkaya, pratik devrimciliğinin yanı sıra, görüşleriyle Türkiye’nin sosyalist düşünce dünyasına ivme kazandıran ve devrimci öğretiyleriyle yol açan, teorik çözümlemeleriyle oportonist,revizyonist,reformist ve düzen içi anlayışlarla mücadele yürüten ve her türden teslimiyetçiliğe karşı koyan, ihtilalci devrimciliğin örnek ve önder bir teorisyenidir.
24 Ocak 1973’de Dersim’in Çemişgezek İlçesi Vartinik köyü Mirik mezrasında yaşanan bir çatışma esnasında yaralanan ve beş gün sona sığındığı bir köy evinde yaralı olarak yakalanan Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, Diyarbakır Sıkıyönetim Tutukevine götürüldü.
Kaypakkaya, yürüyemeyecek durumda olmasına rağmen hastanede ilk hafta her iki kolundan karyolaya çarmıha gerili bir vaziyette tutulur. Hastanede kaldığı süre boyunca da tek kolundan yatağa kelepçeli olarak bağlandı.
17 Nisan’da hastaneden cezaevine nakil edilir. Diyarbakır’daki 7. Kolordu Komutanlığı tutukevine götürülen İbrahim Kaypakkaya, tek kişilik hücreye konulur. Bu arada, cezaevine konulan devrimciler sık sık işkence merkezlerine sorguya götürülür ve insanlık dışı işkenceler yapılır. Bunun sonucu olarak onlarca devrimci, tıpkı İbrahim Kaypakkaya gibi cunta rejiminin mekânlarında öldürülür. Kaypakkaya’nın hücresinden götürülüşüne tanık olan, TİKKO davasından tutuklu Ramazan Balpetek, şu bilgileri verir: ’17 Mayıs 1973 tarihinde, İbrahim Kaypakkaya’yı bir üsteğmen ve dört asker, bulunduğu hücreden aldı, bizim bulunduğumuz koğuşun önünden yürüyerek geçtiler ve bir jipe bindirip götürdüler. Koğuşun kapısı açıktı. Orada bulunan herkes gördü. Biz, İbrahim’i hastaneye ayaklarının pansumanını yapmaya götürüyorlar sandık.’ Oysa bu anlatımdan sonra Kaypakkaya’nın ölüm haberi gelmiştir.
Kaypakkaya’nın öldürülmesi büyük bir yankı uyandırır. Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan 36 devrimci, 29 Mayıs’ta İbrahim Kaypakkaya’nın ölümü hakkında Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı’na dilekçe verir. ‘Tutuklu İbrahim Kaypakkaya’nın; hücresinden alınarak dönemin işkence merkezine götürüldüğü ve yapılan işkencelerle öldürüldüğü, bu cinayet hadisesine Türkiye ve dünya kamuoyunda uyandıracağı tepkiden çekinilerek intihar süsü verilmek istendiği, bu cinayete ne kadar intihar süsü verilmek istenirse istensin bunun hiçbir zaman inandırıcı olmayacağı, zaten intihar süsü vermekte güçlük çeken faillerin 19.05.1973 tarihinde işlenen bu cinayeti yetkili mercilere duyurmaması ve kamuoyuna gerekli açıklamanın yapılmamasının bu cinayetin en büyük kanıtı olduğu; gerekli soruşturmanın yapılıp faillerinin gerekli cezalara çarptırılması için ihbar ediyoruz.’ derler.
18 Mayıs 1973’te gördüğü işkenceler sonucu yaşamını yitiren Kaypakkaya’nın kafası, elleri ve ayaklarında kesikler bulunan cesedi iki gün sonra babasına teslim edildi. Ölümü dönemin bağımsız milletvekili Mehmet Ali Aybar tarafından bir soru önergesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirildi.”
HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk, bu bağlamda (dün) İbrahim Kaypakkaya’nın işkence sonucu gerçekleşen ölümünün araştırılması için Meclis’te Araştırma Komisyonunun kurulması için önerge verdi.