Türk devletinin yurtdışında yürüttüğü casusluk ve istihbarat faaliyetleri ve devrimci yurtsever güçlere karşı fişleme, ihbar ve suikast faaliyetleri yeni değildir. Türkiye’de yürütülen devrimci mücadelenin yurtdışında sesi olan ve ülkede yaşanan saldırı ve katliamlara karşı Avrupa’da geliştirilen mücadeleye karşı Türk devleti sürekli sindirme baskı altına alma ve ilerici güçleri pasifize etmeye çalışmaktadır. Birçok devrimci ve yurtsever devletin saldırıları sonucu yurtdışında katledildi. Bu saldırılar son yıllarda artarak devam etmektedir. Bu durum farklı Avrupa ülkelerinde dönem dönem kamuoyuna yansıtılsa da esasta Türk devletiyle olan ekonomik ve siyasi ilişkiler gözetilerek göz yumulmaktadır. Konumuz bağlamında Türk devletinin yurtdışında oluşturduğu, Türkiyeli demokrat, devrimci, yurtsever kesimlere yönelik istihbarat ve fişleme faaliyetleridir. Bu faaliyetlerin alanı daha spesifik ve özel öneme sahip bir yerde durmaktadır. Türk devleti uzun bir dönemdir MİT üzerinden Avrupa’da istihbarat ağları oluşturma ve suikast çetelerini örgütlemektedir. Camiler, ırkçı faşist dernekler ve farklı çete oluşumları bu çalışmanın alt ayaklarını oluşturmaktadır. ATİB, Ülkücü dernekler, Nizamı alem ocakları ve Almanyalı Osmanlılar sadece birkaç örnektir. Bu yapıların devletle olan ilişkileri farklı dönemlerde defalarca ifşa oldu. Yürütülen istihbarat çalışmışları sonucu onlarca yurtsever ve ilerici Türkiye’de tutuklandı, haklarında davalar açıldı.
Avusturya’da Türk Devletinin İstihbarat Faaliyetleri
Son birkaç yıl içerisinde yaşanan birtakım gelişmeler Türk devletinin Avusturya’da yürüttüğü istihbarat çalışmalarını gözler önüne serdi. Kamuoyuna yansıyan birtakım olaylar son yıllarda artan Türk devletinin istihbarat faaliyetlerini ve bunların birkaçının açığa çıkmasıyla durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır.
Kısaca yaşanan olayları sıralayacak olursak; Ocak 2021 yılında İtalya Vatandaşı olan Feyyaz Öztürk’ün İtalya’da sınır dışı edilerek Avusturya’ya teslim edildi. Avusturya’ya teslim edilen Feyyaz Öztürk TC’nin Batı Avrupa’da görevlendirdiği bir MİT ajanı idi ve sorgusunda yürüttüğü çalışmaları hakkında kapsamlı ifadeler vermişti. Avusturya Anayasayı Koruma Bürosuna teslim olan bu ajan, ifadesinde, Avusturya’da bazı siyasetçilere suikast düzenleneceği bilgisini verdiğini belirtmek gerekmektedir. Kamuoyuna yansıyan ifadelerden eski Yeşiller Milletvekili Berivan Aslan, Peter Pilz ve Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) AB Milletvekili Andreas Schieder’e suikast düzenleneceği ifadeleri kamuoyunda Türk devletinin ve faşist Erdoğan yönetiminin nasıl bir çalışma içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır.
MIT ajanı Feyyaz Öztürk yıllarca Türk gizli servisi ile ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) arasında bir irtibat olarak çalıştı. 1981’den beri Öztürk Avusturya’da. 2017 yılında İstanbul’daki ABD Başkonsolosluğu’nda DEA için çalışan Metin Topuz’un baş tanıklık yapmıştı. Peter Pilz’in Avusturya istihbaratına dayandırdığı haberde, Feyyaz Öztürk, Berivan Aslan’a saldırı düzenlemekle görevlendirilmişti. Yine Feyyaz Öztürk’ün ifadesinde, Viyana’da ve Avusturya’nın diğer eyaletlerinde başka ajanlar da olduğunu belirtmişti. Kendisinin sadece tetiği çekmesi gereken kişi olarak görevlendirildiğini söylemişti.
Bu gelişmeden sonra Avusturya devleti hakkında casusluk ve Türkiye’den talimat aldığı iddiaları ortaya atılan Avusturya Türk İslam Birliğini (ATİB) mali yönden inceleme kararı aldı. Birçok Cami ve ATİB bağlı kurumlar araştırmaya tabi tutuldu. Fakat Avusturya devletinin elde ettiği verileri kamuoyuyla paylaşmayarak halen gizli tutuğu gerçeğini de belirtmek durumundayız.
Avusturya basınındaki haberlere göre Pilz, güvenlik birimlerine ATİB hakkında belgeler sundu. ATİB’in kendi tüzüğüne aykırı hareket ettiğini savunan Pilz, “Bu derneğin Türkiye’den ya da genel olarak yurt dışından para alması İslam yasasına aykırı” ifadelerini kullandı. Pilz, iddiaların doğru çıkması durumunda devlet kurumlarının ATİB’i feshetmesi gerektiğini söyledi.
Dönemin Başbakanı Christian Kern de Pilz’in iddiaları üzerine ATİB’in hangi kaynaklardan mali destek aldığını saptanması yönünde harekete geçti. Kern, ATİB’in mali yönden özel denetime tabi tutulması yönünde talimat verdi.
Muhaliflerin Türkiye seyahatlerinde Gözaltı ve Tutuklama
Özelikle son yıllarda Avusturya’da yaşayan Türkiyeli Göçmenlerin, Türkiye’ye tatil ya da ziyaret amaçlı gitmelerinde birçok insan TC. devleti tarafında gözaltına alınmış ve halen tutuklu olan bir çok insanın olduğunu belirtmekte yarar var.
Bilindiği gibi gazeteci Max Zirngast 2018 yılında Türkiye de tutuklanmış ve Avusturya kamuoyunda belirli bir ilgi toplamıştı. Fakat Kamuoyunun ilgisi sadece Max Zirngastla sınırlı kaldı. Avusturya Devletinin de cevap veremediği kaç Türkiyeli Göçmenin Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve gözaltında olduğuna dair net bir bilgi yok. Fakat basına yansıyan Avusturya da Türkiye giden birçok Türkiyelinin sınır kapısında ya geri gönderildiği ya gözaltına alındığı ya da tutuklandığıdır. Bunların en somut örnekler; H.T- M.L-I.S ve. Tirol eyaletinde yaşayan yurtsever K.A oldu. K. A. 6 ay gibi bir süre Türkiye de tutuklu kaldı ve sonrasın da Avusturya ya sınır dışı edildi.
Yine Tirol da bir diğer kişi M.O Türkiye’nin, Avusturya’dan iade talebin de bulunması ve Avusturya gizli servisinin bu durumu birkaç ay sonrasında iadesi istenen kişiyi bilgilendirmesi manidar bir durumdur. Şayet bu kişi bu süreç içinde Türkiye’ye seyahat etmiş olsaydı halen Türkiye de tutuklu olmuş olacaktı. Avusturya devletinin gizli servisi de Türkiye MİT’i ile ortak çalışmaktadır. Yaşanan birçok gelişme bu durumu gözler önüne sermektedir. Devrimci ve yurtsever güçlere karşı yürütülen bu faaliyetlere karşı Avusturya devleti sessiz kalmakta hatta ortak çalışmalar yürütmektedir. Her iki devletin egemen güçleri bu konuda ortak çalıştıklarını belirtmek abartı olmayacaktır. Yer yer kamuoyuna bazı gelişmelere ilişkin haberler yansısa’ da ama esasta üzerleri kapatılarak seslik içerisinde geçiştirilmektedir.
Türk devletinin istihbarat çalışmaları ve ağını genişleterek devam ettiği gerçeği son dönemlerde kamuoyuna yansıyan haberlerde tescillenmektedir. Bunlardan bir tanesi geçtiğimiz haftalarda TT Gazetesi’nde (Tiroler Tageszeitung) ‘’Üç Türk Casusu tutuklandı’’ olarak geçen haberdi. Haber tüm Avusturya basının da yer bulmasına rağmen, kamuoyunda beklenen ilgiyi bulmadı. İçişleri Bakanı Karner soruşturmaları doğrulamasına rağmen olay gayet normal bir prosedürmüş gibi yansıtılarak istihbarat faaliyetinin de normalleştirildiği bir süreçmiş gibi yansımaktadır. Bu durum Avusturya devletinin meseleye yaklaşımını somutlaması bakımından önemlidir.
Konuya ilişkin gazetede yayınlanan haberde; Avusturya’nın Tirol eyaletinde Türk kökenli biri kadın üç kişinin 20 Haziran’da Türkiye adına casusluk yaptıkları suçlamasıyla tutuklandığı ortaya çıktı. Avusturya basınına göre Anayasayı Koruma ve Terörle Mücadele Dairesi ile istihbarat birimlerinin yürüttüğü soruşturmanın sonunda, şüpheliler bu ülkede yaşayan ya da Avusturya vatandaşı olan Türk kökenliler hakkında Milli İstihbarat Teşkilatı’na bilgi vermekle suçlandı. İçişleri Bakanlığı şüphelilerden ikisinin Innsbruck hapishanesine nakledildiğini ve operasyona Avusturya’nın terörle mücadele birimi Kobra (Özel Görev) Gücü’nün de katıldığını açıkladı. Zanlıların evlerinde yapılan aramalarda çok sayıda sabit disk, cep telefonları ve gaz tabancası ele geçirildiği bildirildi. Bakanlık, zanlıların profilleri ve çalışma biçimlerinin yurt dışında yaşayan muhaliflerini kontrol etmek veya casusluk yapmak için kullanılan bilinen bir prosedüre uygun olduğunu duyurdu. Bakanlık ayrıca zanlılar hakkında soruşturmanın şubat ayında başladığını belirtti. Savcılık kaynakları Türkiye adına casuslukla suçlanan zanlıların MİT’e sadece Gülen cemaati üyeleri hakkında değil başka muhaliflerle ilgili de bilgiler sızdırdığını kaydetti.
Yaşanan tüm bu gelişmelere rağmen bölgede faaliyet yürüten devrimci demokratik yapıların Türk devletinin yapılanmaları ve istihbarat çalışmalarına ve faşist odakların bu çalışmalardaki rolüne ilişkin bir kamuoyu çalışması yürütmek, kitleleri bilgilendirmek ve devletin bu tarz çalışmalarını teşhir etmek amaçlı bir çalışmasından bahsetmek zor. Gelinen süreçte kitlelerle olan bağı ve faaliyetleri ve çalışmaları daralan ilerici ve devrimci kurumların düşman bilinci ve düşmana karşı mücadele yürütmede bir kırılma yaşadıklarını vurgulamak abartı olmayacaktır. Elbette düşman boş durmayacak ve kendisine karşı mücadele yürüten güçleri yok etmek, sindirmek ve izole etmek isteyecektir. Yürütülen bu saldırı kapsamında kitlelerde bir korku psikolojisinin oluştuğunu vurgulamakta abartı olmayacaktır. Ancak burada sorgulanması gereken mesele devrimci ilerici güçlerin meseleye nasıl yaklaştıklarıyla alakalıdır. Devrimci ve ilerici güçler bu meseleleri aleni bir durum gibi ele almaları doğru bir tutum değildir. Kurumların bu konudaki yaklaşım ve ele alış tarzların da ciddi sıkıntılar ve sorunlar barındırmaktadır. Bu tür basına yansıyan bir gelişmeye müdahil olamamak ve incelememek-araştırmamak ve kitleleri bu konuda yeterince bilgilendirememek ve harekete geçmemek düşman bilinci ve mücadeleye yaklaşımla alakalı sıkıntılara işaret etmektedir. Devrimci ilerici güçlerin faşizmin saldırılarına karşı ortak mücadeleyi geliştirerek kitleleri seferber etme görevi vardır.
Bizler Tirol ATİGF olarak önümüzdeki sürece ilişkin nelerin yapılabileceği meselesini yerli ve göçmen kurumlarla tartışarak önümüzde ki süreçte bu gelişmelere karşı birlikte ortak tutum nasıl geliştirilebileceği, devrimci ilerici güçlerin bir araya getirilmesi ve kitlelere gerekli bilgilendirme ve kitle toplantılarının yapılması, var olan platformların işlerliğe kavuşturulası ve somut sorunlar ve gelişmeler bağlamında eylem birliklerinin içeriğine uygun geniş kitlesel faaliyetlerin örgütlenmesini gerekli ve zorunlu görmekteyiz. Son yıllarda bölgemizde özellikle devrimci ve yurtsever güçlerin dar grupçu ve ben merkezci tarz ve çalışmaları kitlelerin faaliyetlere katılımını önemli oranda düşürmüştür. Yerelin sorunlarından kopuk merkezi belirlenmiş çalışma ve kararların gelinen aşamada kitlelerde esasta bir karşılık bulmadığı gerçeğini kavrayarak sürece müdahale etmek gerekmektedir. Yaşanan tüm saldırıları boşa çıkarmak ancak güçlü bir örgütlenme ve kitlelerin mücadeleye seferber edilmesiyle mümkün olacaktır.
İlgili kaynaklar: Drei mutmaßliche türkischstämmige Spione in Tirol festgenommen | Tiroler Tageszeitung Online – Nachrichten von jetzt! (tt.com)
Drei mutmaßliche türkischstämmige Spione in Tirol verhaftet – Österreich – derStandard.at › Panorama
Landsmänner bespitzelt – Mutmaßliche türkische Spione in Tirol festgenommen | krone.at
Mutmaßliche türkische Spione vorübergehend festgenommen – news.ORF.atDrei türkische Spione in Österreich enttarnt (oe24.at)
Wien-Favoriten: “Türkischer Spion” laut Experte “kein echter Spion” – Vienna Online
Türkischer Spion soll in Österreichs Community gespitzelt haben | Nachrichten.at
Krimi um enttarnte Türkei-Spionin in Wien: Ankara erhebt Gegen-Vorwürfe – FOCUS online
Vorwürfe und Dementi – Österreich drückt Unmut über türkische Spionage aus – BVZ.at
https://kurier.at/chronik/oesterreich/spionageverdacht-innenministerium-bestaetigt-anzeigen/402091123 https://www.ots.at/presseaussendung/OTS_20220715_OTS0005/terrorismus-kennt-keine-nationalitaet-ethnizitaet-oder-religion-fetoe-bedroht-die-ganze-menschheit