Alevilerin Hak Mücadelesinde Yeni Yol ve Yöntem Arayışları Çalıştayı’nda konuşan PSAKD Ataşehir Şube Başkanı Gülsev Kaya, mevcut Alevi kurumlarının örgütlenmelerini eleştirdi.
Kaya “Alevi bürokrasisi kurulmak isteniliyor. Alevi örgütlenmelerinin amacı bu değildir. Yola hizmet, Yol’un hakkını vermektir. Makam, mevki tutmak değildir. Alevi örgütleri kendi iç kavgalarından dolayı Yol kavgasını unuttu. Yolun değerini kıymetini anlamamız gerekiyor. Tez elden, elimizden geldiğince yola sahip çıkıp güçlenmeliyiz” dedi.
“PİR SULTAN GİBİ BAŞIMIZ DİKTİR”
Devletin, Alevi kurumları ve Aleviler üzerindeki baskısını ve asimilasyon gayretlerini dillendiren Gülsev Kaya, “Diyanet İşleri Başkanlığı sofrasında oturan, onlara dertlerini anlatan Alevileri ve Alevi kurumlarını görmek istemiyoruz. Bizleri yok sayan, inkar eden, Yolumuzu ve Yol ulularımızı bilmeyen ve kabul etmeyenlerden medet ummamalıyız. Bizler Pir Sultan gibi başı dik yürüyoruz bu yolda. Bu yolda kendi çıkarlarımızı askıya alarak Yol’un ebediyetini düşünmeliyiz” ifadelerini kullandı.
“DEVLETİN ALEVİSİ OLMAYACAĞIZ”
Alevilerin uzun süredir mücadelesini verdiği sorun ve taleplerin işlendiği çalıştayın ikinci oturumunda, günümüzün Alevilerin ve Alevi kurumlarının sorunlarını dillendirilerek, kurumların bu sorunların çözümünde izlemesi gereken yol ve yöntemler konuşuldu.
PSAKD Ataşehir Şubesi tarafından düzenlenen Alevilerin Hak Mücadelesinde Yeni Yol ve Yöntem Arayışları Çalıştayı’nın ikinci oturumu gerçekleştirildi.
PSAKD Ataşehir Şube Başkanı Gülsev Kaya’nın moderatörlüğünü yaptığı oturumda Akademisyen Ayhan Yalçınkaya, Akademisyen Hüseyin Kırmızı ve Akademisyen Piri Er ile PSAKD Üyesi Songül Tunçdemir konuk oldu. Alevilerin Güncel Sorunları ve Talepleri konusu işlendi. Akademisyen Piri Er, Alevilerde Ocakzadelik ve Dedelik hakkında bilgiler verdi. Er, geçmişten günümüze Alevilik hiyerarşisi ve düzen değişimi konusunu işledi.
“GÖÇLERDEN SONRA ALEVİ KURUMLARI ZARURİYET OLDU”
Akademisyen Piri Er konuşmasına Alevi uluları ve erenlerinden bugüne soyun nasıl devam ettiğini açıklayarak, geçmişten günümüze Aleviliğin kendi içerisinde var olan hiyerarşinin muhafazasında özünde barındırdığı insan sevgisinin güçlü olduğunu belirtti. Piri Er “Aleviler kendi topraklarından, kendi vatanlarından göç edip büyükşehirlere, metropollere geldiklerinde cenazelerini uğurlayamamakla başlayan sorunların çözümü için cemevlerinin kurulması kararlaştırıldı. Sonra görüldü ki çok fazla cemevi ve çok fazla Alevi örgütlenmesinin başlangıcı olarak kabul edeceğimiz köy-mahalle derneklerinin platformlarının fazlalığı Alevileri kurumlaşmaya, Alevi kurumlarının kurulmasının zaruriyet olduğunu gösterdi.
“DEDELİK BUGÜN CEMEVLERİ TARAFINDAN SAYGINLIĞINI YİTİRİYOR”
Aleviliğin kurumsallaşmaya başlamasından sonra cemevlerinde 2 ile 3 Dede görevlendirildi. Dedeliğin böylesine sınırlandırılması ile bugün Dedelik kurumu itibar kaybetmekte, Dedelere olan bağlılık zayıflamaktadır. Dedelik kurumunun zayıflaması durumunda da Alevilik bugün kendi içinde iç kanama geçirmektedir. Alevi kurumları Dedeliği alt sıraya koyarak yöneticilerini Dede olmayanlardan seçerek Dedelik makamının Alevi yurttaşlar gözünde saygınlığını düşürdü. Kendi içerisinde oluşturdukları inanç kurulları, inanç ve yönetim işlerini birbirinden ayıracaklarını hedeflediklerini iddia ediyorlar. Ama benim gördüğüm bu yöneticiler ile Dedeler arasında geçen mücadelenin sonucudur. Dedelik ve yöneticilik farklı alanlara yönetiliyor ama özünde Dedelik yöneticiliğin kendisi olduğu için tartışmalar yaşanıyor” dedi.
“ALEVİ KADINLAR KURUMLARDAN ARINDIRILIYOR”
Akademisyen Piri Er’in konuşmasının ardından PSAKD Üyesi Songül Tunçdemir söz aldı. Kadının Alevilik özündeki yerinin farklı olduğunu söyleyen Tunçdemir, “Birçok Alevi kurum yöneticileri içerisinde neden kadınların sayısı az görülüyor. Kadın ki inancımızın merhameti, inancımızın özünde var olan vicdanın ta kendisi olan kadınlar bugün Alevi kurum kuruluşlarından maalesef arındırılıyor, bu Yol’a ve inancımıza zarar verir. Kadının inancımızdaki yeri ile sosyal alandaki yeri arasındaki uçurum gittikçe artıyor. Alevi kurum ve kuruluşlarında kadının yeri ve önemi ağır basıyorken, maalesef yönetimde ve temsiliyette kadınlar ötekileştirilerek, bastırılmaktadır” dedi.
“ALEVİLİK BİR DİNDİR”
Aleviliğin bir inanç olmadığını savunan Akademisyen Hüseyin Kırmızı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Eğer inanç derseniz yakın bir zamanda kayboluşun, asimilasyonun tam merkezinde kendinizi bulursunuz. Alevilik şahsımca inançtan daha öte kendi ritüellerinden yaşam tarzına kendi dualarından tanrıyla iletişiminden insana bakışına kadar bir inançtan uzak, bir dindir. Alevilik dünya, insan ve yaşam tarzları olarak toplumu ve sosyal hayatı yönlendirmede inançtan daha öte bir din olarak ağır basmaktadır. İnanç tanrıya bakış açısından bir dinden iz taşır, örneğin Hristiyan cemaatlerinde Hristiyan insanlar kendilerini bağlı oldukları kiliseye göre tanımlarlar.”
“KURUM YÖNETİCİLERİ İNANCA HİZMET ETSİNLER”
Alevi örgütlenmelerinin siyasetin içerisinde olmaları gerektiğini kaydeden Akademisyen Ayhan Yalçınkaya, “Alevi kurum ve kuruluşları yaşamın tam merkezinde olmalıdır” dedi.
Panelistlerin konuşmalarının ardından dinleyicilerin de söz alması sonrası, soru cevapla oturum kapandı. (PİRHA)