“50. Yılında 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi Yolumuza Işık Tutmaya Devam Ediyor
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 50. yılını işçilerin kazanılmış haklarına dönük saldırılarla, pandemi sürecinde hâkim sınıfların işçi sınıfını ölüm pahasına üretime zorlaması ve bunun normalleştirilmeye çalışılmasıyla karşılamaktayız. Bunun içindir ki 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin yarattığı direniş, hak arama ve hesap sorma bilinci şimdi her zamankinden daha çok önem kazanmaktadır.
Dünyayı saran pandemi süreci kapitalizmin krizini daha da derinleştirmiş, egemen sınıflar derinleşen krizin sonuçlarını işçi-emekçilerin sırtına yıkarak onları açlığa, sefalete, işsizliğe mahkûm etmişti. İşçi sınıfı ve halkı baskı altında tutma, korku duvarları örme adına bu süreçte egemen sınıflar ırkçılığı, militarizmi körüklemeye yeltenmekte, pandemiyi fırsata çevirerek işçi sınıfının kazanılmış haklarını tırpanlanmaya, gasp etmeye başlamıştır. Amerika, Fransa, İngiltere gibi emperyalist ülkelerde ve daha birçok ülkede egemen sınıfların politikalarına karşı isyan ve başkaldırı eylemleri gündeme gelmiş, emeğe yönelik saldırılar ve ırkçı saldırılara karşı direniş ortak bir potada birleşmeye başlamıştır.
Yaşadığımız topraklarda da baskı ve zor aygıtının her alanda kendini hissettirmesi tesadüf değildir. Türkiye’nin zayıf ekonomik yapısı nedeniyle pandemi sürecinde üretim ve ticaretin kısmi bile olsa durması göze alınamamış, egemen sınıflar ‘normalleşme’ adı altında işçi sınıfı ve halka ölümü dayatmıştır. Koronavirüs gelinen noktada işçi sınıfının bir “hastalığı” haline dönüşmüştür. Bu süreçte binlerce işçi, işsiz bırakılarak açlığa terk edilmiştir. Devlet işten atma yasağı ilan ederken ücretsiz iznin önünü açmış, 1.170 TL gibi bir sefalet ücreti işçi sınıfına dayatılmıştır. Yine binlercesi bu süreç içerisinde İŞKUR ve PTT kapılarında devlet tarafından sözü verilip yatırılmayan ‘yardımları’ beklemeye koyulmuştur. Egemenler bu süreç içerisinde patronlara yardım fonlarını açarken işçilerin kısa çalışma ödeneği, işsizlik maaşı, ücretsiz izin desteği paralarını ödememiştir.
Sendikalar ise bu süreçte neredeyse sefalet ücretlerini destekler hale gelmiştir. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın patronlara “lütfen işçi çıkarmayın” diye yalvarması, DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun sefalet ücreti olan kısa çalışma ödeneğiyle övünmesi, işçi sınıfının öz örgütlülükleri olan sendikalar işçilerin en temel haklarını korumaktan, saldırılara dur demekten dahi aciz kalmıştır. Sendika bürokrasisi, işçi sınıfının mağduriyeti, hak gaspını, açlığı ve sefaleti en çok yaşadığı bu süreçte direniş sloganlarını yükseltmek yerine sınıfın sorunlarını derinleştirmiştir. Sendikaların artık devletin sözcülüğüne soyunması, işçi sınıfının haklarının tırpanlanmasına kapı aralaması, sınıfa kendi yılgınlıklarını aşılayarak sınıfı pasifizme sürüklemeye çalışması su götürmez bir gerçektir.
Dünkü DİSK bürokratları nasıl ki işçi sınıfını oyalamaya ve satmaya çalıştıysa bugünkü DİSK bürokratları da yüzlerine devrimci maskesini takıp aynı tavrı sergilemeye çalışıyorlar. Pandemi süreci sendika bürokrasilerinin durduğu noktayı gösteren önemli bir ölçüt olmuştur. İşçi ve emekçiler sendika ağalarının gerçek yüzünü görmediği müddetçe bu olumsuz tavır sergilenmeye devam edecektir. 15-16 Haziran’da işçi sınıfı devletin zorbalarına, DİSK ağalarının teslimiyetçi, devletçi politika ve engelleme çabalarına rağmen canla, başla direnmiş ve mücadele etmiş olsa da sonuçta şanlı eylemi bastırılmıştır. Ancak 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bizlere çok önemli dersler bırakmış, bu anlamda yolumuza ışık tutmuştur.
BULUNDUĞUMUZ SÜREÇ VE 15-16 HAZİRAN’IN ÖNEMİ
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi işçi sınıfına hak arama yolunun egemen sınıflara karşı mücadele etmek, sokak sokak çatışmak, direnmek olduğunu göstermiştir. 15-16 Haziran, işçi sınıfına sendika bürokrasisinin teslimiyetini gösterirken sınıfın sendika ağalarını da aşarak ve geride bırakarak mücadeleyi kuşanma yolunu göstermiştir. 15-16 Haziran bizlere sağlam örgütlülükle mücadelenin her koşulda yürütülebileceğini göstermiştir. 15-16 Haziran bir kez daha işçi sınıfının önderlik misyonunu ortaya koymuştur.
Bugün gelinen noktada 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin ortaya çıkardığı derslerin kavranması, işçi sınıfı mücadelesinin bu dersler ışığında yürütülmesi zorunludur. Egemen sınıfların her alanda saldırılarını boyutlandırdığı ve bu saldırıların daha da boyutlanacağının ortada olduğu böylesi bir süreçte zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan işçilere devrimci bilinç taşıma ve yeni 15-16 Haziran’ları yaratma gücüyle hareket etmeliyiz. Pandeminin işçi sınıfı ve emekçilere etkisi kendini göstermeye başlamıştır ve ilerleyen zamanda başta işsizlik ve sefalet olmak üzere sınıfın sorunları daha da katlanarak büyüyecektir. Bu aynı zamanda daha fazla sömürü, hastalık, işçi cinayeti ve hak gaspı demektir. İşçi sınıfı ve halkın, faşist zorbalıkla bastırılan tepki ve eylemi, daha uzun süre bu şekilde kontrol altında tutulamayacaktır. Bu noktada çelişkileri keskinleştirmek, her alanda sınıfı örgütleyerek sınıf bilinçli bir hareketin koşullarını zorlamak devrimci sendikal anlayışların da ertelenemez bir görevidir. Yeni 15-16 Haziranları, sınıfın yıkıcı ve dönüştürücü gücünü ortaya çıkarmanın yolu işçi sınıfı ve emekçilerle birleşmekten, onların çelişkileriyle yanıp tutuşmaktan geçmektedir. Gelecek günler sınıf mücadelesinin gelişimi için elverişli koşulları geliştirmektedir ve her şey sınıf devrimcilerinin bilinçli çabasında düğümlenmektedir.
Şan Olsun 15-16 Haziran’ı Yaratan İşçi Sınıfına!
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi Yolumuza Işık Tutuyor!
Krize, Salgına ve Açlığa Karşı Çözüm Örgütlü Mücadele!
Birlik Mücadele Zafer!
Devrimci Demokratik Sendikal Birlik”