MAO ZEDUNG 124 YAŞINDA ( Mao Zedung -1893- 1976)
Mao Zedung 26 Aralık 1893 tarihinde Hunan’ da bir köylü ailesinin çoçuğu olarak dünyaya geldi.
Mao, 1913 yılında öğretmen okuluna kaydoldu ve 1918 yılında mezun oldu.1919′ da Çangsay’ da bir ilkokulda tarih öğretmenliği yaptı.
Mao,Haziran 1920’de Çin’ in en önemli “MARKSİST”i olan Profesör Çen Tusiu’ yu ziyaret etti. Mao bu tanışmadan sonra Komünist Parti’ nin kuruluş çalışmalarında görev aldı.1923′ da Mao, parti başkanı olan Prof. Çen’ in yardımcısı oldu. 1927′ de ÇKP’ nin MK üyeliğine seçildi. Mao, 7 AĞUSTOS 1927′ da yapılan bir toplantıda, daha sonra büyük bir önem kazanacak olan şu sözü söyledi: “İKTİDAR NAMLUNUN UCUNDADIR.”
1934 yılının Ekim ayında, 80.000 kişilik bir güçle “Uzun Yürüyüşü” başlattı. Haziran 1935′ te uzun yürüyüşe katılanların sayısı 10.000 kişiye düştü.Yürüyüş boyunca devam eden çatışmalarda 70.000 kişi hayatını kaybetmişti. Mao Zedung 1937′ da yerleştiği “YENAN” bölgesinde on yıl kaldı. 1927’dan itibaren komünistlere karşı mücadele başlatan “ÇAN KAY-ŞEK” in yenilip Tayvan’a gitmeye mecbur kalmasıyla, 1 EKİM 1949 günü MAO ZEDUNG Pekin’ de TİENMAN KAPISININ önünde kendisini bekleyen milyonlarca kişinin huzurunda “ÇİN HALK CUMHURİYETİ” nin kuruluşunu ilan etti. Çin’ in o zamanki nüfusu 550 milyon olup, dünyanın en kalabalık ülkesiydi.1950 EKİM ayında MAO ulusal çapta “Karşı Devrimcileri Sindirme Kampanyası” başlattı. Bu kampanya “Toprak Reformu” ile birlikte yürüdü. 1951′ da “Üç Karşıt” diye adlandırılan; Zimmete para geçirme,
İsraf ve Bürokratizme karşı olan kampanya başlatıldı. 1952 Ocak ayında, MAO, rüşvet, vergi kaçırma,devlet malını çalma, dolandırıcılık ve ekonomik bilgilerin çalınmasına karşı kampanya başlattı.1953 yılı Mayıs ayında kampanyalar sona erdi.
1966 yılının Kasım ayında Mao, “BÜYÜK KÜLTÜR DEVRİMİ’ ni başlattı.1969 yılı Nisan ayında “ÇKP”nin “9.Kongresi” nde “BÜYÜK KÜLTÜR DEVRİMİ”nin amacına ulaştığı ilan edildi. Böylece 27 yıl gibi kısa bir zaman
diliminde MAO ZEDUNG’ un önderliğinde “ÇİN HALK CUMHURİYETİ” dünyanın en güçlü devletlerinden biri haline geldi. İsmi ve eserleri yüzyıllarca yaşamaya devam edecektir.
Mao Zedung’un enternasyonal proletaryanın devrim bilimine yaptığı büyük katkılarıyla; ML bilimini felsefe, ekonomi politik ve bilimsel sosyalizm teorisi alanında nitel olarak geliştirmesiyle, günümüzde de komünistlerin, dünya işçi sınıfının, emekçilerin ve tüm ezilenlerin yolunu aydınlatmaya devam ediyor.
Türkiye devriminin komünist önderi İbrahim yoldaşın programatik düşünsel teorilerini oluşturmasında ML ve Mao Zedung`u kavraması ve onun iyi bir öğrencisi olması vardır. Halk savaşı stratejisini geliştirmesinde, 15-16 Haziran büyük işçi direnişi tayin edici olmuştur. Çünkü o; büyük işçi direnişinden devrimin şiddet yoluyla gerçekleşeceğini çıkarmıştır. Gerçek kahramanın kitleler olduğunu, bir avuç seçkin aydın gruba, orduya bel bağlanamayacağını, şehirlerde zaman zaman ortaya çıkacak işçi ayaklanmalarının, kırlık bölgelerde esas alınacak gerilla mücadelesiyle desteklenmesi gerektiğini, aksi takdirde güçler dengesi nedeniyle mücadelenin yenilgiye mahkum olacağını, mücadeleye devam etmenin ancak gerçekten devrimci bir örgütlenmeyle, illegal bir temel atarak ve çalışmaları bu temel üzerine inşaa ederek mümkün olabileceğini, ülkemizde devrimin objektif şartları olduğu tespitini bu gerçeklik üzerinde yaptı.
Mao Zedung’un enternasyonal proletaryanin devrim bilimine yaptığı büyük katkıları:
Felsefe
1) Mao Zedung, doğada, toplumda ve insan bilgisinde, çelişki yasasının diyalektiğin temel yasası olduğuna işaret etti ve bunun diyalektik materyalizmin özü olduğu anlayışını geliştirdi. Çelişki yasasım derin bir şekilde tahlil etti, ve bunun ışığında, baş çelişkinin, bir sürecin gelişmesindeki herhangi bir aşamada önde gelen çelişki anlamına geldiğini izah etti, ve baş çelişkiyi, başından sonuna dek bir sürecin varlığına esas teşkil eden temel çelişkiden ayrıştırdı.
2) Diyalektik materyalizmi siyasette ustalıkla uygulayarak, olayların ve siyasi mücadelenin tahlilinde çelişki yasasını kullandı.
3) Mao Zedung, diyalektik bilgi teorisini geliştirdi ve derinleştirdi, esas yönün pratik olduğunu vurgulayarak, pratikten teoriye ve teoriden tekrar pratiğe şeklindeki iki sıçramayı derin bir şekilde tahlil etti.
4) Mao Zedung, felsefeyi kitlelere maletmeyi başardı. Bu sayede, felsefeyi kitapların ve kütüphanelerin elinden, filozofların tekelinden kurtararak, onu aktif bir maddi güce dönüştürdü.
5) Altyapı ile üstyapı arasındaki ilişkiyi diyalektik bir şekilde tahlil ederek, altyapı ile üstyapı arasındaki ilişkiyi metafizik, tek-yanlı ele alan anlayışlara karşı çıktı, Marksizmin ekonomist tarzda yorumlarına karşı mücadele ederek, üretici güçlerin gelişmesi revizyonist tezine karşı çıktı. Altyapı üstyapı üzerinde etki icra etmesine ve onun niteliğini belirlemesine rağmen, ve bu esas yön olmakla birlikte, üstyapının da altyapı üzerinde etki icra ettiğini ve zaman zaman onun niteliğini belirlediğini belirtti. Bu temelde, Lenin’in “siyaset ekonominin yoğunlaşmış ifadesidir” görüşünü geliştirdi ve devrimci siyasetin her alana hükmetmesi gerektiğini vurguladı. Dolayısıyla Mao Zedung, dünyanın devrimci bir şekilde dönüştürülmesine ilişkin olarak, devrimci bilinci hakettiği yere oturttu, ve Lenin’in “devrimci teori olmadan devrimci bir hareket olamaz” sloganını geliştirdi.
Ekonomi Politik
1) Mao Zedung, sosyalizmin ekonomi politiğini daha da geliştirdi. Sosyalist inşada Sovyet iktisadi politikasının belirli yanlarını eleştirerek, Çin’de sosyalist inşanın iktisadi politikasını geliştirdi ve uygulamaya koydu. Bunda merkezi nokta, doğru bir çizgi temelinde kitlelerin inisiyatifnin dizginlerinden boşandırılması, ve üretimin, bürokratik kumandayla değil, iktisadi politikaların kitlelere maledilmesiyle teşvik edilmesidir. Bu çerçevede, devrim ile iktisadi gelişme arasındaki ilişkiyi sonuca kavuşturdu ve ünlü “devrimi kavra, üretimi ilerlet” sloganını formüle etti.
2) Yeni Demokrasi’nin iktisadi politikalarına ilişkin ortaya koyduğu üç temel nokta şunlardır:
a) “Toprak işleyenindir” siyasetinin uygulanması temelinde feodalizmin kökünün kazınması.
b) “Tekel nitelikli” veya çapı şahsi idarenin boyutlarım aşan tüm yabancı ve yerli iktisadi teşebbüslere el konulması.
c)”Halkın yaşamının kontrolünü eline geçirmesini önlemek için” şahsi sermayeye önderlik edilmesi, kontrol altına alınması ve kısıtlanması.
Bu iktisadi politika, ilk devrimci üs alanının kurulmasından (1927) sosyalist devrime kadar Çin’deki Yeni Demokratik devrimin uzun süreci boyunca uygulandı ve Çin’de sosyalist inşanın yolunu döşedi.
3) Mao Zedung, bürokrat kapitalizmin, emperyalizm tarafından ezilen ülkelerde bir tahakküm manivelası olarak yaratılan bir kapitalizm biçimi olduğuna işaret etti. Bu sorun canalıcı öneme sahiptir. Bürokrat burjuvazi hesaba katılmalı ve mülksüzleştirilmelidir; aksi takdirde ezilen ülkelerde emperyalizmi alaşağı etmek mümkün olmayacaktır. Ayrıca, bürokrat burjuvazinin mülksüzleştirilmesi, sosyalist inşanın temellerinin atılmasında canalıcı bir zorunluluktur.
Bilimsel Sosyalizm
1) Yeni Demokratik devrim — çağımızda, tahakküm altındaki ülkelerdeki devrim, emperyalist ülkelerdeki devrimle birlikte, proleter dünya devriminin iki bileşkeninden biridir. Emperyalist ülkelerin tersine, tahakküm altındaki ülkelerde devrim ilk elden sosyalist değil, ulusal-demokratik bir karaktere sahiptir, ki bu proletaryanın önderliği altında sosyalist bir yönelim alır. Mao Zedung, Çin’deki devrimci mücadele sürecinde Yeni Demokratik devrimin stratejisini çizdi, ve Çin devriminin zaferine önderlik ederek tahakküm alkmdaki ülkelerde devrimin güzergahını tesis etti.
Yeni Demokratik devrim, uzun süreli halk savaşı süresinde, ulusal birleşik cephe aracılığıyla, halk sınıflarının anti- emperyalist ve anti-feodal mücadelelerine, komünist partisinin önderlik etmesi temeline dayanır.
2) Mao ÇKP’nin uzun süreli silahlı mücadelesini zafere götürdü ve, daha da önemlisi, uluslararası proletaryayayı ilk kez tam kapsamlı bir şekilde geliştirilmiş bir askeri çizgiye kavuşturdu. Mao’ halk savaşı teorisi, sadece askeri bir strateji değildir; devrimi zafere götürmek için sınıf mücadelesinde proleter devrimci şiddetin ifadesidir. “İktidar namlunun ucundadır” sözü, bunun yoğunlaşmış bir ifadesidir.
3) Mao, sınıflar ve sınıf mücadelesi teorisini, farklı iktisadi, siyasi ve ideolojik yönlerden daha da geliştirdi ve komünizme dek tüm sosyalist inşa dönemi boyunca sınıf mücadelesinin devam ettiği teorisini ilerletti. Sovyetler Birliği’nde kapitalizmin restore edilmesinin acı tecrübesini değerlendirerek, sosyalizmde proletarya ile burjuvazi arasındaki mücadelenin oldukça karmaşık ve uzun süreli olduğuna işaret etti. Sosyalist toplumda kapitalist restorasyona karşı mücadele metodunu formüle etti ve Çin’de Büyük Proleter Kültür Devrimi’ne önderlik etti. Böylece, “proletarya diktatörlüğü altında devrimi devam ettirme” teorisini geliştirerek, enternasyonal proletaryanın devrim bilimine muazzam bir katkıda bulundu, ve sınıflar ve sınıf mücadelesine ilişkin Marksist teoriyi, ki bu bilimsel sosyalizmin özüdür, tamamen yeni ve daha yüksek bir aşamaya yükseltti.
Lenin şöyle demişti: ’Marksist, yalnızca, sınıf savaşımının kabulünü proletarya diktatörlüğünün kabulüne dek gerileten kimsedir.’ Mao Zedung’un önderlik ettiği Büyük Proleter Kültür Devrimi yoluyla elde edilen paha biçilmez dersler ve ilerlemelerin ışığında, Lenin tarafından ortaya konan bu kriter daha da keskinleştirilmiştir. Şimdi artık denilebilir ki, yalnızca sınıf savaşımının kabulünü proletarya diktatörlüğünün kabulüne ve proletarya diktatörlüğü altında sınıf savaşımının objektif varlığı, antagonist sınıf çelişkileri ve sınıf savaşımının sosyalizm süreci boyunca, komünizme dek devam edeceğinin kabulüne genişleten, bir Marksist olabilir. Ve Mao’nun güçlü bir şekilde ifade ettiği gibi: ’Bu sorunda kafaların berrak olmayışı revizyonizme götürür.’”
Felsefe
Marksizm-Leninizm-Maoizm’in felsefesi, diyalektik materyalizmdir. Diyalektik materyalizm, bütün gerçeğin ve varlığın, çeşitli biçimlere bürünmüş hareket halindeki maddeden oluştuğu şeklindeki temel gerçeği izah eder. Bütün bilgi ondan kaynaklanır ve ona bağımlıdır. Hareket halindeki maddenin bütün biçimleri, yalnızca zıtlarm birliği biçiminde mevcuttur. Çelişki yasası, yani zıtlann birliği ve mücadelesi yasası, doğamn, toplumun ve düşüncenin temel yasasıdır. Birlik veya özdeşlik her olguda geçici ve görecelidir, birbirlerini karşılıklı dıştalayan zıtlarm mücadelesi ise sürekli ve mutlaktır, ve bu, sıçramaların ve yeni nitelik ve olguların kaynağıdır. Ebedi denge, ebedi düzen veya ölümsüz ya da ilahiye inanç, yanlış ve gericidir.
Diyalektik materyalizm, pratiği, gerçeğin kaynağı ve nihai kriteri olarak görür ve herşeyden önce devrimci pratiği temel alır. Bu açıdan, diyalektik materyalizm, dünyanın devrimci dönüşümünün hizmetinde bir felsefedir.
Tarihi materyalizm, diyalektik materyalizmin insan toplumuna ve onun gelişmesine uygulanışıdır. İki şeyin temel rolünü vurgular:
1) Üretim, ve üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki temel çelişki.
2) Üretim ile toplumun siyasi ve ideolojik üstyapısı arasındaki karşılıklı ilişki. Toplumsal hayatın ortaya çıkışı, toplumsal üretimle birlikte olmuştur ve varlığı ona bağımlıdır. Ama üretici güçler, ancak insanlar belirli üretim ilişkileri içine
girdiğinde varolabilir ve gelişebilir. Üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki çelişki, üretici güçlerin gelişmesinin belirli bir aşamasında, açıktan antagonist bir hale gelir. Üretici güçleri geliştirmenin gerekliliği, toplumda köklü ve devrimci değişikliîder olmasını ve yeni üretim ilişkilerinin eskilerinin yerini almasını zorunlu kılar. Bu köklü ve devrimci değişiklik siyasi ve ideolojik üstyapıda başlar, ve siyasi iktidar için sınıf mücadelesi etrafında yoğunlaşır. Eğer maddi şartlar olgun değilse, ideoloji ve siyaset devrimi yaratamaz, ama bunlar olgunlaştıkça, üst yapı (ideoloji ve siyaset) değişik sınıflar ve siyasi güçler için belirleyici muharebe alanı haline gelir, ve üst yapıda nitel bir değişiklik de, toplumun gelişmesi için başlıca gereksinim haline gelir.
Ekonomi Politik
Artı-değer teorisi, kapitalizmin ekonomisinin tahlil edilmesinde Marksist-Leninist-Maoist politik ekonominin merkezi noktasıdır. Sermayenin varlığının ve büyümesinin kaynağı ve nedeni, pazar mekanizması aracılığıyla kar şeklinde gerçekleşen artı-değer üretimidir. Kapitalist üretim biçiminde, kar hem üretimin itici gücü hem de nihai hedefidir, ve işçilerin kollektif emeği ile yaratılan artı-değere el konulmasıyla biriktirilir. Dolayısıyla kapitalizm, özelliği insan emeğini metaya dönüştürmek olan bir üretim biçimidir.
Toplumsallaşmış üretim ile şahsi gasp arasındaki çelişki kapitalizmin temel çelişkisidir, içinde üretim anarşisini taşır, ve sayısız kapitalist krizlere yolaçar. Sermayenin sürekli genişlemesi ve gelişmesi sürecinde, ki buna işçilerin yoksullaşması refakat eder, çeşitli sermayeler arasında çatışmalar meydana gelir. Bu, farklı kapitalistler arasında rekabete yol açar ve nihayet tekel ile sonuçlanır. Tekellerin değişik boyutlarda büyümesi ve genişlemesi, onları ulusal sınırlardan taşmaya zorlar, ve böylece sermaye ihracı başlar. Bütün bunlar, emperyalizmi ve onun özgül niteliğini doğurur: ezilen halkları ve ulusları yağmalar, aynı zamanda kendi ülkesinin işçilerini sömürür. Emperyalizm çağında, toplumsallaşmış üretim ile şahsi gasp arasındaki çelişki, dünya çapında boyutlanır. Emperyalizm ile ezilen halklar arasındaki çelişki ortaya çıkar ve çeşitli kapitalist güçler arasındaki rekabet dünya çapında bir çelişki seviyesine yükselir. Bunun yanısıra, proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki günbegün yükselir.
Sosyalist devrim, kapitalizmi mülksüzleştirmekle, kapitalizmin temel çelişkisinin çözümü doğrultusunda önemli bir nitel adım atar. Ama bu yeterli değildir. Yeni sosyalist devlet, toplumun temsilcisi olarak, üretim araçlarına el koyar, ama bu henüz üretim araçlarının gerçek ve bütünlüklü bir toplumsallaştırılması değildir. Komünizme önayak olması için, sosyalist devrim, üretim araçlarının bu kısmi ve biçimsel toplumsallaştırılmasını bütünlüklü ve gerçek bir toplumsallaştırmaya dönüştürmek zorundadır. Bu bir temel yönelim sorunudur ve toplumun gerçek niteliğini belirler.
Bundan başka, sosyalizmin ekonomik inşası için, temel çelişkinin tamamen çözülmesine ilişkin olarak gözönünde bulundurulması gereken bazı temel öneme sahip noktalar söz konusudur: değer yasasının işleyişini kontrol etmek ve kısıtlamak ve burjuva hukuku sınırlamak, kârı üretimdeki komuta konumundan indirmek, ve kol ile kafa emeği, şehir ile kır, ve işçi ile köylü arasındaki çelişkiyi çözmek için sürekli mücadele etmek. Sosyalist üretimde, insan emeği ve üretim araçları meta değildir. Ama sosyalist ekonomi, kapitalizmden komünizme bir geçiş ekonomisidir ve komünist ekonomi den nitel olarak farklıdır.
Bilimsel Sosyalizm
Bilimsel sosyalizm esas olarak sınıflar ve sınıf mücadelesi teorisinden oluşur: sınıf mücadelesi proletarya diktatörlüğüne yol açar; proletarya diktatörlüğü altında devrimin devam ettirilmesi; ve devletler ve partiler sınıflardan kaynaklanır ve onların ortadan kalkmasıyla da söneceklerdir.
Sınıflar ve sınıflı toplumun doğuşundan emperyalizm ve proleter devrimler çağının ortaya çıkmasına dek bütün devrimler, bir sömürücü sınıfın yerine bir diğer sömürücü sınıfı, bir sömürücü sistemin yerine bir diğer sömürücü sistemi getirmiştir (bu çerçevede Paris Komünü bir istisnadır). Son sömürücü sistem
olan kapitalist sistem, sömürüsüz bir toplum inşa etmek için maddi temeli döşemiş ve böyle bir toplumu onun çıkarları uğruna inşa edeceği sınıfı, yani proletaryayı yaratmıştır. Kapitalist toplumun temel çelişkisi, proleter devrim, prelatarya diktatörlüğünün tesisi, sosyalizmin inşası ve proletarya diktatörlüğü altında devrime komünizme doğru önderlik edilerek nihayet komünizme ulaşılması ile çözülecektir.
Kapitalist sistemin emperyalist aşaması bir dünya sistemidir ve proletarya dünya çapında bir sınıftır. Dolayısıyla proleter devrimci hareket doğası itibarıyla uluslararası bir harekettir ve temeli proletarya enternasyonalizmidir. Proletarya kendi mücadelesine dünya çapında önderlik etmelidir, ve bir yandan belli bir ülkede mücadelesini yürütürken, mücadelenin neticesinin belirlenmesinde uluslararası arenanın en tayin edici olduğunu ve mücadelenin yürütülmesinde dünya proletaryasının genel çıkarının en önemli şey olduğunu vurgulamahdır.
Bugün dünya, emperyalistler ve emperyalizmin tahakkümü altmda olan ülkeler olarak bölünmüş durumdadır. Proleter dünya devrimini, proletarya, ezilenler ve her iki tipten ülkedeki halk ilerletir. Bu iki tip ülkedeki devrimler farklıdır. Emperyalist ülkelerdeki devrim ilk elden sosyalist karaktere sahiptir. Ekim Devrimi, şehirlerde ayaklanmayı ve ardından genel iç savaşı hazırlamak için yürütülmüş muzaffer bir siyasi mücadele örneğidir. Ezilen ülkelerdeki devrim ise, ilk elden sosyalist karaktere sahip değildir, tersine emperyalizmi, feodalizmi, ve bürokrat ve komprador kapitalizmi devirerek sosyalist devrimin yolunu döşeyen, proletarya önderliğinde bir Yeni Demokratik devrimdir. Çin devrimi, bu tipte devrimin muzaffer bir örneğidir. Devrim, uzun süreli halk savaşı stratejisi temelinde, kırlarda üs alanlarına dayanıp şehirleri kuşatarak, şehirleri ele geçirmek ve devrimci siyasi iktidarı ülke çapında kurmak için yeterli güç toplar. Devrim, her durumun özgüllüklerine göre değişik ülkelerde değişik biçimler alacak olmasına rağmen, genel olarak bütün devrimler bu iki güzergahtan biri veya diğerinin parçasıdır. Her iki güzergah için de genel ilke, devrimci şiddet ve silahlı mücadelenin, iktidarı ele geçirmek amacıyla siyasi mücadelenin en yüksek biçimi olarak kullanılmasıdır.
Proletarya devrimi, proletarya diktatörlüğünün tesis edilmesiyle son bulmaz. Devrim, komünizme dek sosyalizm dönemi boyunca proletarya diktatörlüğü altında devam etmelidir. Mao Zedung’un önderliği altındaki Çin’deki Büyük Proleter Kültür Devrimi, enternasyonal proletaryanın en ileri başarısını temsil eder. Bu devrim, sosyalist toplumda kapitalizmin restorasyonunu önlemek ve komünizme doğru ilerlemek için kitlelerin nasıl ve hangi araçlarla seferber edilebileceğini ve onlara dayanılabileceğini göstermiştir. Bu başarının elde edilmesinde merkezi nokta, siyasi iktidarın ele geçirilmesinden sonra devrimci proleter partinin niteliğine dikkat edilmesidir. Devrimci proleter parti, proletaryanın öncüsü olarak, devrime ve komünizme varma mücadelesine önderlik eder. Ancak parti sosyalist devletin önderliğini devraldığında, parti ile halk arasındaki çelişkiler, geçiş niteliğindeki sosyalist toplumun çelişkilerini kristalleştirir. Parti, dünya devrimine doğru yürüyüşe ve kapitalizmin temel çelişkisinin nihai çözümüne önderlik etmelidir. Bu yönde hareket etmek istemeyen ve nihayetinde kapitalizmi restore etmeye çalışan partililer, özellikle önderlik mevkilerindekiler, parti ve devlet içindeki burjuvazinin karargahıdırlar ve devrimin hedefi haline gelirler. Böylesi karargahlar sürekli ortaya çıkar. Bunlara karşı mücadele ederken, parti, onları devirmek için kitlelere dayanmalı, partiyi her seviyede daha da devrimcileştirme sürecini sürekli ilerletmeli, ve komünizme doğru düzenli yürüyüşe önderlik etmelidir. Bu hiç bir şekilde, bir ülkenin tek başma bu mücadeleyi tamamlayabileceği ve komünizm aşamasına varabileceği anlamına gelmez. Uluslararası mücadelede proletarya burjuvazi üzerinde muzaffer olmadan komünizmin zaferi gerçekleştirilemez. Dolayısıyla vurgulanmadır ki, proletarya diktatörlüğü altında devrimin devam ettirilmesi, devrimin tek bir ülkede devam ettirilmesiyle sınırlı değildir, dünya çapındadır.
(Yararlanılan kaynaklar: Wikipedia, Mao ciltler, DEH deklarasyonu, Partizan )