Alman devletinin devrimci ve komünistlere yönelik baskılarına karşı mücadele edelim!
Dr. Banu Büyükavcı Yalnız Değildir!
Alman emperyalist devletinin ilerici, devrimci ve komünist güçlere yönelik baskı, tutuklama, kuşatma, izole etme ve kendi hukukunu etkin biçimde anti komünist refleksle uygulama pratikleri son yıllarda sıklıkla karşılaşılan bir durum.
Emperyalist-kapitalist sömürü sisteminin dünyadaki etkin güçlerinden biri olan ayrıca amiral konuma geçme çabasını artıran emperyalist Alman devleti pazar alanlarını genişletme çabasını sürdürmektedir. Ürettiği silahları dünyaya pazarlama yanında Afganistan, Mali, Irak, Sudan gibi ülkelerde askeri güç bulundurmaktan ve konumlanmaktan geri durmamaktadır. Alman emperyalizmi uşaklarıyla ilişkilerini pekiştirip kendi politikasında daha işlevli kılmaya yönelik her türlü adımı atmaktadır. Türkiye ile de bu eksende ilişkilerini güçlendirmekte, Ortadoğu’daki amaç ve hedeflerine uygun şekilde bir yönelim oluşturmaktadır. Bu bağlamda silahlı temelde devrimci mücadele yürüten tüm örgütlenmeler “terör” parantezine alınarak hedef yapılmaktadır. İç politikada ise ırkçılığı pompalamakta, gerici nazi güçlerini koruyup kollamaktadır. Bu gerici yönelime paralel olarak antifaşist, ilerici, devrimci, yurtsever, komünist güçlere karşı 129 b maddesine dayanarak tutuklamalar yapmakta, davalar açmaktadır. Bu davalara son süreçte örnek teşkil eden TKP/ML Münih Davası bunlardan biridir.
Bilindiği gibi, 15 Nisan 2015 tarihinde Alman devletinin öncülüğü ve organizasyonunda TKP/ML’ye yönelik Avrupa’nın beş ülkesinde eşzamanlı uluslararası bir operasyon gerçekleştirildi. TKP/ML “Münih Komünistler Davası” olarak bilinen ve 5 yılı aşkın süren göstermelik yargılama, 28 Temmuz 2020’de sonlandı. 10 tutsağa 2 yıl 9 ay ila 6 yıl 9 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.
Alman devleti kendi yargısının gerekçeli kararını dahi beklemeden davada yargılananlara yönelik yeni baskı ve kuşatma politikalarını hayata geçirdi. Almanya dışında oturanlara 20 yıla kadar ülkeye giriş yasakları konulmuştur. Yine bu davada yargılanan kimi tutsaklar ise Almanya’dan sınır dışı edilmek istenmektedir. 2012 yılından bugüne Almanya’da ikamet eden ve çalışan Dr. Sinan Aydın sınır dışı etme saldırısının hedeflerinden birisidir.
Yine 2004 yılından bugüne Almanya’da çalışan Dr. Dilay Banu Büyükavcı’ya Nürnberg Yabancılar Dairesi tarafından “sınır dışı etme” işlemi başlattı. Dr. Büyükavcı’ya yönelik girişim Alman devletinin göçmenlere ve göçmen emekçilerin haklarına yönelik bir saldırıyı içermektedir. Ancak daha da önemlisi Banu Büyükavcı’nın devrimci-komünist kimliğine yönelik bir düşmanlık söz konusudur. Bu eksende hukuk, kural, kaide tanımaksızın hareket edilmektedir. Büyükavcı’nın kazanılmış haklarına yönelik bu saldırı, genel olarak Alman devletinin son yıllardaki saldırgan ve gerici “yabancı düşmanlığı” politikasından bağımsız değildir. Göçmenlere, onların politik kimliklerine yönelik saldırının yeni bir halkası da bu “sınır dışı etme” saldırısıdır.
Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) olarak, Alman devletinin bu sınır dışı etme politikasını şiddetle kınıyoruz. Bu saldırının istisna, özel bir durum olmadığını, “göçmenlere” yönelik saldırının bir parçası olduğu açıktır. Tüm devrimci demokratik kamuoyunu, başta Nürnberg olmak üzere, tüm Almanya ve Avrupa’da bu saldırıya karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bu saldırıya karşı sessiz kalmayacağız, bunu kabul etmeyeceğiz.
Devrimci Mücadele Her Yerde Meşrudur!
Gerici Saldırılara Karşı Omuz Omuza!
Dr. Banu Büyükavcı Yalnız Değildir!
Yaşasın Devrimci Dayanışma!
AGEB (Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği)
Kasım 2020