Dün Köln Arena`da AABF Kuruluşunun 30. yıldönümünde ”Yol bir Sürek binbir barış senfonisi” mottosu ile 15.000 kişinin katılım sağladığı bir etkinlik gerçekleştirildi.
AABF nin gerçekleştirdiği kültürel etkinlik başarılı bir buluşma olmasıyla birlikte, etkinliğin Alevi demokratik hareketine siyasal ve kültürel/ sanatsal alanda emek katan, her türlü devlet baskısına karşı ödün vermeden mücadele yürütmüş ve değer katmış olanlardan devrimci damarı temsil edenleri dışlayıcı şekilde davranılması, en geniş kesimleri buluşturma siyasetinde ve etkinliğin daha kapsayıcı tarzda ele alınmasında genel sanat yönetmeninin “demokratik” olmayan tekçi “ego” ları “ben” belirlerim yaklaşımının yarattığı rahatsızlığa yönelik, hem AABF kurumsal yapısı içinde, hemde alevi kitlesinde eleştirilerin olduğu kamuoyuna da yansıdı.
AABF`yönetiminin son süreçte politik tercihlerinde Kürt ulusal mücadelesine ve devrimci örgütlere mesafeli durması, devrimci demokrat kesimlere etkinliklerinde yayın ve propaganda standı açtırmaması bir olumsuzluktur.
Türk devletinin baskı ve saldırılarına mağruz kalan, katliamlardan geçirilen Alevi halkının, haklarının savunucu, Madımak katillerinden hesap sorulmasına yönelik pratikte de görüleceği üzere, faşist saldırılara karşı koymada devrimciler hep yanı başlarındadır.
AABF gibi demokratik bir kurumun, düzenlediği etkinliklerde devrimci, sosyalist gazete ve yayınların halka ulaştırılmasına olanak tanımaması pratiği sorgulanmalıdır !
Etkinliği izleyen Simurgnews sitesinden İsmail Doğruer ve Zeynep Poyraz`ın eksikliklere ve eleştirilere dair değerlendirmelerinden bir bölümünü okuyucularımızla paylaşıyoruz. ( AHM )
Etkinliklerin ve eylemlerin en önemli sacayaklarından biri kendi yayın kuruluşlarımız dışında ki basın kuruluşlarına ve çalışmalarına alan açmada ki tolerans ve pratiğimiz demokrasi bilincimizi ve ne ölçüde içselleştirdiğimizinde göstergesidir. Bu noktada basına getirilen kısıtlamalar daha çok egemen sınıf reflekslerine denk düşen geri yaklaşımlar olduğunun altını çizelim.
Sanatçıların bu etkinliğe katılımında tercih prosedürü ve uygulama ile sonuçları noktasında bir değerlendirme yapma şansımız fazla olmamakla birlikte, Devrimci sanatçı Pınar Aydınlar’ın sosyal medyaya yansıyan eleştirisi buna karşılık hazırlıklarında büyük bir kolektif emek olan ”Yol bir Sürek Binbir Barış Senfonisi” mottolu etkinliği tepkisel nedenlerle sekteye uğratmama çağrısı duruş olarak doğru bulunmalıdır. Buradan anladığımız kadarıyla sanatçıyı önce çağırıp sonra gerekçeleri ne olursa olsun dışa bırakmak etik olmamıştır. Zaman engeli çok anlamlı bilgileride yansıtsa nispeten uzun tutulmuş konuşmaların daha kısa varyasyonları ile hiç değilse ”1 türkü”lük bir perde aralığı yaratılabilirdi. Ve sanatçının katılımı sağlanabilirdi. Elbette her sanatçıyım diyen ve sırtını bir yapının saçaklarına dayamış olma özelliğinden başka vasatlığı aşan bir yanını göremediğimiz örneklerle etkinliğin doldurulmasından dem vurmuyoruz.
Ancak sözkonusu hem sanat yaşamında hem politik mücadelede her zaman inkardan gelinemez duruşu ile bu onore edilişi yaşamında defalarca ispatlamış insanlardan birini sözkonusu ediyoruz. Burada karar ve planlamada yanlış bir seçim ve yetki uygulaması olmuştur.
Etkinlik içinde defalarca vurguladığımız veya benzer sahnelerde bir eksikliği en üst düzeyde duygusallıkla formaliteden çıkaran defalarca saygı duruşunda bulunulması telafi isede o etkinliğin açılışında binyıllar boyu her kıtadan acı çeken halkların, egemen sömürücü sistemlerin kurbanları ve demokrasi mücadelesinin kahramanları için kurumsal temsilce saygı duruşunda bulunma çağrısı yapılmaması -eğer kaçırdığımız bir an değilse diye yinede yanılmaktan mutluluk duyacağımızı vurgulayalım- önemli bir eksikliktir. ve bir kez daha altını çizelim ki bu etkinliğin akışı içinde çeşitli sahnelerde defalarca katılımda ki kitle ve moderasyon tarafından telafi edilmiş bir durumdur.
Son olarak, kuruluşunun 30. yılında bu sürecin önemli bir kısmına emek veren sonuçta bu nedenle onursal başkanlıkla emeklerini sizinde kurumsal onay içinde olduğunuz, Eski AABF Genel başkanı ve Onursal Başkan Turgut Öker’i kürsüye çağırmamak ve kısada olsa bir selamlama konuşması planlamamak hem şık olmadı hemde verilmek istenen ”Birlik” mesajı noktasında bir gedik açık bırakılmış oldu. AABF yönetimlerinin bu ve benzeri değerlendirmeleri göz önüne alarak gelecek süreçler açısından özeleştirel bir pratik içinde olmaları umudundayız.” denilmektedir.