11 Şubat 2018 tarihinde yapılacak olan HDP kongresinde HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın aday olmayacağını açıklaması üzerine kamuoyunda ve medyada yoğun tartışmalar yapılmakta.
Öncelikle belirtmem gerekir ki, Selahattin Demirtaş’ın HDP eş başkanlığına aday olmayacağını açıklaması kişisel tassarufu olarak anlaşılabilir olsada içinden geçilen siyasal konjuktür nedeniyle Selahattin Demirtaş’ın Kongre delegeleri tarafından yeniden aday gösterilerek eşbaşkanlığa seçilmesi doğru olandır. Bu tutum hem Demirtaşı’ onure eder hem de tutsaklık koşullarında sahiplenilmesi duygusu devletin faşist baskı ve saldırılarına da bir yanıt olur. İnsanların tarih yapması gibi tarihte insanları yapar. Selahattin Demirtaş’a tarih zorlu ve meşakatli bir görev vermiştir. Bu görevi Demirtaş bazı hatalı tutumları olsa da esasta saygın ve olumlu tarzda yerine getirerek icra eden tarihsel bir kişilik olarak iz bırakan ve geniş yığınlarca kabul gören bir kişilik olmuştur. Dolayısıyla Demirtaş kararını birkez daha gözden geçirmeli ve Faşist devletin faşist baskı ve imha politikalarının karşısına devrimci kararlılıkla çıkmalı ve aday olduğunu ilan etmelidir.
Selahattin Demirtas’ın aday olmayacağını açıklaması ardından HDP eski milletvekillerinden ve üyelerinden Hasip Kaplan’ın Demirtaş ın yerine sakin bir Türk aday olmayı düşünmesin ve herkes haddini bilsin mealindeki açıklaması yoğun bir tartışma yarattı. Öncelikle Hasip Kaplanın Kürt milliyetçisi duygularla böyle bir açıkama yapması talihsiz olmuş olsa da anlaşılır bir yaklaşımdır. HDP’nin taşıyıcı kolonları Kürt ulusal hareketinin kitlesinden oluşmaktadır. Dolayısıyla HDP‘nin eşbaşkanı olacak şahsiyetin Kürt orjinli ve kürt ulusal mücadelesinin içinden gelen ve dik durabilecek güven veren birisinın olması tercih edilmelidir. Hasip Kaplan ın bu yorumu ve görüşü üzerinden fırtınalar koparmak ve linç girişiminde bulunmak doğru değildir. Hasip Kaplan eleştirilebilir ve bu türden açıklamasının kamuoyunda gereksiz tartışmaları tetikleyeceğini öngörebilmeli ve kaba tutuma düşmemeliydi. Ancak Hasip Kaplan ın söylemi üzerine bu kadar çuvallanmak ta etik olmamıştır.
Hasip Kaplan ın bu açıklaması bir gerçeği daha açığa çıkardı. Türk milliyetçisi damarın ve egemen yaklaşımın kürt ulusunun ezilmişliğine gadre uğramasına ve eşitsizliğe maruz kalmasına karşı, sözde eşitlikçi sol gözüken özünde şovenist ve türk milliyetçi yaklaşımıda gözler önüne serdi. Sırrı Süreyya Önder gibi diğer HDP de olan türk veya diğer kesimlerin açıklama ve tutumları da ciğdir ve yıpratıcıdır. Bu tartışmalardan bir an önce vazgeçilmesi ve burjuva faşist gerici cephenin ekmeğine yağ süren yaklaşımları terketmek gerektiği bilince çıkarılmalıdır. Kişisel hırs ve egolarla büyük bir davanın ve bedel ödenmiş bir mücadelenin kazanımlarını zayıflatıcı bir tutuma düşülmemelidir. Burjuva reformizmi ve yasal zeminde de olsa bu çekişmeler kitlelerin demokrasi ve devrimci değişime olan özlem ve umutlarını körelten bir işlev görmektedir. Düzen içi ve düzen dışı her türlü mücadele ve olanakları devrimci tarzda değerlendirerek çeşitli milliyetlerden Türkiye Halkını özgürlüğe ve nihai kurtuluşa yönlendirecek birleşik devrimci siyasal mücadele hattının örülmesi bugününün ertelenemez asli görevdir.
Emin Zafer