Cahil gevezeliği, Yozlaşma – Çürüme ve Devrimci ilkeler…
Sınıf mücadelesinde faşizme,emperyalizme ve gericiliğe karşı devrim için sürdürülen mücadelede, aynı zamanda proletarya ve halk sınıfları içindeki devrimci yapı ve örgütler arasında da kitlelerin doğru ile yanlışı ayırt etmesi ve eğitimi için, komünistlerin ertelemeksizin sürekli ideolojik mücadele yürütmesi zorunludur.
“Biz, parti ve devrimci örgütler içinde kavgamızın yararına olan birliği sağlanan bir silah olduğu içindir ki etkin ideolojik mücadeleden yanayız. Her komünist ve devrimci bu silaha sarılmalıdır.” (Mao, Pratik ve Çelişki Üzerine, s. 124)
Sekterizm, Dogmatizm, Liberalizm gibi ideolojik hastalıklar mücadele içerisinde sık sık karşımıza çıkmaktadır. Bunlarla mücadele yürütmek, Proletarya saflarında MLM bilimiyle donanmak, hata ve yanlışlarla hesaplaşmak KP nin en önemli ideolojik görevleri arasındadır. Ancak birde kavramları yerli yerinde kullanmayıp, gelişigüzel kullanma yanlışlığı da bu süreçte yapılmaktadır. Devrimci ilkeler, devrimci ahlak ve etik değerleri korumak ve savunmak ve kararlı duruş ve söylemler „olgunluk“ adına şekilsiz davranarak yada sessiz kalınarak yıpratılmaktadır.
Özgün süreçte;
Sınıf savaşımında bilimsel geçerlililiği ispatlanmış, tarihin süzgecinden geçerek devrimci ilkeler haline gelmiş deney ve birikimleri savunmak; içinden geçtiğimiz liberal uzlaşı siyasetlerinin tavan yaptığı bu süreçte „ dogmatizm ve sekterlik“ le suçlanmaktadır. Devrimci ilkeleri uygulamak, başıbozuk laçka ilişki ve gelişmelere dur demek, tavır almak, kolektifin birliğine yönelen bozgunculuğa karşı çıkmak ve yarattığı olanakları korumak için tavır geliştirmek ve onu sahiplenmek gibi pratikler, liberal burjuva eğilimler içinde olanlar tarafından „Sekterizm“ le yaftalanmaktadır. Proletarya Partisinin temel teorik, politik, ideolojik hattını her türden oportonizme, tasfiyeciliğe, reformizme ve revizyonizme karşı savunan ve propaganda edenler „dogmatik“ likle damgalanmaktadır.
Proletarya partisi saflarından kopan yılgınlar ve kaçkınların dillerine pelesenk ettikleri „ dogmatizm ve sekterilik“ argümanları, kendilerinin „yeniyi“ „ gelişmeyi“ temsil ettikleri iddiaları eşliğinde sunulmaktadır.
Sağ tasfiyeci küçük burjuva devrimciliğinin „yeni“ arayışları, siyasal değerlendirme ve önermeleri, hipotezleri olgunlaşmamamış ve sınıf uzlaşmacılığından malul politik değerlendirmeleri şekilsiz / amorf biçimde ortalıkta dolaşmaktadır. MLM ilkelerin iğdiş edilerek Komünist önder Kaypakkaya yoldaşın öğretilerinin „artık yetmediği“ „ geliştirilmesi gerektiği“ gibi geri yığınların kulağına hoş gelecek bir sapmalar yığınını, her biri diğerini red eden laf kalabalığından ibaret, irade ve eylem birliğinden uzak otonomcu, anarko liberal, reformist söylemleri cilalayıp yeniden devrimci – demokrat saflarda dolaşıma sokmaktalar.
Bunuda yine Proletarya partisinin adını kullanarak, Kaypakkaya yoldaşın silüeti altında yapmaktalar.
Başkan Mao 1941 yılında yaptığı değerlendirmelerinde „ortalığı velveleye veren, nutuk atan, önüne gelen her şeyi eleştirip, mahkûm eden pek çok insan vardır“ „ayrıntılı bir araştırmaya dayanmayan bu tür görüşler ve eleştiriler, cahil gevezeliğinden başka bir şey değildir.“ derken, Stalin haklı olarak “Teori, devrimci pratikle birleştirilmezse, amaçsız hale gelir” diyordu..
Sekterizm ve dogmatizm eleştirisi yapılanlar, bir görüşü iknaya kapalı bir biçimde savunmakla itham edilmekte, nesnelliği görmemekle suçlanmaktadır.
21 Ekim 2018 ÖG ( Özgür Gelecek ) gazetesinin web sayfasında yer alan „Nesnel dünyanın yanında öznel dünyayı da değiştirmek! „ adlı makalede şunlar söylenmektedir.
„Nesnel dünya sürekli değişmektedir. Buna bağlı olarak insanın ve KP’nin pratik yoluyla edindiği bilgiler de değişmektedir. Son derece net bir şekilde ileriye sürebiliriz ki; İbrahim Kaypakkaya’nın Türkiye koşulları için ileriye sürdüğü komünist tezler henüz tamamlanmamıştır! Bu tezlerin nesnel sürecin gelişimi ve insan bilgisinin hareketi yönünden geliştirilmesi, derinleştirilmesi ve yeniden üretilmesi zorunludur.“
Biz bu yukarıdakine benzer söylemleri tarihimizde onlarca kez duyduk ve bu türden söylem sahiplerinin nerelere evrildiğini ve ne kadar yol alabildiklerinide gördük. Örnekleri çoktur. İrili ufaklı ortaya çıkan tüm hiziplerin vardığı yerler bilinmektedir. Kimilerinin sınıf mücadelesi arenesında esamesi okunmazken, kimilerininde KK-Halkın Birliği tasfiyeciliği ile 1976 da başlayan, 1981 de Bolşevik Partizan`la devam eden ve 1989 Komün, ve 2002 sonrası Halkın Günlüğü`nün izlediği „geliştirme“ „derinleşme“ ve „ yeniden üretme“ pratiklerinde „başarıları“ nı yakınen tüm devrimci kamuoyu gibi emekçi halkımızda bilmekte ve izlemektedir.
Evet Sağ tasfiyeci küçük burjuva reformist klik ( ÖG ) de baklayı ağzından çıkarmıştır. Baklayı ağzından çıkarmıştır ancak hala eveleyip gevelemektedir. Ne önermektedir? Nasıl bir mücadele biçimi ve araçları önermektedir. Bu yok ! Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu komünist devrimci fikirlerin pratik planda hayata geçirilmesinden vazgeçen, kırdan silahlarını toprağa gömerek kaçanların, ibrahim yoldaşın geliştirilmesi ve derinleştirilmesi gibi, afaki sözleri gülünçtür. Minareye kılıf uydurmak deyimi vardır ya, Sağ tasfiyeci klik şefleri mücadele kaçkınlıklarına kılıf olarak, „ geliştirme, derinleştirme ve yeniden üretilmesi zorunluluğu“ koyarak, iradelerinin zayıflığını, feda ruhunun tükenmişliğini teorize etmeye çalışmaktadırlar.
Tasfiyeciliğin, kaçkınlığın, düşmanla işbirliği ve ihbarcılığa kadar vardıran pratikleri, çürümüşlükleri ve yozlaşmanın geldiği nokta ise ayrıca ibret vericidir.
Tasfiyeci anlayışın ihbarcısı Avrupa kurumu eşbaşkanı, faşist Devleti, polisi arkasına alarak, devlet ve polisi, mücadele eden devrimci bir yapının üzerine salarak, Kendisine ait olmayanı sahiplenme çabasıyla maddi bir değerin üzerine yatılmak istenmesi, polisle iş tutma, ihbarcılık yapma “normal“ yasal bir prosüdür olarak algılanamaz, bu karşı-devrimci pratiğin “mağdur edebiyatına“ prim verilemez ve müsamaha gösterilemez.
Dün zayıflığı ve korkaklığının bir sonucu olarak yaygaracılıkla, yalanlarla devrimci yapıları arkasına almaya çalışanlar, onların kapısını çalanlar; bugün aynı korkak ve iğrenç yaklaşımla, devrimcilikten uzaklaşan bir tutumla, “sessiz sedasız” ama aynı hırs ve kolektif düşmanlığı ile faşizmin kurumlarının kapısını çalmakta, onun hukukundan, mülki idaresinden ve polisinden medet ummaktadır.
Bu girişimde bulunanları başvurularını koşulsuz olarak derhal geri çekmeleri, Kendisine ait olmayanı sahiplenme çabasına son vererek, geri iade etmeleri vede kolektife ve devrimci kamuyouna özeleştiri yaparak girdikleri çıkmaz yoldan dönmelerini salık veriyoruz.
Yoksa tarihin kayıt ettiği bu durum karşısında, burjuva hukukuna karşı, devrimci hukuk ve adaletin gecikmeden tecelli edeceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Aklınızı başınıza toplayın, devrimcilere devletle birlikte saldırmak devrimcilere değil, saldıranlara zarar verecektir.