İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu – İTİF, Corona Virüsün yol açtığı yıkım ve felakete karşı bir açıklama yayınlayarak, dayanışmayı büyütme çağrısı yaptı.
Açıklamanın tam metni;
“Corona Virüsün yol açtığı yıkımdan emperyalist kapitalistler sorumludur!
Kapitalizmin yıkım saldırılarına karşı, örgütlen, dayanışmayı büyüt!
Son günlerin en çok gündem olan, tartışılan ve tedirginlik yaratan konularının başında, kuşkusuz adı verilen virüsün, şimdiye kadar önlenemez yayılışı ve bütün insanlık alemini tehdit edişi gelmektedir.
Hepimizin yakınen takip ettiği ve bildiği üzere, bu virüs ilk olarak Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıktı. Buradan hızlı bir şekilde, İran, İtalya, İspanya derken, şimdi neredeyse bütün ülkeleri etkisi altına almış bir şekilde ilerlemektedir.
Ortaya çıkış biçimi ve şekli, etkisi altına aldığı kesim, yaş ortalaması vb üzerinden birçok tartışma yapılmaktadır kamuoyunda. Bu tartışmalarda öne çıkan bunun emperyalistler tarafından laboratuarlarda üretilip ortaya çıkarılan bir virüs olduğu ve „Biyolojik Savaş“ anlamına geldigi ve bununla amaclananın emperyalistler arası dalaşta rakiplerini ekonomik ve siyasal olarak çökertip hakim hale gelmek olduğu seklindedir. Yine bir başka senaryo ise; artan nüfus oranına bir ayar vererek, yaşlı nüfusu azaltıp, genc ve çalışan nüfusu arttırma planları olduğu seklindedir. Şunu en baştan belirtelim ki, bu virüs nerede, nasıl ortaya çıkarsa çıksın, sebebi emperyalist-kapitalist sistemler ve onların işbirlikçi ve uşaklarıdır. Ve etki altına alacağı birinci dereceden kesim, ezilen, emekçi, yoksul dünya halklarıdır. Bu anlamıyla hedef bellidir, hedefi saptıran, emperyalist ve kapitalistleri aklamaya çalışan söylem ve yorumlara itibar edilmemesi gerekmektedir.
Emperyalist-kapitalist sistemlerin aşırı kar hırsı ve doyumsuz, aşırı üretimlerinin sonuçları, iklim, doga ve canlılar üzerinde çok ağır tahribatlar, değişiklikler yaratmıştır. Son yıllarda dünyanın birçok yerinde meydana gelen ve onbinlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olan doğa olayları, bu iklim değişikliğinin bir sonucu olarak okunabilir elbette. Doğanın tahrip edildiği, iklimin değiştiği ortamlarda, insanlara ve hayvanlara zarar verecek, ölümcül olabilecek birçok virüsün, bakterinin acığa çıkması kaçınılmaz olacaktır. Emperyalist-kapitalistler, sebep oldukları iklim değişikliğini, emekçi halklara yıkarak kendilerini aklamaya çalışmaktadırlar.
Bugün yaşanan Corona (Kovid-19) virüsünün sonuçları üzerinden yine kendilerini sıyırmaya, halkı mahkum etmeye çalışmaktadırlar. Aldıkları „tedbirler“ konusunda şov yapan emperyalist-kapitalistler, emekçi halklara ölümü reva görmeye devam etmektedirler. „Olağanüstü hal“ ya da bir başka tabirle „ kırmızı alarm“ durumuna geçen ülkelerin hemen hepsinde, sermayedarlara, büyük kapitalistlere milyarlarca dolarlık bütçeler ayırılırken, emekçi kesimler yine mağdur edilmektedirler.
Emperyalist-kapitalistler her durumu kendi lehlerine çevirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bir taraftan devlet bütçelerinden büyük paylarını alan kapitalistler özel doktorlarıyla, özel sığınaklarında korumaya çekilirken, emekçiler çalışmak, üretmek ve dolayısıyla bu ölümcül virüsle kendi kendilerine mücadele etmek zorunda bırakılmaktadırlar.
Emperyalist-kapitalistlerin yarattıkları savaşların sonucu olarak yerlerinden, yurtlarından koparak yollara düşen ve gittikleri her ülkede kötü muameleye maruz bırakılan göçmenleri, yine bu ölümcül hastalık sürecinde de büyük zorluklar beklemektedir. Temizlik ve hijyen koşullarının olmadığı, onlarca kişinin aynı ortamda yaşamak zorunda bırakıldığı mülteciler, ekonomik olarak da zor durumda oldukları için, bu hastalıktan birinci derecede etkilenecek kesimler içinde yer almaktadırlar.
Kapitalistlerin sağlık anlayışı ve kime hizmet ettiği konusu da bugün en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Parası olanın Corona (Kovid-19) testlerini yaptırdığı, parası olmayanların ise kendi kaderlerine bırakıldıklarını İtalya, Türkiye, İran gibi birçok ülkede görmek mümkün. Parasız, herkese eşit ve bilimsel sağlık hizmeti çağrısına bugün daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bu anlamda emperyalist-kapitalistlerin sağlık sistemi eşitsizdir, halktan yana değil kapitalistlerden yanadır.
Kapitalizm öldürür, dayanışma ve mücadele yaşatır!
Emperyalist-kapitalistlerin bu sürecin sonucunda yine biz işçi ve emekçilere saldıracakları hepimizin malumudur. Bu süreçte „zarar“ ettiklerini iddia edecek olan kapitalistlerin, ilk elden işçi çıkarmalarla, ücretleri düşürmeyle, çalışma saatlerini yükseltmekle vb birçok saldırıyla gelecekleri su götürmez bir gerçekliktir. Bu sürecin faturası yine biz işçi ve emekçilere çıkarılacaktır. Yine çözüm olarak bulunduğu söylenen aşılar üzerinden kapitalistler milyarlarca dolar kazanacakken, denek olarak kullandıkları biz işçi ve emekçiler bunların parasını da ceplerimizden vermek zorunda kalacağız. Ancak biz buna razı olmak zorunda değiliz. Bu sorunun yaratıcıları biz olmadığımız için, faturasını da biz ödemek zorunda değiliz.
Öyleyse ne yapacağız?
Bu süreçte elbette ki birçok işimiz aksayacaktır. Planladığımız, planlayacağımız birçok eylem, etkinlik ve çalışma doğallığında ileriki süreçlerde yapılmak üzere ertelenecektir. Kapitalistler bu süreçte biraz da bilinçli bir şekilde panik havası yaratarak, bizleri istedikleri gibi yönlendirmek isteyeceklerdir. Elbette önlemlerimizi alacağız. Her bir yoldaşımızın, dostumuzun, arkadaşımızın yaşamı bizler için paha biçilmez bir değerde ve önemdedir. Elbette hiçbir şey olmamış gibi umursamaz bir tavırla, kaderci, „bir şey olmaz“cı bir yaklaşımla yaklaşıp durumun öneminin üzerinden atlayamayız.
Ancak onların istediği gibi, bireyci, kendini kurtarıp diğer kesimleri düşünmeyen bir hareket tarzına da giremeyiz. Bu süreçte mümkün olduğu kadar dayanışmayı, yardımlaşmayı büyütmek zorundayız. Önlemlerimizi alarak, yardıma ihtiyacı olan kesimlere yardım edip bu süreci atlatmalıyız. Özellikle yaşlı ve bakıma muhtaç olan kesimleri tespit edip, bunların yaşamlarını idame ettirmeleri için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olmalıyız. Bizler kapitalistlerin insanı, doğayı, hayvanı meta olarak gören, değersizleştiren anlayışına inat, insana, doğaya, hayvana değer verdiğimizi bu süreçte dayanışarak bir kez daha göstermeliyiz.
Bizler daha önceki onlarca deneyimlenmiş pratikten biliyoruz ki, bir olay ve olgu karşısında sağduyulu olup, akli selim bir sekilde yapılacaklar ve yapılmayacaklar üzerine kafa yorulduğunda ve pratikte bunlar uygulandığında daha basarili sonuclar elde edilmektedir. Aksi durumda panik yaratıp, her söylenene inanan, bilimsel olmayan birçok yol ve yöntemi deneyen pratiklerde ise sonuclar çok daha vahim olmuştur.
İlan edilen olağanüstü haller ve kapatılan birçok işyeri nedeniyle çoğu taraftarlarımızın evlerinde olduğu bir süreçteyiz. O halde bu süreci en verimli şekilde kullanmak için zamanımızı iyi planlamalıyız. Panik olmadan, organize olarak bu süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütebiliriz. Bir taraftan okuma-yazma aktivitemizi arttırmalı, diğer taraftan koşullarını yarattığımız oranda bu çalışmayı ortaklaştırmalıyız.
Var olan „zorunlu“ tecrit ortamını kırmak için, koşulları yaratıldığında üçerli, beşerli gruplar halinde bir araya gelerek, hem süreç üzerine planlamalar yapmak, hemde bu sürecin yarattığı olumsuz psikolojik havayı yıkmak için moral olacak aktiviteler yapılmalıdır. Bu gibi süreçlerde birbirimize ve halk kitlelerine karşı daha duyarlı ve fedakar olmak zorundayız. Zor süreçler, güçlü dayanışma duygularıyla hafifletilip tersine çevrilebilir.
Bu sürecin sonunda gelebilecek saldırılara karşı örgütlenmeyi, örgütlü ve birlikte mücadele eden bir süreci hazırlamalıyız. Bu tür olağanüstü durum ve koşullar elbette bir takım çalışmalarımızı sekteye uğratacaktır, ancak bizler koşullara teslim olmayacak bir irade ortaya koyabiliriz, koymalıyız. Devrimci, demokrat ilerici çevrelerde hemen herkesin bugünlerde telafuz ettiği, devrimlerin artık zorunluluk olduğunu unutmadan, öfkemizi, enerjimizi ve planlarımızı, bizlere, doğaya, hayvanlara bu yıkımı reva gören kapitalist-emperyalistlere yöneltmeliyiz.
İSVİÇRE TÜRKİYELİ İŞÇİLER FEDERASYONU(İTİF)
MART 2020″