DÜNYAMIZ YENİ DEVRİMCİ SÜRECE GİRMİŞTİR…
Dünya devrimleri genelde yeni bir sürece, yeni bir aşamaya girmiştir. Önümüzdeki süreçte kitlelerin sergileyeceği toplumsal pratikler, yeni devrimlerin teorik malzemesini de ortaya çıkaracaktır. Bugün bu süreci yaşıyoruz. Hareketin teorisi, gerçeğin teorisi önümüzdeki pratik süreçlerle hayat bulacak ve maddi bir güce dönüşecektir. Büyük düşünürler, büyük teorisyenler, büyük dava adamları bu sürecin ürünüdür. Bu saptamayı insanlığın toplumsal pratiğinden, geçmişinden, sosyal mücadele ve bilgi birikiminden, hayatın içindeki olgulardan çıkararak yapıyoruz.
Devrimci sınıflar var oldukça, devrimci teoride durmaksızın var olacaktır.Teori kendi bunalımlarını ve çıkmazlarını toplumsal pratik içindeki kitle hareketlerinden çıkararak aşacaktır..Devrimciler, teoriyi teorik çabayla değil, emekçilerin pratiğinden çıkarırlar. Mao, felsefe öğrenmek istiyorsanız, köylere gidiniz diyor. Felsefeyi de yine kitlelerin pratiğinden ve doğayla olan ilişki ve çelişkilerden öğreniyoruz. Özet olarak hayatımızdaki ve insanlık tarihindeki bütün teorik çelişmeler, ancak ve ancak pratik araç ve yöntemlerle çözülebilir, entelektüel aydın gevezeliğiyle değil. 1970’den sonraki pratiklerden, durağanlıklardan, ara dönem hareketliklerden nicelik olarak biriken pratik teorik pratik birikimler, patlama noktasına gelmiştir.Türkiye -Kuzey Kürdistan devrimini büyütmek ve yeninin teorisini geliştirmek istiyorsak Kara denizin Kafkas köylerine, Ege’nin efelerine, Çukurova’nın Yörüklerine-Araplarına-Alevilerine, İç Anadolu’ya, Doğunun Kürt, Dadaş ve Alevilerine, Roman, Çerkez, Abaza, Süryani v.s. gitmeliyiz. Türkiye devriminin teorisi buralardan, buraların devrimci pratiğinden çıkar. Hem de bugün ki teorik birikimlerimizi kat be kat aşacak teori…
Önümüzdeki süreçte devrimci pratikle, bilimsel sosyalist düşünce ve teori, bilimsel atılım ve sosyalist devrimler şu alanlarda şekilleneceklerdir. 1.Dünyanın gelişmiş kapitalist ülkelerin sömürdüğü, sömürgeleştirdiği, bağımlı-yarı bağımlı, görece ileri ülkelerdeki devrimci atılım ve pratikler sürece damgasını vuracaktır. 2.Sosyalizm deneyimi yaşamış ve geriye dönüş açmazına girmiş toplumlarda ülkelerde, devrimci kitlelerin ve devrimcilerin, tıkanan süreci aşma ve teoriyi ileriye taşıma mücadeleleri. Dünyamızın kriz haritası, kriz coğrafyası bu iki gerçekle bizi yüzleştirmektedir. Bu iki gerçeklik önümüzdeki süreçte yoğun toplumsal pratiklerin ve teorik yeniden atılımların genel bir haritasını bizlere vermektedir. Dünyamız genel olarak tedricen topyekun bir devrimci atılım sürecine girmiştir. Kapitalizmin krizi süreğen ve kroniktir. Sosyalizm deneyimi yaşamış ve geriye dönmüş toplumlar, kaçınılmaz olarak yeniden ve daha üst devrimler yapmanın eşiğine gelmişlerdir. Ya revizyonist burjuvazinin piyasacı kapitalist çözümüne teslim olacaklar, ya da devrimlerle bu süreci aşacaklardır. İkinci olasılık en güçlü olanıdır. Pratik bütün gelişmeler, bu ikinci gerçeği destekliyor. Bu tür toplumlarda emekçilerin, işçi sınıfının ve tüm devrimci kitlelerin ,bürokratik burjuva revizyonist yönetimlere karşı, yeni teorik ve pratik atılımlarla ve yeni daha üst devrimlerle cevap verecekleri kaçınılmazdır. Bu, teoride yeni atılımlar ve yeni deneyimler dünya kolektifine sunacaktır. Bürokratik revizyonist burjuvazi, dünya kapitalist sisteminden aldığı destekle sosyalizmde geriye dönüşler yaptı. Bunun koşulları vardı. Çünkü sosyalist toplumlar tıkanmıştı, kendilerini aşamıyorlardı. Bunu fırsat bilen revizyonistler, söz konusu ülkelerde kitlelerin biriken tepkilerini arkalarına alarak dönüşümleri sağladılar. Ancak henüz kimin kazanacağı belli değil. Bu tür toplumlarda ideolojik ve siyasi mücadele bütün şiddetiyle devam ediyor ve hala komünist partilerde iki çizgi mücadelesi ideolojik ve siyasi boyutuyla devam etmektedir.
Bilimsel sosyalistler, komünistler bu toplumlarda, revizyonist burjuvaziyle olan mücadelelerinde, geçmiş sosyalist deneyimlerden kök alarak, teoriyi açmazdan kurtaracaklardır. Buralarda bilimsel devrimci teorinin daha ilerisinin inşa edilmesi kaçınılmazdır, bunun bütün koşulları bu tür toplumlarda vardır. Emperyalist burjuvazisiyle revizyonist burjuvazi, ittifak halinde dünya halklarına saldırıyor, sömürüyor. Revizyonist burjuvazi yenilginin faturasını Lenin’e, Stalin’e ve Mao’ya fatura ederek, hayasızca saldırıyor, sosyalizmin gerçeklerine, büyük teorisyenlerin gerçeklerine saldırarak var olmaya çalışıyor. Gerçeklerle dövüşülmez, gerçeklerle kavga edilemez.Çünkü gerçekler kavga pratiğinin ürünüdürler. Çünkü bilimsel sosyalistler ileri olanı, başka bir ileriyle aşarlar. Bugün ileri olan, yarın geri duruma düşer, hiç bir şey ve hiç bir sistem ebediyete kadar ileri değildir. Rusya’da durum tersine dönmüştür. Bugünün Rusya’sı Lenin’in,Stalin’in Rusya’sından daha geridir. Pratik bütün çıplaklığıyla bu gerçekliği insanlığın ve Sovyet toplumunun önüne koymuştur. Lenin,Stalin döneminde Sovyet semalarında emeği temsil eden orak çekiçli kızıl bayrak dalgalanıyordu,Sovyet işçi sınıfı ve Sovyet toplumu güne enternasyonal marşıyla başlıyordu. Bugün bunların hiç biri yoktur. Bürokrat burjuvazi ,sosyalizme ait olan bütün simgeleri değiştirdi ve emekçi değerlere acımasızca saldırdı. Partilerdeki sosyalist, komünist sıfatlar atıldı, kızıl yıldız ve orak çekiçler bayraklardan çıkarıldı ve sosyalizmin bütün değerlerine bürokrat burjuvazi acımasızca saldırdı.
Kapitalizme alternatif ne varsa hepsine saldırdılar. Teoride yenileşmeyi dondurdular. Sınıfsal farklılaşmaları ve sınıf çelişmeleri yeniden keskinleşerek sistem, giderek dünya kapitalist sistemine entegre oluyordu. Parasız konut, eğitim, ulaşım ve ısınma gibi temel insani ihtiyaçlar artık yoktu bürokrat burjuva piyasada. Bu durum Doğu Avrupa ülkelerinde ciddi bir çatışmaya dönüşerek, süreç içinde bürokrat burjuva yönetimler, Batı Avrupa sermayesiyle birleşerek dünya kapitalist sistemine entegre oldular. Bütün bu gelişmeler, kapitalizme has çelişmeler, bütün çıplaklığıyla emekçilerin gözü önünde cereyan ediyordu.
Şimdi Doğu Avrupa halkları yeniden devrim istiyor ve dünyanın dörtte üçü Demokratik ve Sosyalist devrimler sürecine girmiştir. Rusya ve Diğer Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunda emekçiler, ellerinde Lenin ve Stalin portreleriyle sisteme öfkelerini haykırmaktadırlar. Buralardaki toplumsal pratik teoriyi zorluyor, ve teori toplumsal pratikle mutlaka aşılacaktır. Sovyet’lerin dağılmasıyla milliyetçilik ve din alabildiğine gelişti ve Sovyet topraklarında ulusların kendi aralarındaki çatışmalarında on binlerce insan hayatını kaybetti ve bu çatışmalar hala devam etmektedir. Bu gerçeklik bile Marksist-Leninistlerin haklılığı için yeterli bir neden.
Lenin ikinci enternasyonal döneklerine karşı mücadelede devrimci teoriye muazzam bir derinlik kazandırdı. Mao, ikinci Enternasyonal döneklerinin devamı olan Kuruşçev ve Brejnev modern revizyonist döneklere karşı mücadelede, Marksizmi Çin’lileştirerek Çin’in pratiğinden, Büyük Proleter Kültür Devrimi ve oradan da teorinin daha ileri biçimlerini yarattı. 1953′ te Stalin’in ölümünden sonra, iktidarı gasp eden Kuruşçev, Brejnev modern revizyonizmine karşı Marksizm-Leninizm ve Maoizm pratik mücadele içinde gelişiyordu. Bu süreç 1980’lere kadar sürmüştür. 1990’larda uluslararası kapitalist sistem ve revizyonizm ideolojik olarak programlarını kapitalist piyasa üzerinden birleştirdi. Sosyalizmden geriye dönüş, proletaryanın kolektivizmi yerine, kapitalist piyasacı ekonomi konuldu. Geçmişte ülkemizde Kurşçev, Brejnev, Yeltsin, Gorbaçov ve onların bürokrat burjuva sistemlerini savunan anlayışlar bile, bugün bu yapıları utangaç bir tavırla da olsa düşman görüyorlar. Bu gerçeği nereden öğrendiler? Söz konusu ülkelerin toplumsal pratiğinden ve oraların kendi zeminlerinden öğrendiler.Demek ki süreç ve toplumsal pratik, eğiterek öğretiyor. Bu arkadaşlarda pratikten öğrendiler.
Erdoğan ATEŞİN