Yakın zamanda yaşanan gelişmelere ilişkin dün bir açıklama yayınlayan Avusturya Türkiyeli İşçi ve Gençlik Federasyonu’nun (ATİGF) açıklaması güncelliğinden ve devrimci-demokrat komuoyunda taşıdığı önem açısından olduğu gibi yayınlıyoruz. Tam açıklamaya aşağıdaki linkten de ulaşılabilinir.
ATIGF_Ihbarcilik_karsiti_tavir
“Tasfiyecilik, Manüpülasyon ve Kadın´a Şiddet yalanlarıyla devrimci demokratik ilkelerden kopanların demirlediği son nokta: İHBARCILIK!
Emperyalist-kapitalist burjuvazi dünya genelinde sınıf mücadelesini ve öncülerini bastırmak için ideolojik, siyasal ve örgütsel boyutta saldırılarını katmerleştirerek sürdürmektedir. Bu saldırıların en yoğun ve şiddetli yaşandığı coğrafyalardan biride Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’dır. Faşist Türk devleti başta devrimci/komünist güçler olmak üzere her türlü demokratik muhalefeti faşist saldırganlıkla, devlet terörüyle fiziki olarak yok etmeye çalıştığı gibi esas olarak da silahlı savaşım içerisinde olan komünist – devrimci ve yurtsever güçleri askeri operasyonlarla yok etmeye çalışmaktadır. Emperyalistlerin daha fazla kâr için kendi aralarındaki çelişkinin en keskin şekilde ve görünür olarak yaşandığı coğrafya ise yine orta doğudur. Vekalet savaşları somut ta emperyalistler arası çelişkileri derinleştirerek devam etmekte, ulusal ve inançsal çelişkiler emperyalistlerin ‘’satranç masasındaki’’ hamleleri sonucunda değişime uğramakta ve bu durum yeni emperyalist savaşlara gebe gelişmelerin hızla yaklaşmasını sağlamaktadır. Ancak sınıf mücadelesi açısından bu madalyonun görünür yüzüdür. Emperyalistler ve onların işbirlikçileri gerici devletler ve iktidarların devrimci, demokratik ve yurtsever güçlere karşı sürdürdüğü mücadelenin diğer ana kolonu ise ideolojik saldırganlıktır.
Burjuva sınıfların ideolojik saldırganlığı karşı devrimci güçlerin, devrimci demokratik güçleri ideolojik olarak tasfiye etme, siyasal-örgütsel güzergahından saptırma, sistem için tehlike oluşturmayan, devrimci demokratik sınıf niteliğinden arındırılarak burjuva ideolojisiyle şekillenen, düşünen ve hareket eden yapı ve kurumların oluşması için ideolojik-siyasal saldırıları stratejik bir hedef olarak saptamışlardır. Bu açıdan Komünist-Devrimci güçlere karşı sürdürülen mücadelenin esası ideolojik cephede sürmektedir. Bugün sınıf mücadelesinin zora dayandığı gerçeğini unutan, burjuvazi ve proletarya arasındaki çelişkinin antagonist çelişki olarak ancak devrimci zorla çözümlenebileceği gerçeğinden kopmuş, sınıfların bir arada yaşama tezini gittikçe içselleştiren sınıf uzlaşmacı, emperyalizme ve faşizme karşı barışçıl olarak mücadelenin sürdürülebileceğine inanan azımsanmayacak bir düzen içi, reformist ve sınıf uzlaşmacı anlayış burjuvazinin estirdiği rüzgarın etkisi altında kalarak sınıf mücadelesini kösteklemektedir.
Tamda bu noktada devrimci güçler arasındaki çelişkileri politik mücadeleye dönüştüren, Komünist ve devrimcilerin bıçak sırtında yürüttüğü mücadelede onları sırtlarından bıçaklayan sözde “dost“ yapılar sistemin çürümüş ve köhnemiş değerlerine sarılarak, burjuva çöplüğünden paslı silahlarını kullanmakta beis görmemektedirler.
Bir dönem bileşeni olduğumuz Konfederasyonun şimdiki eş başkanı unsur tarafından devrimcilerin açık isimleri polise ve savcılığa verilmiş ve karşı devrim güçlerine ihbarda bulunulmuştur. PARTİZAN tarafından kısa bir süre önce kamuoyuna dönük ihbarcılığın nasıl ve hangi şekilde gerçekleştirildiğine ilişkin bir açıklama yapılmış, öncesinde ise açık ihbar belgeleri devrimci demokratik kurumlara ulaştırılmış, söz konusu bu belgeler tarafımızca da görülmüştür. Devrimci demokratik kurum ve örgütlerin söz konusu Konfederasyona dönük çabası, bu karşı devrimci pratikten geri adım atılması noktasındaki müdahil olma gayreti adeta kulak ardı edilmiştir!
Elbette bu olayın tek başına sorumlusu söz konusu kurumun Kadın Eş Başkanı değildir! Bu kurum içerisinde birlikte hareket edenler, bu unsurun İhbarcı pratiğine karşı çıkmayanlarda bu suça ortaklardır! Buradan da görülmektedir ki bu pratik kişi şahsında şekillenen bir pratik değil, bir ideolojik ve siyasal anlayışın dışavurumudur. Ancak bilinmelidir ki bu suça ortak olarak hızlıca devrimci değerlerden uzaklaştıklarını kanıtlayanlar, gericileşen ve dejenere olan halleriyle bu suçla tarihte anılacaklardır.
Sorun ve sorunların çapı ve büyüklüğü ne olursa olsun, devrimci demokratik güçler sorunların çözümü için düşman platformlarına başvurmazlar. Bu devrimci ilke ve değerler binlerce bedel ödenerek tarihten günümüze miras olarak gelmiştir. Türkiye devrimci ve komünist hareketinin tarihinde hiç bir dönem tanık olunmayan bu duruma karşı hiç bir şekilde sessiz kalınmaması ve kabullenilmemesi gerekmektedir. Yine devrimcilerin sorunların çözümü bakımından düşmanı esas alma, onun mahkemelerine ve hukukuna başvurma, ihbarcılığı meşrulaştırması temelindeki pratikler normalleştirilemez, devrimci demokratik saflara sirayet etmesine müsamaha edilemez! Bizler geçmişte de buna karşı çıkmış, bugünde buna karşı çıkarak devrimci ilke ve değerleri ısrarla, onurluca ve keskin bir şekilde savunacağız! Devrimci, demokratik kurumların bu temeldeki eleştirileri ciddiye alınmamış, adeta alakasız ve ciddiyetten yoksun yaklaşımlarla bu kurum ve kişiler tarafından İhbarcılık normalleştirilmeye çalışılmıştır. Bu açıdan yine bu yaklaşımın planlı ve örgütlü bir pratiğin sonucuyla gerçekleştiği aşikardır.
Bu kurum aynı zamanda geçtiğimiz süreç içerisinde kendine bağlı olan kurumlara karşı karalama, çarpıtma, hedef gösterme, kadına şiddet yalanıyla kişileri işimleriyle teşhir etmiş, kendi içerisindeki farklı düşünce ve yaklaşımları demokratik bir zeminde bir arada yürüme çabası içerisinde olmak yerine, siyasal karakterlerine uygun olarak kendisi gibi düşünmeyenleri mutlak olarak tasfiye etme, azınlıkta olduğu alanlarda ise kurumlarını tanımama, yerine atama ve ısmarlama komite ve temsilciler örgütlemekle sorunlara yaklaşmıştır. Bu açıdan sorunların çözümünde farklı düşüncelerin ideolojik ve politik mücadelesinin demokratik yapılarda bir arada yürüme ilkesiyle sürdürülebileceği zemininden de uzaklaşarak anlayış dünyalarında ‘’burjuvaziye’’ benzemişlerdir.
Belli bir süredir sürekli “değişimden“, “yeni siyasal koşulların“ politikasını örgütlemekten bahsedenlerin pratikleri manipülasyondan tasfiyeciliğe, kadına şiddet yaygarasından “yenilenme“ söylemlerine demirledikleri yeni kültür ve anlayış “İHBARCILIK“ olmuştur.
Avusturya Türkiyeli İşçi ve Gençlik Federasyonu olarak karşı devrime hizmet eden bu pratiklerinden kaynaklı olarak, söz konusu kurumun kadın eş başkanı ve ona destek veren, ihbarcılığı meşrulaştırmaya çalışanların bu anlayış ve pratiğin sahiplerini nefretle kınıyoruz! Bu karşı devrimci pratikten derhal vazgeçilmeli, öz eleştiri verilerek gereği yerine getirilmelidir. Bu yapılmadığında “devrimcilerin ihbarcıları“ olarak tarihe geçeceklerdir ve insanlığın sınıfsız, sömürüsüz ve sınırsız bir dünya mücadelesi başta olmak üzere, tüm devrimci demokratik güçlerin ve yine Kaypakkaya düşüncesini savunanların nezdinde mahkum edileceklerdir, her zaman devrimci demokratik değerlerin dışında anılacaklardır!
Başta KAYPAKKAYA geleneğinin savunucuları ve ardıllarını, devrimci-demokratik kurumları, devrimci, ilerici ve demokratları bu karşı devrimci pratiği kınamaya, öz eleştiri verilip geri adım atılarak gereği yapılmadığı takdirde ise açıktan tavır almaya çağırıyoruz!
11 Kasım 2018
ATİGF (Avusturya Türkiyeli İşçi ve Gençlik Federasyonu)”