15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 46. yıldönümüne ilişkin bir açıklama yayımlayan DDSB “15-16 Haziran direnişi ruhuyla taleplerimizi yükselterek, örgütlenerek Devrimci Demokratik Sendikal Birlik saflarında mücadelemizi büyütelim” dedi.
Devrimci Demokratik Sendikal Birlik (DDSB) 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 46. yıldönümüne ilişkin bir açıklama yayımladı. Açıklamada “Sömürüye ve kölece yaşama karşı zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayanların tarih sahnesindeki yerini aldığı günden bugüne sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya isteyenlerin durmak bilmeyen kavgası da ödenen ağır bedellere, alınan yenilgilere rağmen sürüyor. Dünya üzerinde yaşayan milyarlarca işçi ve emekçi; bir avuç sömürücü asalak zorbaya karşı yüzlerce yıl süren mücadelesini sayısız direnişle, işgal ve grevle, yaşamı durduran eylemleriyle günümüze taşıyarak baskı ve sömürüye barikat olmaya devam ediyor” denildi.
“İşçiler sıtmaya razı edildikleri bir hayat sürüyor”
“Yaşadığımız coğrafyada işçi sınıfının direniş günlüğüne 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’yle yazılan tarih baskı ve sömürüye karşı örülen bir barikat, yığınsal bir karşı koyuşun adresi olmuştur. İşçi sınıfının büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımları bir bir tırpanlamayı, örgütlenme ve toplu sözleşme hakkını gasp etmeyi hedefleyen hakim sınıfların başlattığı saldırı dalgasına işçiler yaşamı durdurarak, şartelleri indirerek yanıt vermiştir. İzmit, Gebze’den Kadıköy’e; Levent’ten Mecidiyeköy ve Taksim’e; Bakırköy’den Topkapı ve Edirnekapı’ya yüzbinlere ulaşan yürüyüş kollarının önü tanklarla kesilmiş, işçilerin üzerine ateş açılmış, üç işçi katledilmiştir. İşçi sınıfı bir kez daha bedel ödeme pahasına kazanımlarını korumayı başarmış mücadele tarihine şanlı bir not düşmüştür. 15-16 Haziran 1970 tarihinde yazılan bu direniş güncesi tuğla tuğla yükseltilen mücadeleye bugün de ilham ve esin kaynağı olmayı sürdürüyor” şeklinde sürdürülen açıklamada TC devleti “taşeron cenneti” olarak tanımlandı ve işçilerin “sıtmaya razı edildikleri” belirtildi:
“Taşeron cenneti ülkemizde güvencesizliğin ve geleceksizliğin ahtapot gibi saran kolları arasında ıslah derelerinde, kanalizasyonlarda, asansörlerde, iskelelerde, dehlizlerde boğularak, zehirlenerek, parçalanarak, düşerek, yanarak ölümün her çeşidini tadarak işçiler yaşama veda etmektedir. Yaşamla ölüm arasında uzun çalışma şartlarının, düşük ücrete talim etmenin, her an işten çıkarılmanın, küfürün, tacizin eksik olmadığı asgari yaşama dayanarak, yoksulluğun tavanına çarparak, çırpınarak sıkıştığı cenderede işçiler sıtmaya razı edildikleri bir hayat sürdürmektedir.”
“Saldırılara direnerek, mücadeleye yönelerek karşılık verelim”
“Neoliberal saldırı politikalarına karşı Avrupa’da gelişen isyan ve grev dalgasıyla Fransa, Belçika ve Yunanistan sokaklarında işçi ve emekçiler mücadele bayrağını yükseltirken ülkemizde ise baskı ve sömürü düzenine karşı her gün yeni bir direniş gelişmektedir. İş cinayetlerine, ağır çalışma koşullarına, örgütlenme ve sendikal haklarının engellenmesine karşı mücadeleyi seçen işçiler polis ve patron saldırısına uğramakta, sendikal bürokrasinin ihanetiyle satılmakta, mahkemelerle tehdit edilmektedir” denilen açıklamada Kürt ulusuna dönük düşmanlığa da yer verildi:
“Baskı ve zor aygıtını elinde tutan hakim sınıflar işçi ve emekçilere kölece bir yaşamı dayatırken Kürt ulusu başta olma üzere ezilen inanç ve milliyetleri asimilasyon ve katliam politikalarıyla teslim almak istemektedir. Kürt ulusuna düşmanlıkta sınır tanımayan Türk hakim sınıfları, sokağa çıkma yasaklarıyla, katliamlarla, gözaltı ve tutuklamalarla dizginsiz devlet terörü uygulayarak mücadelesini ezmeyi amaçlamaktadır. Türkiye Kürdistanı’nda demokratik talepler uğruna başlatılan özyönetim direnişlerine katliam ordularını seferber ederek saldıran devlet bir yandan bodrum katlarını halka mezar yaparken, bir yandan da şehirlerde çalışan Kürt işçi ve emekçileri ırkçı şoven saldırıların hedefi haline getirmektedir. Baskı ve sömürü düzenini devlet terörüyle, katliamlarla ayakta tutmak isteyen devlet toplumun direnen ve hak arama mücadelesinde yer alan tüm kesimlerini sindirmeyi, susturmayı amaçlamaktadır. Tüm bu saldırılara başta Kürt ulusu olmak üzere işçiler, emekçiler, Aleviler, kadınlar, gençler direnerek, mücadeleye yönelerek yanıt vermektedir.”
“Ortak mücadele ve direniş hattı örelim”
“Özel İstihdam Büroları’yla dayatılan kiralık işçiliğe, kıdem tazminatı hakkımızın gasp edilmesine, taşeronlaştırmaya ve iş cinayetlerine karşı birleşelim. Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz bırakılmaya karşı isyanımızı büyütelim! Kurtuluşumuzu ve geleceğimizi birlikte inşa etmek için ezilen, yok sayılan katliamlarla terbiye edilmek istenen Kürt ulusunun, Alevilerin, kadınların ortak mücadele ve direniş hattını örelim” denilen açıklama “15-16 Haziran direnişi ruhuyla taleplerimizi yükselterek, örgütlenerek Devrimci Demokratik Sendikal Birlik saflarında mücadelemizi büyütelim” çağrısı ile sonlandı.