İSVİÇRE’DE SOMUT DURUMDAN YOLA ÇIKARAK,
KAPİTALİZM ÇARKLARI ARASINDAKİ BİR GENÇLİK! / KAPİTALİZMİN CENDERESİNE SIKIŞTIRILMIŞ GENÇLİK!
Kapitalist sistem kendisiyle beraber gençliği de çürütüyor. Bugün için genel olarak baktığımızda, gençlik sığ ve yüzeysel bir hayatın içerisinde, geleceğe dair bir yönelim belirlemeden oradan oraya savrulmaktadır. Kapitalist sistem saldırı araçlarını ilk olarak gençlere yöneltmesi gerektiğinin farkındadır. Çünkü gençler var olan sistemdeki çelişkileri ve sorunları görebildiği, bunları bilince çıkardığı andan itibaren, gençliğinin verdiği dinamik ve heyecanla, sistemi sorgulamaya ve karşı durmaya başlayacaktır.
Dolayısıyla “uyuyan”, tepki göstermeyen, sorgulamayan bir gençlik yaratmak ana hedeflerinden biridir. Öncelikle sorgulamak yok! Neyi, neden nasıl yaptığını sormak yok! Meraklı, sorgulayan, araştıran gençlik yerine hazırcı, tembel, umursamaz, çoğunlukla sisteme ayak uydurmuş ve otomatlaşan bir gençlik bulunmakta! Zaten istenilen de bu (!)
Kapitalist ülkelerde kadın, erkek, yaşlı, emekli, işçi ve emekçi olmanın birçok zorluğu bilinirken kapitalist bir ülke olan İsviçre’de genç olmak nasıldır?
2022 raporlarına göre 14-30 yaş arası toplam genç sayısı 1.662.873’tür. Bunun 855.029’unu erkekler, 807.844’ünü kadınlar oluşturuyor. Bu değerlere göre toplam nüfusun içindeki genç oranı yaklaşık %19’dur. Yani yaşlanmaya yüz tutmuş bir toplumun içindeki bir kesimden bahsediyoruz.
İlk olarak kantondan kantona değişiklik gösteren eğitim sistemine bakalım. 14 yaşına gelen her genç hangi kariyer yoluna gitmek istediğine karar vermelidir. Gençlerin yaklaşık %20’si daha sonra üniversite eğitimine kapı açan liseyi seçiyor. En az üçte ikisi mesleki çıraklık eğitimini yani bir şirketteki uygulamalı, ücretli eğitimi bir ticaret okuluna devamla birleştiren ikili eğitim sistemini seçiyor.
Dünyanın her tarafında ucuz işgücü denince akla kadınlar ve çocuklarla birlikte gençler geliyor. Yaşamın en verimli çağında, toplumsal gelişme için büyük ve son derece dinamik bir potansiyel barındıran genç işçiler, ağır sömürü koşullarında ve karın tokluğuna bile denemeyecek ücretlerle kapitalizmin azgın kar hırsının kurbanı yapıyorlar. Çıraklık sistemi, açgözlü kapitalistler için iştah arttırıcı bir kar kapısıdır. Federal Üniversite Mesleki Eğitim Enstitüsü Profesörü Jürg Schweri, “Çıraklar, okula devam edenlerden daha hızlı büyüyor çünkü gelecekteki kariyerlerine karar vermelerine yardımcı olacak daha fazla yeni deneyime ve etkileşime sahipler.” demesi, kapitalistlerin, bu sistem karşısında yaptıkları güzellemelerin sadece küçük bir örneğidir.
Günümüzde çocuk yaşlara kadar düşmüş olan uyuşturucu madde kullanımı gün geçtikçe artıyor. Uyuşturucu maddelere kolay erişimi ile bilinen bu ülkede 2021 yılında ceza alan gençlerin %16’sını aşırı madde kullanımı oluşturuyor. 2022 yılında yapılan bir anket sonucuna göre; genç erkeklerin %43’ü, genç kadınların %34’ü hayatlarında bir kez de olsa uyuşturucu madde kullanmış. Belli bir doza kadar madde kullanımını yasal bir durum olarak kabul eden İsviçre’de, uyuşan beyinler en çok kapitalizmin işine yarar. Gençler potansiyelleri gereği her alanda üretimin öznesi olabilecek pozisyondayken uyuşturucu maddeler ile kurdukları bağımlılık ilişkisinden kaynaklı her alanda tüketici rolünde konumlanıyorlar ve kapitalizm bu konuda da gençleri sömürmeye devam ediyor.
18 yaş ve üzeri İsviçre vatandaşları federal düzeyde oy kullanma hakkına sahiptir. Voto’nun son iki yıldaki oylama sonrası anketlerine göre genç yetişkinlerin seçmen katılımı %27-%35 arasındadır. Genç yetişkinler grubunda neredeyse hiç oy kullanmamış %20 küsur bir kesim mevcut. Bu konuda çok detaylı bir araştırma veya anket olmamasına rağmen; son parlamento seçiminde seçilen en genç konsey üyesinin yaşına bakıldığında 27 olduğu gözüküyor. Bunlardan yola çıkarak politikaya ilgisiz, politikanın geleceğe kurmaya dair ihtiyaç olarak tanımlamayan bir gençliğin var olduğu çıkarımında bulunabiliriz. Tam da kapitalizmin istediği gibi, gençlerin politikaya katılımı zayıfladıkça, sistemlerini daha rahat işletir hale getirirler. Çünkü uyuyan gençliği uyandırmak istemez! Gençliğin siyasal yaşamda yer almaması her şeyin onlar için yolunda olmasından ileri gelmemektedir. Gençlik siyaset tanımını burjuvazinin belirlediği sınırlar ve onların pratik tutumuyla tanımladığı için uzak durmaktadır. Bu durum siyasetin onlar nezdinde değiştiren, tüm yaşamlarını ve geleceğini dizayn eden yapısından çok çürümeyi temsil eden özellik taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu tablo gençliğin değiştiren, müdahale eden, geleceği kuran ve yönlendiren, haksızlığa karşı tutum alan devrimci siyasetle daha güçlü şekilde tanışmaya ihtiyacı olduğunu göstermektedir.
Nerede eski, örgütlü, bilinçli gençlik demeden önce bu riyakâr ve kapitalist sistem içerisinde faaliyet yürüten/yürütmeye çalışan devrimci örgütlerin ne kadar gençlere yöneldiğini, gençlerin içindeki dinamizmi ortaya çıkarmak için neler yaptığını, Mao’nun, Lenin’in, Stalin’in, Marks’in, Engels’in bilimsel sosyalizmi ayağa diken görüşlerini, teorik ve pratik hattını gençlere ne kadar taşıdıklarını, onlara bunu nasıl anlattıklarını irdelemek ve üzerine kafa yormak gerekmektedir. Platon “ne olacak bu gençliğin hali” demişti. Her dönem gençliğin verili olana uyumlu olmaması bir sorun olmuştur. Bugünde gençlikte şikayet etmek, onların geleceklerine dair kaygı taşımadığını düşünmek hatalı olacaktır. Aslolan gençliğin iç dinamiklerini anlamak, kavramak ve onları değiştirmeye dair iddiayla donatmaktır. İbrahim Kaypakkaya`nın MLM bilimini süzgeçten geçirip Türkiye topraklarına uyarlayan net ve berrak düşüncelerini gençlik kitlelerine taşımada yaşadığımız atıllığın üzerine gitmek gerekmektedir.
Lenin’de dediği gibi “Bizim devrim partimizde ağır basanın gençlik olması çok doğal değil mi? Biz geleceğin partisiyiz ve gelecek de gençliğindir. Biz bir yenilikçiler partisiyiz ve gençlik her zaman yenilikçileri izler.” “Gençlik, gelecektir!” düşüncesine sahipsek buna göre mücadele şekli geliştirmeliyiz.