25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARSI MÜCADELE GÜNÜ ARİFESİNDE ALMAN DEVLETİNİN ŞİDDETİNE MARUZ KALAN
DR. DİLAY BANU BÜYÜKAVCI YALNIZ DEĞİLDİR!
Uzun yıllardır Almanya’da yaşayan ve yine Almanya’da tıp alanında iki uzmanlık eğitimi yapan (Psikiyatri, Psikosomatik ve Psikoterapi) Dr. Banu Büyükavcı’nın kazanılmış hakları olan süresiz oturma ve çalışma izni, Nürnberg Yabancılar Dairesi tarafından elinden alınarak sınır dışı edilmek istenmektedir.
Bilindiği üzere 15 Nisan 2015 tarihinde Almanya’nın koordinasyonunda Avrupa’nın 5 ülkesinde eş zamanlı yapılan bir operasyonla 10 devrimci ve komünist TKP/ML’nin Yurt Dışı Komitesi’nin üyeleri oldukları iddiası ile yüzlerce polisin, onlarca ekip otosunun ve helikopterlerin eşliğinde, ucuz Amerikan aksiyon filmlerini aratmayacak bir şekilde gözaltına alındılar.
Tutuklanan on kişi içinde tek kadın olan Dr.Banu Büyükavcı çalıştığı yerin bilinmesine ve sabit ikamet adresinin olmasına rağmen, Nürnberg Kliniği Psikiyatri servisindeki işinden sonra bir arkadaşı ile oturduğu kafeteryanın etrafının birçok polis arabası ve onlarca polisle sarılması sonucu gözaltına alındı. Alman Devleti’nin, Dr. Banu Büyükavcı’ya yaptığı bu özel muamelenin, devrimcilere ve komünistlere karşı tahammülsüzlüğünün bir göstergesi olarak okunması gerekirken, aynı zamanda sistemin kadın devrimcilere karşı içinde taşıdığı erkek egemen anlayışın dışa vurumu olarak altı çizilmesi gereken bir önemdedir.
Dr. Banu Büyükavcı, ilk dört ayı tam izolasyonda olmak üzere 32 ay hukuksuzca hapiste tutuldu. Tam izolasyon demek, 23 saat tek kişilik hücrede hiçbir insanla temas olmadan ve günde 1 saat yine tek başına havalandırma demektir. Bu ağır şartları; mücadelesine olan inancı, edinmiş olduğu sınıf bilinci ve başta kadın örgütleri olmak üzere, dünyanın dört bir yanından tanıdığı tanımadığı kişilerden gördüğü devrimci destekle, ideallerinden, sınıfsız sömürüsüz bir dünya inancından bir an bile ödün vermeden aşarak 19 Şubat 2018 de tutuksuz yargılanmak üzere tahliye oldu.
Banu Büyükavcı devrimci bir kadın olarak mesleki bilgi ve tecrübesini özellikle şiddet gören, travmatize olmuş kadınların tedavisinde kullanmış, hem de bu kadınların kendi sorunlarına sahip çıkma, kadına yönelik şiddet noktasında bilinçlenme ve örgütlenme konularında başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın birçok yerinde eğitimler ve seminerler vermiştir, vermektedir. Mahkemedeki politik açıklamalarında, son sözünde ağırlıklı olarak kadınların ve özellikle Türkiye ve Türkiye Kürdistan’ındaki kadınların durumunu konu etmiştir. Mahkeme salonunda kadınların özgürlüğünün ve kurtuluşunun ancak devrimci mücadele ile mümkün olacağını defalarca haykırmıştır. Kadınlara yönelik şiddete karşı her türlü eylemde, 25 Kasımlarda 8 Martlarda yer alan Dr. Banu Büyükavcı, sadece kadın olduğu için değil devrimci bir kadın olduğu için Alman Devletinin şiddetine maruz kalmaktadır ve sınır dışı edilme tehdidi ile de bu şiddet devam etmektedir.
Tutuklandığı andan itibaren devrimci, demokrat, feminist kadın örgütleri, aktif olarak çalıştğı ver.di Sendikası çalışanları, meslektaşları, onunla dayanışma gösterdiler, çeşitli destek eylemleri düzenlediler, imza kampanyası yürüttüler ve her daim yanında olduklarını hissettirdiler. Tahliyesinden hemen sonra eski işyerinde tekrar çalışmaya başladı. Onu tanıyan ve tanımayan tüm meslektaşları ve iş arkadaşları, Alman Devleti’nin yaratmaya çalıştığı “azılı terörist” imajına rağmen onu sahiplenerek gerici sistemin tüm karalama ve yalnızlaştırma politikalarını boşa çıkardılar. Tabii bunda Dr. Banu Büyükavcı’nın tutuklanmadan önce birlikte çalıştığı arkadaşlarının ve hastalarının üzerinde yarattığı olumlu etkinin, çalışkanlığının ve mesleğine olan bağlılığının önemini de gözardı etmemek gerekir. Bugün de aynı gerekçelerle başta şefi olmak üzere, iş arkadaşları ve hastaları da sözüm ona “kamu yararını gözetmek” için Nürnberg Yabancılar Dairesi’nin başlattığı kazanılmış haklara yönelik saldırıları ve sınır dışı etme istemine bir anlam verememektedirler ve bu güne kadar olduğu gibi bu durumda da destekte bulunacaklarını bildirdiler. “Kamu yararını gözettiklerini” söyleyenler; o kadar doktor açığının olduğu, kalifiye elaman açığının ayyuka çıktığı, iki dilli doktorların neredeyse çıra ile arandığı Almanya’da sırf kendileri gibi düşünmediği için, sistemin ona çizdiği yaşamı reddettiğinden kamu tarafından bu kadar ihtiyaç duyulan ve sevilen bir kadın doktorun kazanılmış haklarını sudan gerekçelerle elinden almak istemektedirler.
Nürnberg Yabancılar Dairesi almış olduğu bu gerici kararı neye dayandırmaktadır; 6 Haziran 2016’da Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde (Oberlandesgericht München) başlayan, her oturumu skandallarla dolu ve elle tutulur hiçbir delile dayanmayan göstermelik yargılama 28 Temmuz 2020’de sonuçlandı. Hukuk adına yüzkarası olan 129 b maddesi uyarınca, TKP/ML’nin Yurt Dışı Komitesi’nin üyesi olduğu iddiası ile Dr. Banu Büyükavcı 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Nürnberg Yabancılar Dairesi, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin gerekçeli kararının açıklanmasını ve daha başlamamış olan revizyonun sonuçlanmasını dahi beklemeden, hizmetinde olduğu sınıfın çıkarlarını korumak uğruna kendi hukuklarını da hiçe sayarak bu işlemleri başlatmıştır. Burada yaşanan, Alman Devleti’nin devrimci, demokrat, ilerici Kürtlere ve komünistlere karşı olan refleksinin bir kanıtıdır.
Dr. Banu Büyükavcı, devrimci-komünist kimliğini onurla taşıyan bir kadın olduğu için Nürnberg Yabancılar Dairesi’nin hedefindedir. Erkek egemen sistem, dünyanın her yerinde olduğu gibi, demokrasinin sahte şövalyesi Almanya’da da öne çıkan devrimci, demokrat, komünist kadınlara, sınıf kininden olduğu kadar, cinsiyetlerinden dolayı da düşmandır.
25 Kasım’ın yaklaştığı bugünlerde yaşananları sınıf bilincinden koparmadan, sistemin cinsiyetçi yönünü de teşhir etmemiz gerekmektedir. Nasıl ki Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabel Kardeşler yalnızca kadın oldukları için değil, egemen sistemin tekerleğine çomak soktukları için öldürüldüyseler bugün de Dr. Banu Büyükavcı aynı zihniyetle kazanılmış hakları gasp edilerek sesi kısılmaya çalışılmaktadır. Oturum, çalışma izni gibi konuların, özellikle ilerici devrimci göçmenlere baskı ve tehtid aracı olarak kullanılması söz konusudur.
Dün gerici Refael Trujiillo Diktatörlüğü’nün Mirabel Kardeşleri öldürmesini engelleyemedik ama bugün Alman Devleti’nin Dr. Banu Büyükavcı başta olmak üzere tüm politik kadınların sesini kesmeye yönelik girişimlerini engelleyebiliriz.
Mor Kızıl Kolektif aktivistleri olarak, Alman Devleti’nin gericilere ve faşistlere karşı ne kadar toleranslı ama devrimcilere, demokratlara, ilerici Kürtlere ve komünistlere karşı da ne kadar saldırgan tavır içinde olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz, Dr. Banu Büyükavcı’nın kazanılmış tüm haklarının Alman Devleti tarafından gasp edilmesini önlemek ve başının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılan sınır dışı etme tehdidini engellemek için verdiği hukuk savaşında onun yanında olacağız. Bu baskı ve saldırı Banu Büyükavcı’nın şahsında tüm ilerici, devrimci ve komünist göçmenlere uygulanan devlet şiddetidir. Bu konuda tüm devrimci, demokrat ve ilerici güçleri de Dr. Banu Büyükavcı’yı verdiği haklı mücadelede sahiplenmeye çağırıyoruz. Gelecekte de yaşanacak benzeri hak gasplarının şimdiden bertaraf edileceği bilinci ile hareket ederek, bugün Dr. Büyükavcı’ya yönelik başlatılan bu saldırıların durdurulmasını sağlamalıyız.
Dr. Banu Büyükavcı Yalnız Değildir
Alman Devleti’nin Gerici Uygulamalarını Durdurmak İçin Birlikte Mücadeleye
Devrimciler, Demokratlar, İlericiler Ve Komünistler Üzerindeki Baskılarına Son
Kazanılmış Haklarımızı vermeyeceğiz
Devrimcilik Suç Değildir
Hem Kadın Hem Devrimci Olmak Bir Onurdur
Yaşasın Devrimci Dayanışma
Gerici Saldırılara Karşı Omuz Omuza