BİZ KADINLAR VAZGEÇMEYECEĞİZ!
ŞİDDETİNİZİ DE DÜZENİNİZİ DE ALAŞAĞI EDECEGİZ!
Bu sabah uyanan onlarca kadın güneşin batışını göremeyecek, çünkü öldürülecek! Öldürülmemiş olanlar ise tedirgin, kaygılı bir şekilde bir günün bitimini kovalayacak. Devlet, koca, patron, baba, abi ve topluma zerk edilmiş erkeklik halleri ile boğulan, boğuşan ve baş etmeye çalışan bir günü daha atlatma telaşı olacak.
Siz bu yazıyı okurken kaç kadının daha yaşamının son günü olacak. Biz kadınlar bu gerçekle yaşamaya çalışıyoruz, hepiniz bunu biliyorsunuz lakin bu durumu değiştirmiyor. Ataerkil egemenliğiniz, düzeniniz, sermayeniz, devletiniz kadınlara şiddet uygulamaya, kadınları ezmeye ve onları sömürmeye devam ediyor. Biz kadınlar hayatlarımıza sahip çıkıyoruz! Kaderimizi kendimiz yazacağız! Ne yaşamımızı, ne kimliğimizi, ne kişiliğimizi, ne irademizi düzeninize boyun eğdirmeyeceğiz! Ne kadar şiddet uygulanırsa uygulansın boyun eğmeyeceğiz.
KADINLAR BİR ADIM ÖNE!
Ekim ayı 31 gündü, 34 tanemiz öldürüldü! Öldürülmezsek, binlercemiz fiziksel şiddetten dolayı ölümün kıyısında dolaşıyoruz. Dünyada her gün onlarca kadın öldürülürken, binlercesi ise ağır fiziksel şiddete maruz kalıyor. Biz kadınlar halen en temel hakkımız olan yaşama hakkımız için mücadele ediyoruz!
Öldürülmediğimiz durumda fiziksel şiddete maruz kalarak susturulmak isteniyoruz! Bu kimi zaman birlikte yaşadığımız erkek oluyor kimi zaman aileden biri, kimi zaman sokakta “hiç tanımadığımız” bir erkek tarafından gerçekleşiyor. Kimi zaman hakkımızı aramaya kalktığımız anda sokak ortasında devlet şiddeti oluyor. Kimi zaman Patronun zulmü, mobingi ve tükenmek bilmeyen psikolojik şiddeti.
Savaşlarda, çatışmalarda ilk ele geçirilen biziz! İlk bizim bedenimiz yağmalanıyor, tecavüze uğrayan, savaşta ganimet görülen, ilk teslim alınması gereken “namus” fenomeni olan ve köle olarak alınıp satılan biziz!
Öldürülmediğimizde, dövülmediğimizde bitmiyor şiddet! Şiddetin bir türü bitip diğeri başlıyor! Düşük ücretlerle eşit işe eşit ücreti alamadan, sendikasız çalışmaya mecbur bırakılıyor, evde görünmeyen emek olmak ile işyerinde ücretli köle olmak arasında seçim yapmaya zorlanıyoruz. Çalışamadığımızda “Tüm gün ne iş yapıyorsun ki?” denilerek aşağılanıyor, çalıştığımızdaysa ne ortak gelirler ne de kendi gelirimiz üzerine söz söyleme hakkımız tanınmıyor, irademiz yok edilmek isteniyor!
Sabah uyandığımız andan akşam yattığımız ana kadar erkek egemen, cinsiyetçi söylemlerle başetmek ve sürekli “ahlakımızı” korumak zorundayız! Yoksa “iffetsiz” yoksa “hafifmeşrep” oluyoruz! Cinsel ya da sözel tacize maruz kaldığımızda “Giymeseymiş o elbiseyi”, “Gitmeseymiş oraya” diyen erkek egemen zihniyet bizim kendimize sürekli çeki düzen vermemizi salık veriyor. Hakkını arayıp mücadele edip devlet şiddetiyle tutuklanan kadınlara, “Konuşmasaymış orta yerde”, “ne işi var kadın haliyle orda” diyerek Kadın kimliğimizin boyun eğmeyi gerektirdiği topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor! Her türlü hakkı kendinde görüp ezilenlere hiç hak görmeyen faşist diktatörlük, kadınlar üzerinde bir de ataerkinin kırbacını sürekli sallıyor! “Tek başına sokakta yürümek tehlikeli”, “mücadele etmek ve siyaset yapmak yasaklı”, “istediğin elbiseyi giymek ayıp”, “kocana, babana karşı gelmek günah” ama öğretilmiş kadınlık “baş tacı”! Hiç birini kabul etmeyeceğiz, erkek egemenliğin her türlü kuşatmasını parçalayacağız.
Kadın kimliğimize yönelik, baskı, şiddet ve erkek egemen anlayışın kuşatması dünyanın her köşesinde hayat bulmaktadır. Demokrasinin geliştiği toplumlarda bundan muaf değildir. Kazanılan ekonomik özgürlük, daha gelişkin kadın-erkek eşitliği düzeyi, yüksek eğitim seviyesi ya da kanunlarla güvenceye alınmış kadın hakları şiddet gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Özellikle aile içi şiddet bu toplumlarda bilinenin aksine oldukça yüksektir. İş yaşamında, toplumsal yaşamda ise psikolojik, cinsel, sözel ve ekonomik şiddet rutin hala gelmiş ve erkek egemen anlayışın çeşitli biçimlerde ürettiği bir bakış açısı ve tutum olarak karşımıza çıkmaktadır. “Kazanılmış haklar” ya da “yasalardaki güvence” ve de “eşitlik bilinci” tüm bu saldırıların üstünü örtmeye yarayan bir cila olabilmektedir. Bu yüzden kazanılmış haklarımız için ve erkek egemenliğin her kazanılmış hakkımız karşısında kendini yeniden üretmeye kodlamış organizasyon gücü karşısında sürekli ve bir an dahi boşluk bırakmadan mücadele verme zorunluluğumuzun da farkında olacağız.
Savaşlardan, taciz ve tecavüzden kaçıp başka bir ülkede göçmen ya da mülteci olan kadınlar başta olmak üzere ekonomik nedenlerle göç eden kadınlar ise bulundukları ülkelerde hemcinslerinden bir kat daha fazla eziliyor. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık barınmadan eğitime, sağlıkdan çalışma alanına kadar her yerde karşılarına çıkıyor. Ve geldiği toplumun değer yargılarının bir sonucu olarak bir de aile içinde, onun kültür ve ahlak normlarının şiddetine ve baskısına maruz kalıyor. Bu yüzden göçmen kadınlar, çok katmanlı ve çok yönlü bir baskı ve şiddet cenderesi altında kalmaktadır.
KENDİMİZİ DE SİZİ DE DÜZENİNİZİ DE DEGİŞTİRECEĞİZ!
Sorunlarımız saymakla bitmiyor, yaşamımızın her anında var şiddet. Peki biz kadınlar ne yapacağız?
Tıpkı 58 yıl önce özgürlüğe kanat çırpan 3 kızkardeş; Mirabel kardeşler gibi faşizme ve her türden gericiliğe karşı, emperyalist-kapitalist sistemin kendi koşullarına uyarladığı ataerkil düzenin bize dayattığı tüm baskılara karşı özgürleşme mücadelesini seçeceğiz!
Onların Dominik Cumhuriyeti’nde faşizm tarafından katledildiği gün olan 25 Kasım bizler için bir simge. Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü olan bugün de biz kadınlar dünyanın dört bir yanından seslerimizi ve ellerimizi birleştireceğiz: Kendimizi de sizi de düzeninizi de değiştireceğiz!
“Uğraşsam nolur, değişmez ki!” diyenlere inat, “Böyle gelmiş, böyle gider” diyenlere tezat, içimize bu düzenin yerleştirdiği pasif, bağımlı, çaresizliği benimsemiş kişiliği reddediyoruz! Birlikte mücadele ettiğimiz ve kurtuluş için aynı yolda yürüğümüz erkeklerin “Herşeyi ben bilirim!” anlayışını da değiştirip, yerle yeksan edeceğiz!
Düzeni korumak sizin göreviniz olsun sermayedarlar, zalim devletler, “güler yüzlü” asalak-sömürgen emperyalist-kapitalistler, tek adamcılar! Kazanacağımız kocaman bir dünya var ve kocaman, ağız dolusu güleceğiz birlikte, yere batınca düzeniniz!
Kadın-erkek eşitliği istemiyoruz ki biz! Daha büyük ve iddialıyız çünkü. Kadının da erkeğin de özgürleştiği bir düzenin hayalini örüyoruz birlikte! Gel, birlikte mücadele edelim, birlikte özgürleşelim!
- Kadınlara yönelik her türlü şiddete son!
- Kadınlar mücadeleye, özgürleşmeye!
MOR-KIZIL KOLEKTİF