Mafya bozuntusu ve Tayyip`in dostu gözüken Sedat Peker Çetesi, 15 Temmuz günü tehditler savurdu. Tayyip Erdoğan karşıtlarını ve devlete karşı olanları, ağaçlarda ve direklerde sallandırmaktan, kanlarını içmekten sözetti.
Bir bir ata sözü var;“Isıran Köpek Dişini Göstermezmiş.”Devletin mafya sözcüsü Sedat Peker ‘de Dişini göstermiş, havlamış. Kendi korkaklığını gizlemek için…
Mit, Kontrgerilla, Mafya devlet eliyle ortak örgütlenir. Çok zaman provokasyonlar organize edilir. Devrimciler, komünistler organize edilen bu karşı devrimci provokasyonun içine çekilmek istenir.
Mafya -devlet işbirliği geçmişten günümüze karşı – devrimci bir organizasyon olarak karşımıza çıkıyor. TC.nin kuruluşu ile Kemalist diktatörlükten buyana, Topal Osman dan,Yayha Kaptana, Hüseyin Uğurlu’dan ,Oflu İsmail’e Yazıcoğlu’ndan ,Catlı`ya, Çakıcı’ya ,Yeşiden ,Kırcı’ya, Ağca’dan,Ömer Mersan’a Oral Çelik’e günümüzdeyse Sedat Peker’e uzanan faşist devlet -mafya organizasyonu ilede karşımıza çıkıyor.
Bu organizasyon günümüze kadar Mehmet Ağar tarafından devlet adına organize edilir , örgütlenirdi. Açıkcası, Mafya derin devletin sistematik bir organizasyonudur ve süreklilik göstermektedir. Günümüzde devlet -mafya iç içe geçmiş,bütünleşmiştir. Mafya devlet demektir, Devlet mafya demektir. Ortak adı ; faşizmdir. Uyuşturucu, silah kaçakcılığı ,insan kaçırma, işkence,öldürme, kadın-çocuk kaçırma ,fuhuş, gasp ,ırkcılık anlayacağınız dünyanın bütün kötülükleri bu iblislerde mevcut. Faşist devlet tarafından yönlendiriliyorlar.
Faşizm toplum üzerinde egemenliğini sürdürmek için gayri resmi karanlık örgütler oluşturur. Çok zaman toplumla bu karanlık çeteleri karşı karşıya getirmek ister ki, bazen bunda başarılı da olur. Faşizm her dönem bu tür karanlık örgütleri kullanır. Bu tür paravan örgütler İşçi sınıfının, emekçi halklarımızın faşist devlete karşı mücadeleyi gündemde tutmasını, örgütlenmesini gelişip güçlenmesini engellemek için provakasyonlar baş vurur. Böylelikle,gerçekleri amacından saptırmayı,, gündemi değiştirmeyi hedefler. Bugün Spor kulüplerinin ezici çoğunluğu devletin mafyası tarafından yönetilmektedir. Büyük bir rant alanıdır. Türk medyası’da bu organizasyonun propaganda ayağını oluşturur. Toplumun nasıl yönlendirileceğine ön ayak olur.
Mit, Kontrgerilla, Mafya – medya devlet eliyle ortak örgütlenir. Çok zaman provokasyonlar organize edilir. Devrimciler, komünistler organize edilen bu karşı devrimci provokasyonun içine çekilmek istenir. Eğer’ki,karşı devrimci provokasyona bilinçli tavır takınılmaz, kitleler, taraftarlar uyarılmaz, bilinçlendirilmezse ferdi, hatta gruplar nezdinde yanlışlar yapılarak devletin hazırladığı tuzağa düşülür ki, bu yanlış davranışlar devrimci güçlere zarar verir. Devlete karşı yürütülen her yönlü mücadele amacından uzaklaştırılmış olur. Faşist diktatörlüğün istediğide budur.
Devrim güçleri faşist devlete karşı mücadeleyi esas almalı, işçi sınıfını emekçi halkmızı sosyal- toplumsal ,siyasal- ekonomik sorunlar üzerinden örgütlemeli ,devletin faşist yapısı hedefe konmalı, buna yönelmelidir. Mafya’yı-çeteleri devletin bir parçası görmeli, devlete karşı yürütülen mücadele esas alınarak, çetelerle de onların anladığı dilden hesaplaşılmalıdır. Ancak devlet erkinin bir parçası olan mafya ve çete örgütlenmelere karşı mücadele hassas ve çok titiz bir konudur. Ok’un sivri ucu devlete karşı yönelmelidir. Faşist Türk devleti sınıf mücadelesini amacından saptırmak için bu karşı devrimci örgütleri yaratıyor. O halde, faşizme karşı yürütülen mücadele, devletin bir parçası olan mafya ya karşımda verilmiş olacaktır.
Yetmişli, seksenli, doksanlı yıllar’da ve günümüze kadar uzanan devletin örgütlediği faşist sivil odaklar, mücadelemizin yönünü, hedefini saptırmak amacıyla çok yoğun saldırılar düzenledi, katliamlar yaparak terör estirdiler.Bunda önemli oranda da başarılı oldular. Bir anlamda , işçi sınıfının ve halklarımızın faşist devlete yönelmelerinin yolları engellendi. Toplumda kaos, korku, terör havası yaratıldı. Devletin organize ettiği karşı devrimci mafya-mit terörü , “sağ-sol çatışması “olarak lanse ettirildi. Faşist diktatörlük kendi kanlı saldırılarına meşruluk kazandırmak amacıyla mit, mafya ve kontrayı devreye soktu. Devletle hesaplaşma peşinde olan devrim güçleri bu oyunu esasta göremeyerek yanlışlara, hatalara düştü. Devletten öte, devletin örgütlediği sivil faşist çetelerle savaşıldı. Faşizm kendine “haklı “zemin yaratma edasıyla “Zorunlu müdahale, kardeş kanını önleme vb. “gerekçeyle açık askeri faşist diktatörlüğü “meşru “gösterdi..
Faşist diktatörlüğün derin örgütlenmesi, çıkarına uygun pozisyonda duran Erdoğan iktidarıyla bugün kol kola yürümektedir. Mehmet Ağar ın öğrencisi Süleyman Soylu AKP hükümetinin içişleri bakanlığına atandı. Geçmişte Mehmet Ağar tarafından, Abdullah Çatlı, Yazıcıoğlu, Ökkeş Şemdinler, Mehmet Ali Ağca, Oral Çelik, Alaattin Çakıcılar, Dırej Aliler, Yeşiller, Pekerler vb. devletin derinden örgütleyip silahlandırarak, Komünistleri, devrimcileri, demokrat aydınları katletmeyi amaçladığı faşist devlet bağlantılı güruhlardı..
Provokasyon, katliam ve terör devletin organize ettiği karanlık güçler tarafından uygulandı. Ağzı salyalı devlet ellerini ovuşturarak ,12 Eylül askeri faşizmine “meşru zemin” kazandırdı Bir anlamda başarılı da oldular.O sebeple olacak ki;12 Eylül faşizminin izleri hala üzerimizde devam ediyor. Bedenimizde nüfuz buluyor. Karanlığın korkuları hala toplumun ve de devrim güçlerinin üzerinde kırılmış değil. Gezi, Taksim ve Kürt ulusal hareketinin çıkısı, direnişi, korkuları bir nebze yıkmış, kırmıştır ama hala korku toplumu olmaktan çıkmış değiliz.Tam da bu noktada devrim güçleri, özellikle gelenek özel hassasiyet göstermeli, geçmişte devrimcilerin düştüğü hatalara düşmemeli, faşizmin yarattığı, yaratmak istediği oyunun, aksine hedeften zerrece sapmadan devlete yönelmeli, faşizmi hedefe koymalı,hesaplaşmalı. Mafya’nın devlet korumalı faşist başı Sedat Peker’e biçilen rol sahneye konuyor. Bu çiğeri beş para etmez korkak it ,devletin himayesi altında “Aslan” kesiliyor.
Ülkemizde devletin yönetim şekli dönem dönem, açık askeri, yarı- askeri ve parlamenter haller alsa da başından günümüze faşizmle, faşist diktatörlükle yönetilmektedir. Yani özde değişen bir durum yoktur. Baskı, zulüm, katliamların dereceleri `”demokrasi” ‘adına yükseliyor veya göreceli düşüş gösteriyor,olan biten hepsi bu.
Günümüzde AKP iktidarı, devletin yasama, yürütme ve yargısıyla açık faşizmi uygulamaktadır. Parlamento esasta rafa kaldırılmış, işlerliğini kaybetmiştir. Olağan üstü hal ilan edilerek, açık faşizm işlerlik ve işlev kazanmıştır. Bugün işçiler, köylüler, gençler, aydınlar, kadınlar ve azınlıklar üzerinde `”demokrasi”` adına açık faşist terör ettiriliyor. Kendine uygun yeni terör örgütlenmeleri yarattı.Eski klasik, yıpranmış, ayyuka çıkmış, vaadini doldurmuş örgütlenmelerin hepsini tasfiye etti. Faşizmi Panislamizm, Pantürkizm şeklinde yeniden ,yeni biçimde örgütledi. Bir şekilde, faşizmi islami zeminde ve türkçülük ekseninde kitleselleştirdi.
Emperyalistlerin ve onların işbirlikçi faşist yönetimlerinin sömürü kar ve yine kar için yapmayacakları hiçbir şey yoktur. Kar için her yol mübah… Başta devlet terörü olmak üzere, karanlık sivil faşist çete örgütler oluşturuldu. Mafya örgütleri oluşturarak ,yoksul bilinçsiz insanlar uyuşturucu, fuhuş, çek-senet, organizasyonunda kullanmakta. Din –iman deyip sözde, “karşı oldukları”Amerika’yla İsrail’le, İngiltere, Almanya, Fransa’yla birlikte, Anadoluda, Kürdistan`da ve orta doğuda mazlum insanları, Kadın, çocuk, genç, ihtiyar demeden katlediyorlar. Aslında bütün emperyalistlerin ve işbirlikçi uşak yöneticilerin Allah’ı da, Kitabı da, Dini de paradır. Gerçek olan bu, gerisi palavra ve de sahtekârlıktan öte bir şey değildir.
Bu anlamıyla Devlet eliyle örgütlenen sokaklara salınan, halka karşı terör estiren mafyavari çetelere karşı mücadele basit olarak görülmemeli. Aksine, bilinçli planlı- örgütlü hareket edilmeli, çetelerin varoluş kaynağı devlet, devletin erkleri, yasaması, yürütmesi yargısı esas alınmalı, okun sivri ucu devlete yönetilmelidir. Hedef saptırmak, devletin istediği minderde dövüşmek halka devrime, sosyalizme zarar verir.
Açık ki; Emperyalizme, faşizme ve her türlü gericiliğe ve de yozlaşmaya karşı mücadele uzun soluklu sabır, sebat, azim ister.
Artık Türkiye ve T. Kürdistanı devrimci hareketi yeterli tecrübe ve deneyime sahiptir. Geçmişte yaşadıklarımız bizlere yeterince deneyim sunmaktadır. Yapılan, yapılacak her hata faşizmin ekmeğine yağ sürmek olur. Halkımızı ve ezilenleri faşizme karşı örgütlemeyi esas almalıyız. Devlete karşı yürütülen mücadele de, çetelere de gerekli ders mutlaka verilmeli, gelişip güçlenmeleri, karşı devrimci terör estirmelerine müsaade edilmemeli, müsamaha gösterilmemelidir.
Sedat Peker “sokağa çıkacağız” palavralarıyla, toplumda korku yaratarak kölelik istiyor efendisine… Biline ki; “it ürür devrim kervanı yürür.”Bırakın Sedat’ta havlayıp dursun. Efendisi onu sokağa salıyor , ama taşıdığı ip birgün Peker’in boynuna geçer. Buda böyle biline.