68’in 50. yılında İran İsyanı
Tarih: 2 Haziran 1967.
Yer: Batı Berlin’in en gözde, lüks semtlerinden Charlottenburg’daki beton yığını Alman Opera’sı (Deutsche Oper) binasının önü.
Sıra sıra siyah limuzinler.
Kan kırmızı halının üzerinde, Güney Amerika’dan Afrika’ya, Ortadoğu’dan Asya’ya, dünya halkların gırtlağına çökmüş, emperyalist talanın ortaklarından Almanya’nın siyasi elitine mensup hanımlar ve beyefendiler, Murat Bardakçı kılıklı, renkli “cemiyet” mecmualarının muhabirleriyle birlikte, talanlarının en ünlü suç ortaklarından birini beklemekte.
Gözler, tacından, tahtından sual olunmayan, “Kralların Kralı” ve “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” Muhammed Şah Rıza Pehlevi ve karısı Farah Diba’nın üzerinde.
Fakat o da ne?
Opera binasının önünde birikmiş bir avuç İranlı ve Alman öğrenci yekvücut olmuş, hançeresi yırtılırcasına, tek bir sloganı haykırmakta: Mehber Şah! (Kahrolsun Şah)
Bu “sevimsiz manzaraya” derhal son verilmeli!
Şah’ın, nereye gitse beraberinde götürdüğü istihbarat örgütü SAVAK’ın, siyah gözlüklü, kravatlı, takım elbiseli itleriyle, Nazi Almanya’sının artıklarından oluşturulan, “demokrat ve hür” yeni Almanya’nın polis teşkilatı, öğrencileri çembere alır.
Göstericiler, jop, sopa ve tazyikli suya karşı kararlıca direnir.
Yüzlercesi kan revan içinde kalır.
Ve Alman öğrenci, Benno Ohnesorg; opera binasının yan sokağında, kaçtığı bir binanın avlusunda polis tarafından kafasına sıkılarak infaz edilir.
2 Haziran 1967’de Batı Berlin’de, opera binası önünde kanlı biten bu gösteri, tam bir sene sonra başlayacak 68 hareketinin işaret fişeği olacaktı.
Vietnam’da, Filistin’de, Meksiko’da, Roma’da, Washington’da, Paris’te, Londra’da, Berlin’de, İstanbul’da, Yeni Delhi’de, Soveto’da, Kabil’de, Lenin’in tabiriyle “hava siyaset kokuyor”du.
Bir yanda kendi ülkesinde, kapitalist yolcuların kümelendiği Komünist Partisi’nin içini işaret ederek “merkezi bombalayın” çağrısında bulunan; diğer yanda “Dünya halkları, birleşin! ABD saldırganları ve onların ortalığa salınmış tüm köpeklerini alt edin” mesajları yayınlayan Mao Zedung’un Kızıl Çin’i, bütün bir insanlık alemi için muazzam ilham kaynağıydı…
Takriben bir on sene süren bu devrimci şahlanış, 70’lerin ortasından itibaren inişe geçti. 1976’da, bir darbeyle iktidara gelen revizyonistler, Sosyalist Çin’de kapitalizmin hummalı restorasyonuna girişti. Keza bu dönemde öne çıkan emperyalist bloklar arasındaki çelişki, 90’ların başına kadar dünyanın çehresini belirleyecekti.
Devrimci dalganın geriye çekildiği o yıllarda, dünyada devriminin son esintilerine Nikaragua ve İran’da rastlandı.
Tacından, tahtından sual olunmayan, “Kralların Kralı” ve “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” Muhammed Şah Rıza Pehlevi, 1979’un Şubat’ında, “Mehber Şah” nidaları eşliğinde, tacıyla-tahtıyla devrilip gitti…
Şimdilerde “İran Devrimi” dendiğinde, sadece Mollaların iktidara gelişinin hatırlandığı bu muhteşem ayaklanma o yıllarda, kitlelerin kahraman sokak çatışmalarıyla; 8 Mart 1979’da, örtünme yasağına karşı Tahran sokaklarında yürüyen 100.000 kadınla; 1 Mayıs 1979 kutlamalarıyla; Kürdistan’da Komela’nın lideri Fuat Sultani gibi komünistlerin önderliğinde 10.000 silahlı köylünün “Marivan Yürüyüşü”yle; bölge halklarının dilinde destan olmuştu.
Ancak buna rağmen, devrimci ve komünist güçlerin milliyetçilikten ve ekonomizmden etkilenen, iktidarı ele geçirmekten yoksun yanlış siyasi çizgileri; emperyalist bloklar arasındaki çelişkilerin beraberinde getirdiği fırsatlar ve keza o çelişkilerin bir devamı niteliğindeki, 1980’de başlayıp sekiz sene sürecek olan İran-Irak Savaşı; Ayetullah Humeyni’nin teokratik faşist düzenini adım adım kurabilmesine ve pekiştirmesine imkan sağladı…
28 Aralık 2017’de, siyasi-ideolojik ve iktisadi nedenlerden ötürü İran’ın taşrasında başlayıp, dalga dalga büyük kentlere yayılan ve şimdi Tahran’a ulaşan bu meşru isyan, tıpkı 1967’de Batı Berlin’de yaşanan ve bir sene sonra 68’i tetikleyen, dünya halklarına ilham kaynağı olan bir hadiseye dönüşür mü?
68’in 50. yılında…
Kim bilir?
Ama şurası muhakkak.
Birincisi: İran’da, gittikçe keskinleşen ve toplumun fay hatlarını açığa çıkartan kitlelerin bu meşru isyanını ABD’li ve kimi Avrupalı emperyalistler kendi çıkarları için kullanmaya kalkışırken, Mollaların itifak içinde oldukları Rusya ve Çin gibi kimi emperyalist, kapitalist ülkeler ise bu isyanın bastırılmasını arzu etmektedir.
İkincisi: Daha en son, bütün güzel ve olumlu tecrübelerine rağmen, hemen hemen aynı sorunları yaşayan “Arap Baharı”ndan ve “Gezi Direnişi”nden de biliyoruz ki, doğru bir siyasi önderlik olmaksızın ve siyasi iktidarı hedeflemeksizin her şey hayal!
Emrah Cilasun