TÜRKİYE’DE MEDYA VE PSİKOLOJİK MANİPÜLE
Faşizmin ilk kurbanları gerçekler ve doğrulardır…
Dördüncü güç olarak devletlerin dayanak çubuğu olan medya esasen iktidarın fahişeliğini yapmada herzaman toplumu kandırmada önemli bir işlev görmüştür.İç kamuoyunu etkilemeden tutalımda uluslar arası savaş ve işgal hamlelerine toplumu hazırlamada önemli görev ve misyonlar üslenmiştir.Aslına yakın tarihlere baktığımızda körfez savaşı Irakın işgali ikiz kuleler vs. vs. herbir olay ve olgu medya aracılığıyla toplumsal bir algı yaratılarak bir devletin bir sonraki atacağı hamleye hazırlık ve dayanak olarak ciddi bir misyon görevini verildiğine şahit olmuşuzdur.
Toplum bilincini dumura uğratma, toplumu tek yanlı milli duygular etrafında toplama ve hakim devlet politikalarına manivela olarak kullanma vaziyetini medya (burjuva ve ezen sınıf medyası olarak anlaşılsın ) büyük bir iştahla yerine getirirken, egemen sınıf ise milyonlarca dolar harcayarak resmi kurumlarını yaşatmada ve geliştirmede hiç bir sınır tanımamaktadır.Esasen bir dizi şekilsel ve hukuki ayrışımlar olmuş olmasına karşın genel medya bu kurallar içerisinde egemen devlet veya iktidara hizmet ederek var olurlar. Bunların bir kısmı para ve devlet zoru karşısında el pençe dururken önemli bir kısmıda mevcut devlet ve iktidar organları tarafından oluşturulup varlıklarını devam etirirler Aslında uzağa gitmeye gerek yok yaşadığımız Türkiye coğrafyasına baktıımızda devlet-iktidar ve medya üçgeninde gelinen vahim tabloyu okuya biliriz.Devlet güdümlü medyanın ülke coğrafyamızda yaşatılan tüm barbarca katliam tutuklama sürgün köy boşaltmalar binlerce insanın tutuklanmasına kadar yapılan her devlet suçunu adeta aklayarak vatan millet edebiyatını kitlelere taşıyarak katliamcı niteliğini perdeleyıp masum ve halkçı demokrasi ülkesi maskesini büyük ustalıkla ve milyolarca lira rantla yerine getirdiğini biliyoruz. Bu olgu 2005-2006 den sonra özellikle AKP –erdoğan aracılığıyla önemi ve işlevi çok daha üst boyutta ele alınarak savaş ve düşmanlık noktasında profosyönelleştirilmiştir.Yani iktidar olmaktan devletleşme yolunda bu güçlü ayağın önemini çok daha iyi kavrıyarak adımlarını oluşturdu.
Hatırlıyacağımız gibi PKK nin 4 Ağustos 2017 tarihinde Süleymaniyede yakaladığı mit elemanlaından Pekçetin ve Doken itiraflarında MİT in piskolojik ve istihbart dairelerini anlatırken bunların yaptıkları işlerin genel ve rutin işler olduğu noktasındaydı.Hakan Fidan gelmesiyle 2006-2007 bu kurum lağvedilerek Fidan denetiminde çok daha aktif bir konuma çekildiğinden bahs eder. Gündeme göre algı operasyonlarından tutalımda internet heckerleri köşe yazarları ve basının tamamiyle denetime alınmasından yönlendirmesinden bahs ederler.Yani burda çıkarılan sonuç aslında bugün tamamen çukur hale gelmiş bir iktidar medyası.Biat etmiş bir medya, onu okuyup zihinsel algıyla dumura uğratılmış bir toplum, şakşakçı düzenbaz bir sanatçı, türevi bilimden uzak sözüm ona bilim üyeleri, yada yobaz imam ordusu ve tüm kanalların tek tip iktidar çanak yayımcıları işte koro ha birde bunlara aciz muhalefet karikatürleri ve erdoğan hakim ve savcılarınıda ekleyin işte tablo. İşte bu vahim tobloya karşı çıkan tüm insanların tutuklandığını gazetelerin ve tv kapatıldığını sosyal medyanın denetime alındığını da hesaba katarsak işin boyutu ortaya çıkıyor İşte bu boyutki hiç sorgusuz sualsiz belgeli hırsızların değere bindiğidir.İşte bu boyutturki zamların kat be kat artığı ama şükür diyenlerin alkışlarıyla ayakta pirim yapılıyor.İşte bu boyutturki ülke bir halkların hapisanesine dönüştürülmüşlüğüne ses çıkaran yok ve işte bu boyutturki öğretim ve bilimin taşıyıcıları açık fikirli zihinlerin yerine imam bozuntusu din tacirleri ortalıkta vaaz verirler.İşte bu boyutturki kırk yıllık bir savaşta ölen onbinlerce askerden nerdeyse bir cocuğunu kaybetmemiş brükratlardan zengin ve tacirlerden hesap sormuyan gariban ‘şehit’ aileleri vatanın sahipleri oluyor. Efrine savaş çığlıkları atarak yine o meşhur Medya aracılığıyla terör algısı yaratarak binlerce insanın kanını dökerek üç günde gireceğiz tüm kanallarda resmi marşlar eşliğinde tüm piskolojik savaş elemanları aracılığıyla tek ağızdan aldık bitirdik söylemleri kırk günü bulmasına rağmen hesabı savaşa hayır diyenlere kesilirken vatan şehit edebiyatı ve gizlenen binlerce ‘şehit’ölü asker cenazesi işte bu çukur medyası algısıyla ayakta tutulmaya çalışılıyor. Savaşa hayır demenin tek suç sayıldığı bir ülkede açıktan faşizm kanunları uygulanmaktadır. Açıktan insan hakları ve savaş suçu hemde 1949 cenevre sözleşmesiyle ilhak edilmektedir.Yüzlerce sivil ve onlarca cocuğun katledildiği bir ortamda resmi kanıtlanan katliama rağmen biz sivilleri korumak için ordayız yalanı yetmiyor isid karşıda savaşıyoruz diyerek Işid´i tekrar oraya sokan bu devlet bu iktidar ın denetiminde bir tek basın tv gerçeğin tek kelimesini yazmıyor ise, sözde sosyal demokrat muhalefet tek kelime etmiyorsa, gelin siz düşünün. ? Açıktan yalan söylenmekte ve bir toplum algı operasyonlarıyla adeta kandırılıp faşizmin fügüranı haline getirilmektedir. Kısacası birgünde dost olanı düşman düşman olanı dost göstermede bir hayli marifetli olan iktidar bozuntusu medya hiç bu kadar kıç yalayıcılıkta sınırsız olmamıştı.
Son söz yerine; ayakta duranlar yürümeye takati ve cesareti olmayanları yürütmeli. Devrimci ve demokrat sol haberlerin ayakta durabilmesi için iktidarın medyaya verdiği önemi ve biçtiği rolün devasalığının karşıtı olarak bu görev ve misyonla kendi basınımızı ve medyamızı sahiplenmeli yenilemeli ve geliştirmeliyiz.
EFRİNİ savaşın sesizliğine gömmeye çalışanlara inat, Efrinin ve Efrin halkının sesi olmaya devam etmek ordaki direnşin haklı ve meşru olduğunu anlatmaktan yazmaktan ve sahiplenmekten vaz geçmiyeceğiz.İşgalci Türk devleti Efrinden ve Kürt topraklarından çıkmalıdır. Er yada geç bu suçun sosyal şovenleri ve sosyal demokrat savaş yanlıları hesap vereceklerdir.Ve bizler bunlarla aramızda kalın çizgileri koymak zorundayız.