ABD’nin kimyasal silahla imtihanı
Dünyanın en büyük silah tekellerine sahip ülkesi olan ABD, ellindeki silahları satabilmek için, çeşitli bahanelerle, dünyanın dört bir yanında karışıklıklar, savaşlar çıkarmaya devam ediyor. Bu karışıklıkların tek nedeni elbette elindeki silah stokunu tüketmek değil, ayni zamanda „tek güç“, „süper güç“ olma hayalleriyle, dünyanın Jandarmalığına soyunma rolü gereği de yapmaktadır bunları.
Ülke ve bölgelerdeki tamamen işgal etme ya da, kendine bağımlı yönetimler yaratma girişimleri son hız devam etmektedir. Kimi zaman bu cabalar küçük çaplı bir takım değişikliklerle yapılmakta. „Turuncu Devrim“, „Kadife Devrim“ vb. adlarla yapılan göstermelik yönetim değişiklikleri emperyalistleri özelde ise ABD`yi pek zorlamamıştır. Ancak bunun yanında tamamen işgal etmeyi planladığı Afganistan, Irak gibi ülkelerdeki karşı koyuşlar ise ABD`yi oldukça zorlamıştır.
Her dönemin yalanı „Kimyasal Silahlar“
ABD 11 Eylül 2001 yılında İkiz Kulelere yönelik saldırıyı bahane ederek Afganistanı işgal etti. Bu saldırının failinin kim olduğu herkesçe malum olmasına rağmen, ABD bizzat kendi eliyle kurduğu, desteklediği, finanse ettiği El-Kaide örgütünü hedef alarak, işgal planını hayata geçirdi. Bu planı öyle ustaca hayata geçirdi ki, neredeyse hiçbir yerden bu işgale tepki gelmedi. Sebep belliydi, ABD hedef alınmış, büyük bir saldırı yapılmıştı. Bu saldırının ayrıntıları yıllar geçtikçe daha açık bir şekilde gün yüzüne çıkmaktadır. Ancak değişen bir şey olmayacak, çünkü Plan hayata geçirildi bile.
Bu işgalin dumanı henüz Afganistan semalarında uçuşurken, planın diğer ayağı devreye sokuluyordu. Burjuva basın aracılığıyla, her gün Irak`taki „Kimyasal Silah“ depolarından, üretiminden ve bunların olası kullanımı durumunda yaratılacak tahribattan bahsediliyordu. Hâlbuki, Saddam’ı yaratan da, destekleyen de yine bizzat ABD`nin kendisiydi. Ama öncesinde Irak ve Iran savaşı boyunca iki ülke de birer pazar niteliğinde olduğu için, hiç kimse kimyasal silahlardan, ya da Saddam diktatörlüğünden bahsetmiyordu. Saddamìn Halepçe’de Kürtlere yönelik yaptığı katliam da, kendi ülkesindeki azınlıklara ve isçi ve emekçilere yönelik baskıları da kimse tarafından görülmüyordu. Ta ki, ABD`nin Büyük Ortadoğu Planını hayata geçirmesinde kendisine ayak bağı olarak görülene kadar. Bir diğer ifadeyle, bölgeye kalıcı olarak tek başına hakim olmanın önünde bir engel görülene kadar.
Planın en önemli ayağı devreye sokuldu. Kimyasal Silah depolarının denetime açılmadığı yalanı artık söylemden çıkan, pratikte işgale girişen ABD planını devreye soktu. ABD ordusu kısa bir sürede Irakì işgal etse de, esasta o bölgede istediği istikrarı sağlama açısından isleri hiçte kolay olmadı. Bugün bile hala tam anlamıyla Irak`ta kontrolü sağlayabilmiş değildir. Ve yıllar sonra CIA tarafından yapılan açıklamalarla bu yalan da sahtekarca gözümüzün içine sokularak açıklanıyordu. CIA açıklamasına göre aslında Kimyasal silah var propagandası ve bu silahların denetime açılmadığı söylemi tamamen yalandan ibaretti. Irakì işgal etmenin bir bahanesiydi sadece bu. Ama maalesef yine değişen bir şey olmayacaktı. Irak işgal edilmiş, binlerce kişi öldürülmüş, yüzbinlerce kişi göç ettirilmiş, şehirler yerle bir edilmişti bir kere…
En büyük Kimyasal Silah üreticisi ve stokçusu olan ABD`ye neden kimse bu silahları niçin ürettiğini, kime karşı kullanacağını, ya da bu depoların denetlenip denetlenmediğini sormaz? Çünkü bunu yapacak olanların akıbetinin Irak gibi olacağını herkes bilmektedir. Diğer yandan yine bu soruyu soracaklara, benzer soruların yöneltileceği ve „gizli“ planların deşifre edileceği gerçekliği de bu soruların, sorgulamaların yok sayılmasını beraberinde getirmektedir.
Bugün bir kez daha Suriye gündemi üzerinden kamuoyuna kimyasal silah meselesi ve yeni bir işgal girişimi tartıştırılmakta, başka bir deyişle kitleler buna hazırlanmaktadır. Bu hazırlığın nedeni, elbette yukarıda belirttiğimiz yıllar sonra açığa çıkmış yalanlardır. Her ne kadar emperyalistler kendi aralarındaki zimmi anlaşmalardan kaynaklı Irak ve Afganistan işgallerine ciddi bir tepki göstermeseler de, özellikle Irak işgaline karşı dünyanın dört bir yanında isçi ve emekçiler tarafından tepki gösterilmiş, bu saldırılar kınanmıştır. Yine ABD`de özellikle asker ailelerinin büyük tepkileri de olmuştur. Benzer bir tepkinin bugün de geleceği bilinmektedir. Bundan kaynaklı önceden zemin hazırlanmaktadır.
Suriye`yi işgal saldırısı, yeni katliamlar demektir.
Esad tarafından kimyasal silah kullanıldığı propagandası üzerinden kopartılan fırtına, Trump`ın Twitter üzerinden yaptığı açıklamalarla yeni bir işgal girişiminin ön günlerinde olunduğu havası yaratılmaktadır. Ancak bu sefer ABD`nin karşısında, başından beri direk ve açıktan Suriye rejimini destekleyen Rusya var. Uzun zamandır bölgedeki güç dengelerini değiştirmek ve kendi hakimiyet alanlarını önce sağlamlaştırmak, sonrada genişletmek üzerinden rekabet ve gerginlik halinde olan bu iki emperyalist ülke, başka bir ülkenin geleceği hakkında karar verme hakkini kendilerinde görmektedirler.
Suriye`deki iç savaş başladığından bugüne (öncesinde de) kadar çok açık ve net bir şekilde Besar Esadìn bir diktatör olduğunu ortaya koyduk. Ve evet Esad´a bağlı güçlerin kimyasal silah kullanma olasılığı vardır. Emperyalist-kapitalistlerin, gericilerin, faşistlerin karakterinde bu vardır. Kendilerini korumak ya da üstünlük sağlamak için her türlü yolu mübah görürler. Halkın katledilmesi, doğanın ve kültürel değerlerin yok edilmesi onların umurunda olmaz. Ancak bu gerekçelerin hiçbiri ABD veya bir diğer ülkenin Suriye`yi ya da başka bir ülkeyi işgal etmesini meşrulaştırmaz. O ülkelerde yasayan halklar var olan duruma müdahale etmeli, diktatörleri de, emperyalistleri de hakkettiği yere göndermelidir.
Uzun bir süredir Suriye`de yaşanan iç savaş, bugün başka bir asamaya taşınmaya çalışılmaktadır. Yeni bir işgal demek, yeni katliamlar, zulümler, göç anlamına gelmektedir. Basta ABD halkının, kendilerinden on binlerce kilometre uzaklıktaki, hiç alakalarının olmadığı başka bir ülkeye, ABD tarafından yapılacak bir savaşa dur demesi gerekmektedir. IŞİD çetelerinin birçok yeri işgal etmeleri, halka zulmederek katletmeleri devam ederken, bu canilere karşı kendi topraklarını koruyan ve burada demokratik bir yönetim oluşturmaya çalışan Kürtlere karşı da, basta faşist TC devleti olmak üzere, diğer emperyalistler harekete geçmiş durumdadır. Afrin`ìn TC tarafından işgaline sessiz kalan emperyalistler, bugün Suriye`nin işgal edilmesi için hazırlık yapmaktadırlar.
Bu işgalin gerçekleşmesi durumunda ise, yine yönelecekleri ilk kesimin Kürtler olacağı aşikârdır. Zira emperyalistler ve diğer gerici rejimler bölgede demokratik, ilerici bir yapının oluşmasına tahammül etmezler. Çünkü bu onlar açısından ileriki süreçler için tehdit oluşturmaktadır. Bu açıdan her alanda yapılacak olan bu işgal girişimini teshir etmek, Ulusların kendi kaderini tayin hakkını yüksek sesle dillendirmek gerekmektedir.