Zindanlar süreci toplumlar tarihi kadar eskidir. Ve toplumların gelişimine paralel şekilde biçimlenen bir karakter kazanmıştır. Özellikle, 19 ve 20. yy’da sınıf çelişkilerinin keskinleştiği, egemen sınıflara karşı mücadelenin yükseldiği her alanda politik tutsak sayısı hızla artı. Zindanlar direniş kaleleri olarak, sınıf mücadelesinin birer cephesi olarak hep var oldu. Bu cephede bulunan tutsakları sahiplenen, işçi ve emekçi yığınları bir çok ülkede tutsaklarla dayanışma örgütleri kurarak, onların dışarıdaki sesi olmaya çalıştılar. ve 1920’lere gelindiğinde ise, Komintern önderliğinde faaliyet yürüten, Kızıl Yardım Örgütü ve dayanışma gurupları yaygınlaşarak geliştiler. Bu yönelim politik tutsaklar için güçlü bir uluslararası dayanışma ağı yarattı. Yaygınlaşan bu faaliyetlerin sonunda Komintern 18 Mart’ı “Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü” olarak ilan etti. Böylece, 18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma günü olarak tarihte yerini aldı.
Bugün içerisinde geçtiğimiz tarihi dönemeçte, dünyanın her tarafında politik tutsak sayısı her geçen gün artmaktadır. Zulme, baskıya ve sömürüye karşı, İnsanlığın dinmeyen özgürlük tutkusu ağır bedeller ödenerek gelişmiştir. İşçi ve emekçilere, politik örgüt ve kurumlara, insan hakları savunucularına dizginsiz bir saldırı politikası yürüten gerici, faşist burjuva devletler demokratik hak özgürlükleri birer birer gasp ederek, Irkçı gerici yasalarla, güçlendirdikleri militarizmle, “anti-terör” yasalarıyla, demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmanın, biçim ve yöntemlerini devreye koymuş bulunuyorlar.
Emperyalist-kapitalist sistemin hüküm sürdüğü tüm kıtalarda, bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük mücadelesi cevherleri, zindanlarda tecrit edilmişlerdir. Kendilerini demokrasinin sahipleri olarak gören başta ABD olmak üzere, AB ülkelerinde zindanlar tıka basa insanla doludur. ABD kıtasında yıllık cezaevlerinde yatan tutuklu sayısı yaklaşık olarak 2 milyon civarındadır. Bunların içinde, bir bölümü düşünceleri nedeniyle tutsak edilenlerdir. Kara Panterler örgütünün eski bir üyesi ve aynı zamanda gazeteci de olan, 1981 yılında Philadelphia’da tutuklanarak, 36 yıldır halen zindanda tutulan Mumia Abu Jamal bunlardan biridir. Yine “demokrasi beşiği” ABD’de halen yürürlükte olan idamlar, bazı eyaletlerinde fiili olarak uygulanmaktadır. ABD genel idamlarda, yaşı tutmayan çocukların ve zeka özürlü tutsakların idamlarında,“demokrasisi gelişmiş” 5 ülke içerisinde birinci sırada yer almaktadır. Keza AB ülkelerinde de zindanlar sorunu ABD’den farklı değildir. Başta Fransa cezaevleri olmak üzere, izolasyon ve tecrit bakımından, Faşist diktatörlük altındaki yönetimleri aratmayacak durumdadır. Zira Almanya’da da yürürlükte olan, 129, 129a ve 129b “terörle mücadele” kanunları nedeniyle, Almanya cezaevlerinde bulunan politik tutsaklar izolasyon, tek kişilik hücre ve tek tip elbise sistemi içerisinde, her türlü baskıya maruz bırakılmış bulunuyorlar.
15 Nisan 2015` den buyana Almanya`nın Bavyera eyaletindeki hapishanelerde tutuklu bulunan 10 Komünist devrimci TKP/ML davası tutsağına yönelik izalasyon ve tecrit 2 yıldan bugüne değin uygulanmaktadır. Tutsaklarla Avukat ve ziyaretçi görüşmeleri cam bölme arkasında yapılıyor. Tüm görüşmeciler polis ve tercümanlar tarafından dinlenip her konuşma kayıt altına alınıyor. Mektuplar incelenip tercüme ediliyor. Aylık 1 ila 2 saat arasında verilen görüş ziyaret saatinde her türlü baskı yöntemleri ve kısıtlamaya yönelik uygulamalar yapılıyor. OLG Münih Yüksek Eyalet mahkemesinde yargılanan, ama politik duruşlarıyla Alman emperyalizmini yargılayan tutsaklar için, 3-15 yıl arasında değişen hapis cezaları isteniyor. 129a ve 129b yasasına istinaden PKK davasından 7 tutsak 2,5 ila 3,5 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. 4 tutsak hakkında halen dava sürüyor. DHKC` li Musa Asoğlu Hamburg`da ve diğer tutsaklar yine 129 b yasasınca Almanya`da zindanlarda tecrit ve izalasyon altında tutulmaktadırlar. Diğer AB ülkelerinde de benzer uygulamalar söz konusudur.
Ayrıca, Türkiye cezaevleri de birer işkence merkezi konumundadır. Başarısız 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çeviren AKP ve Erdoğan çetesi, MHP ve CHP` ninde desteğiyle ilan ettiği OHAL sürecinde, KHK` larla baskı yasalarını hızla çıkarmakta ve uygulamaktadır. F-Tipi cezaevlerinde yaşanan; işkence, kötü muamele, hak ihlalleri AKP hükümeti tarafından, 12 eylül AFC aratmayacak şekilde devam ediyor. AKP iktidarı devrimci muhalefeti yok etmek, için tecrittin tüm biçimlerini devreye koymuştur. Ayrıca,“tekçi” şövenist politikasının sonucu olarak, Kürt ulusuna yönelik saldırganlığı tepe noktasına varmış durumdadır.
Sadece Kürt oldukları için, onbinlerce insan tutuklanmıştır. HDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere,HDP`li milletvekilleri, Belediye başkanları, gazeteciler, aydınlar, muhalif olan tüm kesimler tehdit ve baskı altında tutulmakta, tutuklanarak zindanlara atılmaktadır. AKP hükümeti F-Tipi cezaevlerinde devrimci tutsaklara keyfi yasaklar koyarak tecrit ve izolasyon en üst biçimde uygulamaktadır. Kitap, dergi yasağıyla birlikte, aylar süren görüş yasaklarıyla, işkenceyi cezaevlerinde olağan bir durum haline getirmiştir. Onlarca hasta tutsağın bulunduğu F-Tipi cezaevlerinde 100’lerce devrimci tutsak ölüm kalım mücadelesi vermektedirler. İşte egemenlerin bu zulmüne karşı, 18 Mart`ta bir kez daha, Politik tutsakları her alanda sahiplenelim, onlarla dayanışma içinde olalım. Sesimizi devrimci tutsakların direnişleriyle birleştirelim. Devrimci tutsakların seslerini kamuoyuna duyuralım. Devrimci tutsakların yalnız olmadıklarını her platforma taşıyalım. Onların, özgür, daha iyi yaşanabilir bir dünya yaratma mücadelesini, bizler dışarda daha güçlü sürdürelim !
MAHMUT ÖZKAN
18.03.2017