İsviçre’nin Bern şehrinde #StopDublinGreece girişimi tarafından Basın açıklaması gerçekleştirildi.
Dublin anlaşması kapsamında zorla geri göndermelere karşı oluşturulan girişime İTİF ve bir çok demokratik kurumlarda destek verdi.
Saat 13.00 de başlayan açıklamada;
“Basına ve Kamuoyuna!
Bizler, ülkelerimizi düşüncelerimiz, inancımız, kimliğimiz nedeniyle maruz kaldığımız baskılar, tehditler ve şiddet yüzünden terk etmek zorunda kalan sığınmacılarız. Can güvenliğimiz için güvenli bir ülkeye sığınma hakkımız vardır. Ancak, Avrupa Birliği’nin sınır koruma politikaları ve göçmen karşıtı uygulamaları nedeniyle son derece tehlikeli yolları aşarak, türlü zorluklarla İsviçre’ye ulaşmayı başardık. Şimdi ise İsviçre, Dublin Anlaşması’nı gerekçe göstererek bizi Yunanistan’a geri göndermek istiyor. İşte bu nedenle bugün burada toplandık ve kamuoyunu bu hukuksuzluğa karşı duyarlılığa çağırıyoruz.
Yunanistan’a ulaşmak zorunda kalan sığınmacılar, burada insanlık dışı muamelelere maruz kalmaktadır. Yunanistan’ın mültecilere yönelik uygulamaları, uluslararası raporlarla da belgelenmiş olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından birçok kez kınanmıştır. Göçmenler, Yunanistan’da işkenceye, kötü muameleye, keyfi tutuklamalara ve geri itmelere maruz kalmaktadır. GDH Digital ve TR724 tarafından yapılan haberler, mültecilerin Yunanistan’da fiziksel şiddet, cinsel taciz ve sistematik hak ihlallerine uğradığını ortaya koymaktadır.
İsviçre Federal Göçmen Bürosu (FOM), 26 Ocak 2011 tarihli basın açıklamasında “Yunanistan’daki durum Dublin prosedürünün uygulanmasında değişiklik yapılmasını gerektirmektedir” diyerek, bu ülkeye mülteci gönderilmemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 21 Ocak 2011 tarihli kararında da, Belçika ve Yunanistan’ın insan haklarını ihlal ettiği ve mültecilere adil bir sığınma prosedürü sunmadığı tespit edilmiştir. Peki, İsviçre 2011 yılında Yunanistan’a mülteci gönderme uygulamasını durdurmuşken, şimdi neden bu politikaya geri dönmüştür?
Bu değişikliğin, İsviçre ve Yunanistan arasında imzalanan göç iş birliği anlaşmalarıyla doğrudan bağlantısı olduğu açıktır. 14 Ekim 2022’de İsviçre, Yunanistan’a mültecilerle ilgili projeler için 40 milyon İsviçre Frangı tahsis ettiğini açıklamıştır. Bu iş birliği anlaşması kapsamında, Yunanistan İsviçre’den gelen sığınmacıları kabul etmeye başlamıştır. Nisan 2024’te iki ülke, bu iş birliği çerçevesinde göç alanındaki ulusal düzenlemelerde değişiklik yapmıştır. Ancak, Yunanistan’daki mültecilerin insan haklarına aykırı koşulları göz önüne alındığında, İsviçre’nin bu politikası kabul edilemez.
İsviçre’nin Dublin Anlaşması’nı uygulayarak bizleri Yunanistan’a zorla geri göndermesi, açık bir insan hakları ihlalidir. Yunanistan’da kötü muamele gören, işkenceye maruz kalan ve sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya olan birçok mültecinin tanıklıkları vardır. Basın toplantımızda, bu tanıklıklara yer verilecek ve Yunanistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri bizzat mağdurlar tarafından anlatılacaktır.
OSAR’ın 2024 raporuna göre, Yunanistan’da uluslararası koruma statüsü tanınan kişiler ciddi zorluklarla karşı karşıyadır. 2020 yılından itibaren, bu kişilerin konaklama imkanlarını en fazla 30 gün içinde terk etmeleri zorunlu hale getirilmiş, devlet desteği ya da finansal yardım sağlanmamaktadır. Bu durum, mültecileri evsiz ve temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirmektedir. Ayrıca, iş gücü piyasasına erişimleri son derece sınırlıdır, kamu destek programları bulunmamaktadır ve sağlık sistemine kayıt için gerekli sosyal güvenlik numarasının alınması bürokratik engellere takılmaktadır. OSAR, Dublin III düzenlemesi ve geri kabul anlaşmaları kapsamında Yunanistan’a yapılan geri göndermelere karşı çıkmakta ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinin ihlal edilme riski bulunduğunu belirtmektedir (Kaynak: Refugee Council Switzerland, 2024).
Bununla birlikte, Ceren Züleyha Aybaya’nın yaşadığı olay, Yunanistan’daki mültecilerin karşılaştığı insan hakları ihlallerinin bir başka örneğidir. Aybaya, sığındığı Yunanistan’da şiddet, işkence ve tacize maruz kalmıştır. Kendi anlatımına göre, Yunan yetkililer tarafından kötü muameleye uğramış, tehdit edilmiş ve fiziksel şiddete maruz bırakılmıştır (Kaynak: TR724, 2024).
Aramızda yer alan arkadaşların anlatacakları benzer tanıklıklara açıklamamızdan sonra yer vereceğiz.
Diğer yandan Yunanistan’ın Türkiye ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde, Türkiye’den kaçan mültecileri geri gönderdiği de bilinmektedir. Yunanistan’ın göçmenleri geri gönderme politikası, mültecilerin hayatını tehlikeye atmaktadır. Türk istihbarat birimlerinin mültecileri tehdit ettiği, kaçırdığı ve bazı durumlarda öldürdüğü raporlarla belgelenmiştir. Bu nedenle, İsviçre’nin bizi Yunanistan’a geri gönderme politikası, doğrudan hayatlarımızı riske atan bir uygulamadır.
Bizler, bu insan hakları ihlaline karşı şu taleplerde bulunuyoruz:
-İsviçre, Yunanistan’a zorla geri gönderme uygulamalarına son vermelidir.
-Dublin Anlaşması kapsamında sığınmacıların güvenli olmayan ülkelere iadesi durdurulmalıdır.
-İsviçre hükümeti, uluslararası insan hakları sözleşmelerine uymalı ve sığınmacılara güvenli ve insan onuruna yakışır yaşam koşulları sağlamalıdır.
-Yunanistan’ın mültecilere yönelik hak ihlalleri bağımsız kuruluşlar tarafından sürekli izlenmeli ve belgelenmelidir.
-İsviçre kamuoyu, bu insan hakları ihlallerine karşı duyarlılık göstermeli ve hükümete baskı yapmalıdır.
Bizler sadece güvenli bir yaşam hakkı istiyoruz. İsviçre kamuoyunu ve basını, bu hukuksuzluğa karşı sesimizi duyurmaya ve dayanışmaya çağırıyoruz.
#STOPDUBLINGREECE!”