Türk egemen sınıflarının sömürü sistemini koruyan, baskı ve zulüm çarkı Türk Devletinin kuruluşunun 100. Yılı kutlamaları yapılıyor.
Kuruluş felsefesinin ideolojik özünü İttihak ve Terraki’den alarak Kemalizmle son biçimini almıştır TC. Faşist diktatörlüğün Kemalizmle aldığı öz şudur: fanatik bir anti-komünizm, başta işçi ve köylüler olmak üzere devrimci sınıfların mücadelesinin kan ve zorbalıkla bastırılması, her türlü ilerici ve demokratik düşüncenin zincire vurulması, sistem dışı her türlü söz ve örgütlenme hakkının yasaklanması, sisteme muhalif edecek yayınların baskılanması, emperyalizmin yarı-sömürgeliğini kayıtsız şartsız kabul, azgın bir Türk şovenizmi, “Tek millet Tek dil ve Tek din” dayatmasıdır.
Faşist Kemalist diktatörlük kuruluş kodlarına “ne mutlu Türküm diyene” şeklinde ırkçı ve azgın şoven bir hat yerleştirilerek Türk olmayan tüm diğer milliyetler üzerinde baskı, katliam, tehcir politikaları uygulandı ve 100 yıllık süreçte bu politikalar esasta devam etti.
100 yıllık faşist diktatörlük bazen açık, bazen örtülü parlementer maskeli yarı-askeri bir diktatörlük biçimidir. Bugünde Erdoğan iktidarı aynı ilkelere yaslanarak Ortadoğu’ya dair planlarının gereği olarak güncellenmiş ve dini söylemlere daha güçlü yaslanarak tekçi Kemalist hattı ( tek bayrak, tek dil, tek vatan, tek din şeklinde ) Türk komprador burjuvazisi ve toprak ağalarının çıkarlarına uygun olarak devam ettirmektedir.
Bu ırkçı ve şovenist çizgi Türk hakim sınıflarının tüm klikleri ve kanatları, partileri tarafından yine nüans farklılıkları olsa da “milli çıkar” adı altında savunulmaya devam etmektedir.
Emperyalizmle olan bağımlık ve çıkar ilişkisi temelinde, emperyalistlerce de desteklenen, çıkarları için bekçilik görevi verilen faşist Türk devleti, bir “demokratik burjuva” Cumhuriyeti olmayıp, Kanlı, katil, sömürücü, işgalci, yağmacı bir burjuva- feodal diktatörlüktür.
Kuruluşunun 100. Yılında TC. devletinin esasen tüm tarihi, baskı, katliam, işkence, idam, sürgün ve tehcir tarihidir
Saymakla ve yazmakla bitmeyecek olan TC’nin 100 yıllık kabarık sicilinden bazı örnekler:
1,5 milyon Ermeni, Süryani’nin katledildiği Soykırımı yapan İttihat Terakki’nin devamcıları olmaktan kıvanç duyarak 1922’ye kadar bu soykırımı devam ettiren ve her fırsatta azınlık milliyetlere yönelik şovenist düşmanlığı açıklama ve politikalarıyla devam ettirdi.
Türkiye`de devrimci, sosyalist fikirler yayılmasın diye, Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının 28/29 Ocak 1921 tarihinde Trabzon açıklarında, Mustafa Kemal’in tetikçisi kahya Yahya Kaptan çetesince Karadeniz’de hunharca katledilmesini sağladı.
29 Ekim 1923 Cumhuriyet İlanından hemen öncesi ve sonrasında; 1921- 1938 arasında Şeyh Sait İsyanı, Ağrı, Zilan, Koçgiri, Dersim’de on binlerce insanın kadın, çocuk, yaşlı demeden kitlesel katliamlara ve sürgünlere imza attı. Kürt ulusal önderlerini ve aydınlarını idam sehpasında katletti.
4 Mart 1925 ile 4 Mart 1929 yılları arasını kapsayan dönem olan Takriri Sükûn kanunları ile Şapka Kanunu denen ve zorla toplumu kılık kıyafet adı altında tekçi cendereye sokan politikalara muhalefet eden on binlerce insanın İstiklal mahkemeleri denen ve itiraz hakkı dahi bulunmayan mahkeme kararlarıyla idamını gerçekleştirdi.
1942’de Varlık vergisi düzenlemesiyle Müslüman olmayan milliyetler ve inançların mallarını gasp etti. Vergiyi ödemeyenleri çalışma kamplarına sürdü. Türk Kompradorları Ermeni, Rum, Suryani sermayesinin zorla gasp edilme tarihini Varlık vergisiyle sürdürdü.
1943’de Faşist ordunun generali Mustafa Muğlalı 33 Kürt köylüsünü kurşuna dizerek katletti.
İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlere saldırıların düzenlendiği ve tarihi utanç olan 6-7 Eylül 1955 – İstanbul Pogromu- Ne kadar Rum, Ermeni, Süryani, Musevi varsa hepsinin dükkânlarına, evlerinin yağmalandı ve mülklerine el konuldu.
Yanlarına sadece alacakları “20 Dolar 20 Kilo” projesi ile 1964’te 13 bin Rum zorla Yunanistan’a sürgün edildi.
12 Mart 1971 Askeri Cuntası ile, Deniz, Yusuf, Hüseyin idam edildi, Mahir ve 10 devrimci Kızıldere’de katledildi, komünist önder İbrahim Kaypakkaya Diyarbakır zindanlarında işkence ve sonrasında kurşuna dizildi. Binlerce ilerici, devrimci, demokrat, aydın bu süreçte işkence tezgahlarından geçirildi, hapsedildi ve onlarcası katledildi.
1974, Kıbrıs adasının işgaliyle yüzlerce insan katledildi.
1978 Maraş- Çorum katliamları; Devlet destekli sivil faşist katillerce binlerce Alevinin alçakça katledilmesi organize edildi.
Baskı ve sömürüye karşı halkın yükselen devrimci muhalefeti ve mücadelesini ABD emperyalizminin tam desteği ve onayıyla işbaşına getirilen 12 Eylül 1980 Asker faşist Cuntası ile 650 bin tutuklama, binlerce insana işkence ve DGM mahkemeleri ile uzun hapis cezaları verildi ve onlarcası idam edildi ve işkencede katledildi.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak’da 33 aydan, sanatçı, şair ve yazarın yakılarak katledildi.
12 Mart 1995 tarihinde çoğu polis kurşunuyla 22 kişinin öldürüldüğü Gazi katliamı.
Hapishanelerde 1984 Amed, 1996 Ölüm Orucu eylemlerinde insanca yaşam koşulları için açlık grevleri, ölüm oruçları ve onlarca devrimcinin katledilmesi. Yüzlerce devrimci Amed, Bayrampaşa, Ulucanlar vs de katledildi.
19 Aralık 2000, TC. devletin hapishanelerde devrimci tutsaklara karşı açtığı savaş ve 30 devrimci, F Tiplerine karşı sürdürülen Ölüm Oruçları mücadelesinde 107 devrimci tutsak katledildi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink Şişli’de 19 Ocak 2007’de Ermeni soykırımının devamı olarak katledildi.
28 Aralık 2011 Roboski’de Türk savaş uçaklarının bombalaması sonucu 28 Kürt köylüsü katledildi.
1984’de başlayan Kürt Ulusal Direnişinde binlerce köy boşaltıldı, 17 bin Kürt sokak ortasında kaçırılarak ya da kurşunlanarak katledildi, Newroz’ları yasaklayamayınca toplu kıyımlar yapıldı, binlerce Kürt süreç boyunca katliama maruz kaldı.
2015’de bir çok şehir merkezinde faşist saldırıya karşı özdireniş barikatları kuruldu. Sur, Cizre ve Silvan başta olmak üzere onlarca merkezde savaş uçakları, tanklar ve ağır silahlarla katliamlar yapıldı. Şehirler yok edildi.
İkinci Yüzyıl, 100 yıllık Geçmişin Devamı Olacaktır
Kürt Ulusuna yönelik 100 yıldır hep süren milli baskı ve tekçilikle kodlanmış şovenizm, Alevi inancına yönelik baskı ve dışlama, yüzyılda sıkça yaşanan ve bugünde devletin dümenindeki faşist Erdoğan önderliğinde AKP ve Cumhur İttifakı tarafından ara verilmeksizin devam ettirildi.
Filistin ulusal direnişine yönelik sömürgeci İsrail siyonizminin kanlı saldırganlığı hamasetle kınanırken, iki yüzlülük örneğiyle bir benzerini TC. Devleti de, Rojava’ya yönelik sürdürdüğü işgal ve ilhakla, bombardımanlarla, sivil yaşam alanlarını tahrip ederek, katlederek, yerleşik halkı sürgünlüğe zorlayarak ve hatta Kürt şehirlerine cihadist güçleri tıpkı Siyonist İsrail’in işgalci-yerleşimci politikasıyla yerleştirerek sicilini kabartmaya devam etti.
Siyasi iktidarını çeşitli seçim hileleri ile koruyan ve devam ettiren 21 yıllık Erdoğan iktidarının her günü, her saati çeşitli milliyetlerden halka düşmanlıkla geçmiştir. Kürt yasal partilerine baskı, seçilmiş belediyelere Kayyum, hukuk ve adaletin siyasi iktidarın baskısını sürdürme aracı haline getirilmesi eksik olmamıştır.
Yokluk, yoksulluk, yolsuzlukların hat safhada olduğu bir cumhuriyetin ikinci yüzyılı yaşanıyor.
Depremin, zamların, geçim sıkıntısının girdabında yaşamı çekilmez hale gelen halka ikinci yüzyıl vaatleri veriliyor. Halkın baskı ve zorla sindirilmeye çalışıldığı, gençlerin gelecekten ümidinin kesildiği, üniversitelerin bilim dışına itildiği ve akademik-demokratik özgürlüğün “terör” kapsamına alındığı, kadın katliamlarının arttığı, dinci-şoven gerici kesimlerin iktidarca kollandığı, Kürt ulusuna yönelik şovenist baskı ikliminin sürdüğü ve giderek bölgesinde emperyalizmin koç başı bir savaş kışkırtıcısı bir ülke olma durumuna geldiği bir ikinci yüzyıla giriyoruz.
Cumhuriyetin 100. Yılında göç ve ülkeyi terkediş katlanarak artmış, övünülen Cumhuriyet düzeni çeşitli milliyetlerden halka mutluluk ve özgürlük getirmemiş, aksine toplumsal sorunlar katlanarak büyümüştür.
TC’nin demokratikleşmesi sorunu bir devrim sorunudur. TC. devletini, seçimler ve reformlar yoluyla demokratikleşeceğini ümit edenler, hayal yayanlar bu ceberrut düzenin ve sistemin niteliğini kavramayan yada sınıf uzlaşmacılığı içinde olanlardır.
29 Ekim TC’nin kuruluşunun 100. yılında; devam eden baskılara, zulme ve karanlığa karşı, tüm halkların eşit ve özgür yaşadığı, baskının, işkencenin, katliamın olmadığı, sömürünün ve yoksulluğun son bulduğu yeni demokratik bir ülke yaratma inancıyla…
AHM Editör Notu
29 Ekim 2023