ICAD Fransa seksiyonunun çağrısı ile Paris’te Uluslararası gözaltında kayıplara karşı mücadele konferans yapıldı. Kürdistan, Türkiye, Kolombiya, Bask, Şili, Peru, Meksika ve Arjantin gibi değişik ülkelerden katılımcılar Konferansta gözaltında yaşanan kayıpların tüm ülkelerde sistematik devlet politikası olduğuna vurgu yaptı. Kayıplara karşı ortak mücadeleyi büyütmenin zorunluluğuna ve adalet arayışına değinildi. Enternasyonal bir komite kurulması üzerinde duruldu.
Uluslararası gözaltında kayıplara karşı komite ICAD Fransa seksiyonun çağrısıyla Bask, Kolombiya, Şili, Meksika, Türk ve Kürtlerden oluşturulan hazırlık komitesi uzun süredir yaygın bir şekilde yürüttüğü çalışmalarını bir konferansla taçlandırdı.
Arjantin, Fas, Cezayir, Ermeni, Afrika, Tamil, Fransız, Türk ve Kürtlerin katılımıyla 10 Haziran 2017 tarihinde Uluslararası gözaltında kayıplara karşı konferans Paris Bourse de Traivail’da Cumartesi günü saat 14.00 de başladı. ICAD Fransa seksiyonu adına yapılan konuşmanın ardından konferans, kayıplar politikasının genel olarak tanımlanmasıyla devam etti.
ICAD Uluslararası Büro sözcüsü Baki Selçuk kayıplar politikası ve ICAD’ın deneyimlerini aktardı. Egemen sistemin baskı ve sömürüsünü devam ettirmek için belli dönemlerde toplumsal muhalefete karşı sistematik olarak uyguladığı bu saldırının sömürge ülkelerde ulusal kurtuluş hareketlerine karşı ve soykırımlarda da yaygın olarak kullanıldığını belirtti. Tekellerin çıkarlarını korumak amacıyla işçi sınıfının örgütlerine, sendikalara, işçi önderlerine ve işçilere karşı da yaygın olarak bu yöntemin uluslararası bir sorun olduğunu ve buna karşı da enternasyonal mücadeleyi büyütmek gerektiğini belirtti.
Konferansta yapılan sinevizyon gösteriminde emperyalist ülke olan Fransa’nın kayıplar politikası ve sömürge ülkelere yönelik uyguladığı şiddet ve yaşanan kayıplar üzerindeki etkin politik rolü gözler önüne serildi.
Birleşmiş Milletler Kayıplara Karşı Komisyonda çalışma yürüten Louis Joinet konuşmasında, yakın arkadaşlarını gözaltında kaybettiğini ve insan hakları sorunun başında yer alan bu soruna karşı bu komisyonun kurulmasında çok çaba harcadığını söyledi.
Joınet kayıplara karşı verilen mücadelenin ilk ayağının zamana karşı olduğunu yani kayıp edilen kişinin bulunması ve davaların zaman aşımına uğratılarak dosyaların kapanmasını engellemek olduğunu ifade etti.
Türkiye’de gözaltında kaybedilen ve kayıplar mücadelesinin sembolü olan Hasan Ocak’ın kardeşi Birsen Ocak konferansta yaptığı konuşmada, Cumartesi anneleri ve Hasan Ocak kampanyasına vurgu yaptı ve politik etki gücünü aktardı.
Birsen Ocak konuşmasında, “Türkiye ve Kürdistan’da gözaltında kayıplar politikası hâlâ başka boyutlarla sürüyor. Kaybedilenlerin akıbetinin hâlâ açıklanmamış olması, suçluların yargılanmaması ve cezasızlıkla devam ediyor.”
“Cumartesi Annelerinin gördüğü şiddetti ve her koşullarda orada nasıl oturduklarını anlatmayacağım. 22 yıl boyunca neler kazandıklarını anlatacağım.”
“Cumartesi Annelerinin mücadelesiyle, kayıpların hiçbir unutulmamıştır. İktidara her hafta bunu hatırlatmaktalar. Ve her hafta gündem yapmaktalar.”
“Gözaltında kayıplarda zaman aşımının son bulması için yıllarca verilen mücadele sonucunda Hasan Ocak davası yeniden görülerek zaman aşımı zırhı yırtılmış oldu. Şimdi sıra Kenan Bilgin’de” dedi.
Ocak “Dünyada kapitalist-emperyalist ve egemen sınıfın politikası olan kayıplar politikası tüm ülkelerde bu konferansta da ifade edildiği gibi uluslararası bir sorundur ve buna karşı yürütülecek mücadelede enternasyonal olmalıdır” diyerek uluslararası mücadeleyi bütünleştirecek komitelerin oluşturulmasını önerdi.
HDK-Fransa adına konuşma yapan İbrahim Seydo, Türkiye ve Kürdistan’da Türk devletinin uyguladığı kayıplar politikasını örnekler vererek aktardı. Ayrıca bu politikanın sahibi olan sisteme karşı mücadele yürütmenin zorunluluğuna değindi.
Konferansta Cumartesi annelerinin gönderdiği mesaj okundu.
BASK’lı bir militanın Bask’taki kayıpları anlatmasıyla konferans devam etti.
Ardından Meksika, Arjantin, Peru, Şili ve Faslı Kolombiyalı militanlar kendi ülkelerindeki kayıplar üzerine konuşmalar yaptılar.
Meksika temsilcisi kayıpların 1960 yılından bu yana devam ettiğini, kirli bir savaş yöntemi olduğunu ve 500’ü aşkın kaybın gerilla olduğunu söyledi. Bugün ise kayıpların kapsamının çok genişlediğini ve her kesimden oluştuğunu sözlerine ekledi. Meksika’da kaybedilen 43 öğrenci için verilen mücadeleyi aktardı.
Arjantin delegesi Estella Beloni yaptığı konuşmada devletin gözaltı kayıp politikasını aktardı. Arjantin’de askeri diktatörlüğün olduğu 1976-1983 yılları arasında 30 bin kişi kaçırılarak öldürüldü. Kayıp kişi sayısı ise en az 6 bin olduğu belirtiliyor. Beloni konuşmasında kaybedilen çocukların bulunması için vermiş oldukları mücadeleyi aktardı. Devletin gizli servis dosyalarının açılmasını talep ettiklerini ayrıca insanlık suçu işleyenlere yönelik verilen ev hapsi ve cezai indirimlere karşı olduklarını ifade etti.
Sosyalist Kadınlar birliği (SKB) temsilcisi, Solmaz ailesinin kayıplara karşı verdiği mücadeleye tanıklık ederek büyüdüğünü söyledi. SKB olarak Figen Yüksekdağ’a özgürlük kampanyasına destek ve 4 Temmuz’da yapılacak duruşmaya katılım çağrısı yaptı.
Peru temsilcisi “1960 yılında devlet 1985 yılında Peru halkına karşı insanlık suçu işledi. Yaklaşık 40 bin yoldaşım kaybedildi. Bizler onların bedenlerini bulmak için mücadelemize devam ediyoruz. Bazı yoldaşlarımız 30 yıldır halen tutsak. Halkımızın mücadelesi devam ediyor. Talebimiz yoldaşlarımızı hemen özgür bırakılması” dedi.
Şili’den Natacha, “ben çocukluğumun bir kısmını hapishanede geçirdim. Şili’de sadece askeri diktatörlük yoktu. Genel olarak 21-30 yaş arası kayıplar çok yaşandı. Kayıpların bulunması için verdiğimiz mücadelede hiçbir parti kayıp bedenlerin bulunmasına yardımcı olmadı” dedi.
FAS temsilcisi birlikte vereceğimiz mücadele ile kazanacağız dedi ve tutsak olan arkadaşlarının serbest bırakılmasını istedi.
Fransa’nın eski sömürgesi olan Comores temsilcisi Fransa devletinin bizzat gönüllü olarak yaşanan kayıplarda rol aldığını ve payı olduğunu aktardı. Temsilci “bizler, insan hakları savunucusu olduğu ile övünen Fransa’nın eski sömürgesiyiz. Bizzat insan haklarına saldırdı ve askerleri ile kayıplarda rol aldı. Adalet arayışımızda yaptığımız başvuruları da ret ediyor, kayıt altına almıyor. Bizler Fransız devletine karşı dava açacağız” dedi.
Son olarak konferansı yöneten Basklı militan bu konferansla başlatılan çalışmanın bir basın açıklamasıyla deklare edileceğini duyurmasıyla son buldu.