ÇİZGİSİZLİĞİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ!
“Proleter devrimcisi odur ki, bir sürü Marksist-Leninist lafızlarla süslenmiş olan laf salataları arasından proleter devrimci çizgiyi gerçekten saptıracak, çarpıtabilecek nitelikte temel oportünist öneriyi bulur ve onu çürüterek, teşhir eder. İşte budur devrimci tutum!” (Mahir Çayan)
Dünyayı yalnızca yorumlamakla ve eleştirmekle yetinenler geçmiş olduğu gibi bugün de Marksist-Leninist ve hatta Maoist olduklarını iddia etmektedirler. Aşmak, değişmek, yenilenmek, birlik vb söylemler sözde “hariçten gazel okuyan” Maoistlerin bugün en temel argümanları arasındadır. Bu argümanlar aynı zaman da içine yine bugün içine düşülen politik kısırlığın/üretimsizliğin süsü, sınıf mücadelesinden kaçışın inkarına manivela, aşınmışlığa sığınak olmaktadır.
Teorik kısırlık ya da üretimsizlik, çarpık ideolojik mevzilerde tutunmanın yanında söz konusu olan bu anlayış sahiplerinin ortaklaştıkları, bilinen en belirgin özelliklerden biri de örgütlü sınıf mücadelesine dair pratik sonuçlar çıkarma yeteneğinden uzak oluşlarıdır. Bugün de dün gibi bu anlayışlar buna ne açıktırlar ne de hazırdırlar.
Düşünsel dağınıklık halleri eleştirilerindeki “yetkinliklerine” rağmen kendilerine dair de seçenek üretmeye sürekli engeldir. O yüzden ne bunun uygulamaktaki boyutunu ne de anlayışlarını tek tek özel bir tartışma konusu yapma gereği duymuyoruz. Bu dağınıklık ve yokluk, söz konusu olan birey ve çevrelerin siyasi arenada bir kimlik olarak ortaya koyabilecek sözü edilir herhangi bir düşünsel sistematiklerinin oluşmasına da engeldir. Her şeyi hiç bir şey söylemeden söylemek “en yetkin” oldukları alandır.
Bunlar günümüz tasfiyeci çürümenin neden olduğu politik kimliğin ve yönelimin bozulmasına verile bilinecek güncel örnektirler. Bu çürümeyi taraftarı, devamcıları, sahiplenicileri olduklarını söyledikleri, iddia ettikleri siyasal zeminlerle, örgüt(ler)le ilişki(siz)lenmelerinde de görmek mümkündür. Bunlar ne devrimci olabilmekte ne de devrimcilik iddiasından vazgeçebilmektedirler. Burjuva ideolojik etkilerin, zaaf ve zayıflığın baskınlığı nedeniyledir ki; zorlu sınıf mücadelesinin Partili yaşamına dayattığı kararlılık ve adanmışlığı demokrasi yokluğu, katı gereksiz disiplin olarak gördüklerinden örgüt ve disiplinin dışına çıkarak “bağımsızlaşmışlardır”. Tam da bu dönemsel depreşen ya da dışardan tetiklenen marazi özellikleri (hem devrimci hem de örgütsüz) onları yalnızca kendilerini mutlu edecek bir iş bir uğraş arayışına itmektedir.
Değişelim-Birleşelim-Yenileşerek yeniden Değişelim.
Böyleleri, ileri sürdükleri türlü bahanelerle her ne olursa olsun sınıfın devrimine başarıyla ulaşabilmenin zorunlu olan bir aracı K.Partisin’den uzak, kendilerini hoşnut eden en fazlası gevşek bir sosyal kulüplerin çeper ve çevresinde, kerameti kendinden menkul bağımsız “birikimli” bireyleriyle kitleler vakitli vakitsiz aptessiz namazlara davet ederler.
“Çok iyi şarkı söyler, ama şarkının nasıl biteceğini kimse bilmez.” Lenin
Pek çoğumuz bugünler de üstte tariflediğimiz anlayışların, Yenilik ve Birlik gündemli kimi makalelerini (orjinallik olsun diye olmalı) farklı başlıklar atılarak yeniden, yeniden internet site ve adreslerinde paylaşıma sunulduğunu görmüştür.
Hiç uzatmadan; temel ayırım çizgilerini bir yana bırakan, ilkesel ve stratejik olanı umursamayan, örgütsel konumlanış ve tavır alışın olmadığı yerde politik söylem ve çağrıları ciddiyet ve tutarlılıktan uzak bulduğumuzu doğallığıyla da ciddiye almadığımızı belirtelim.
“Değişim” ‘Yenilenme’ ‘Birlik’ derken aslın da hiçbir şey demeyenler, diyemeyenlerin Lenin yoldaşın söylemiyle bestecilerin başkaları, seslendireni kendilerinin olduğu ancak nasıl biteceğini kimsenin bilmediği bir şarkı dinleyicisi olsa da dikkate alınmayacaktır.
Kimi ‘yeni’ olguları öne sürerek günün gerçeğinin değiştiğini, dolayısıyla “eskiyen duruş ve anlayışlarında” geçersizleştiğini ilan etmek değişimciler cephesinin bilinen geleneksel ezberidir. Bugün bunlar bir kez daha “yeni duruş ve yönelimin” şemsiyesi altında toplanma çabası içerisindedir. Gerçek olanla devrimci olan arasındaki diyalektik ilişkiyi unutan, aralarında ki bağı kuramayan pek çok eskinin de, “değişmeyen tek şey değişim” ezberiyle bu koroya katılmasını yadırgamıyoruz. Ancak bunlar açısından sorun; değişimin ne olduğu, nasıl olacağı konusunda söylenen bir şeyin olmayışıdır. Ortada herhangi bir bilgi de yoktur. Değişimi anlatıp dillendirilirken, yapılmaya yaratılmaya çalışılan “gerçeğin bilgisi”ne yaslanmaktan çok “nasılsa bir atmosfer yaratırız”dır.
Bilinir ki gerçek olan görünenden farklı olduğu için bilimlere ihtiyaç duyulur; bunlar olgularla gerçek arasındaki ilişki(sizlik) ilgi(sizlik)leri nedeniyle hariçten gazel okurken, yeni olgular gerçeği ne derece değiştiriyor üzerinde asla kafa yormadan değişim modasının anti-bilimsel ışıltılı elbisesine talip olmaktadırlar. Sınıfı, onun tarihsel rol ve eylemini gören ve kabul eden MLM’ler değişmezken, yalnızca görüngülerin gerçek olduğu ön kabul üzerinden olguların gerilimleri ve iç çelişkilerine ilişkin yasalarını anlamakta sınıfta kalıp eskiyenler, değişim diye ürkek çığlıklar atarlar. Parti tarafından kınanan ve proletarya üzerindeki burjuva eğilimlerin etkisinde kalarak partiden kopanlaraysa, ölüler ölülerini kendileriyle birlikte görücüye çıglık çıglığa karşılamakta, bizleri ve teorilerimizi kendilerinin mustarip olduğu hastalıklarla, körlükle suçlamaktadırlar.
Komünistlerle yürüyebilmek
Noktalayalım; toplumsal dinamikler içinde değişenin “ne” olduğuna dair ortada hiçbir bütünlüklü yaklaşımı bulunmayanların göremedikleri, anlayamadıkları yada kabul edemedikleri dünümüz ve bugünümüzle kurdukları ilişkinin yanlışlığıdır. Kopanlar; eskiyenler elbette bu bağı kolay kuramazlar. Gelişmenin tarihini, pratiğin ortaya çıkardığı sonuçları dikkate almayanlar, dünü bugünle kopararak yürüyenler Komünistleri anlayamazlar. Komünistlerle hatta devrimcilerle yürüme beceresi gösteremeyerek hariçten gazel okuyanların, ulvi stratejik güzellemeleri her ne kadar yankı yapan, şaşalı cinsten olsa da, bu boş söz ve yöntemlerle reddettiğimiz gerçeklerini allayıp paklayamazlar. Nedenini tarihten bir örneklemeyle anımsatalım; Troçki de şaşalı ama boş sözlerin, lafzın ustasıdır; Troçki de devrimci ilkelere, şiarlara bağlı olduğunu yüksek sesle ilan ederken tasfiyeci özünü devrimci şiarlarla gizlemeyememiştir. Yeterli bulmayanlara bir anımsatma daha yapalım; kitleler pratikte sınanan gerçekten sağlam bir kimliğin, doğru bir ideolojinin, bunun ürünü devrimci bir program ve çizginin, bunun taşıyıcısı Komünist Partisini ciddiyet ve samimiyetle, kararlılıkla sahiplenmişlerdir. Körlük bu gerçeklere gözlerini kapatıp yok saymaktır.
Komünistler; sınıf mücadelesinin dışında kalmışların tercihi olan özünde ideolojik bir sapmayı ifade eden, keskin sözlerin ardına saklanan saçmalıklar yığını ile geniş halk yığınlarının desteğini alma çaba ve uğraşın da asla olmazlar. Komünistlerin ve Partilerinin ısrarı sadece ve sadece proleter anlayışıdır. Teoride ve taktiklerde kararsızlığa, kararsızlara kapıyı asla aralama niyeti de, anlayışı da yoktur, olmaz, olmayacaktır.
Yaşam somuttur, teori de yaşanılan somutu önemle dikkate almak, kendini onun üzerinde kurmak ya da yeniden şekillendirerek tarihsel sorumluluk rol ve misyona oynayıp soyunmak, sizlerin yöntemiyle sadece işin lafsızını yaparak yerine getirilemez.
Tarihle, günün gerçekleriyle, onun taşıyıcıları Komünistlerle ilişkisini yanlış kuran, ondan kopan ya da yanlış bir tarihsellik anlayış sahibi, tarihin çözeni değil çözülenleri olanlar ne İbrahim’ci ne de Maoist olamazlar.
Hamza Doğan
14 Haziran 2019