Bielefeld DKTM’nin çağrısı ile yapılan basın açıklamasına Almanya NAV-DEM Eş Başkanları Tahir Koçer ve Ayten Kaplan’ın yanı sıra Bielefeld Die Linke partisi temsilcisi Barbara Schmidt, Alman Anti-Fa, Sosyalistische Deutsche Arbeite Jugend (SDAJ), Êzidî Kadın Meclisi, Degehan Eleviyan OWL, Bielefeld Alevi Derneği, Ak Azyl, Bielefleld Demokratik Güç Birliği Bileşenleri, Ciwaka Azad, YXK, Şêx Seid Camisi yönetici ve temsilcileri katıldı. Çok sayıda Almanın katıldığı basın açıklaması saat 18.30 Bielefeld DKTM önünde yapıldı.
NAV-DEM, polisin Bielefeld derneğine dönük baskınına ilişkin bugün yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, “Bielefeld polisi, bugün sabah saat 06.00´da Bielefeld Demokratik Kürt Toplum Merkezini ve 5 yöneticisinin evlerini basmıştır. Onlarca kolluk gücüyle Bielefeld derneğini faşizan bir biçimde basarak, saatleri bulan arama sonucunda kuruma ait çeşitli evrak sembol ve değerlere keyfiyetçi bir şekilde el koymuştur. Bielefeld polisinin bu uygulaması yeni değildir ve merkezi alman devletinin politikalarından da bağımsız değildir” denildi.
Alman devletinin, Türk devletiyle sürdürdüğü kirli ilişkilere bağlı olarak Kürtlere saldırdığına dikkat çekilerek, bu saldılarla sonuç alınamayacağı vurgulandı.
Bielefeld Demokratik Kürt Kültür Derneğinin basılmasını kınayan NAV-DEM, “Kürt kurumları üzerinde baskı ve engelleme politikası, Kürt halkının giderek tansiyonunu yükseltmektedir” dedi.
Açıklamada şöyle devam edildi:
“Bilinmelidir ki, Efrîn kırsalında yürütülen kara savaş araçları Alman devletinin verdiği panzerler ve mühimmatlarıdır. Dünya kamuoyu nezdinde bütün ipliği pazara çıkmış faşist T.C ve AKP/MHP iktidarına bu kadar yaltaklanmanın tek bir gerekçesi vardır. Savaşın yaratmış olduğu ekonomi dünya emperyalist sistemin yönetici kartelleri ve silah tüccarlarının iştahını kabartıyor. Bunlardan biri de kuşkusuz ki Almanya’nın savaşa sürdüğü panzerlerdir. Bu nedenle kendi ülke yasalarını da hiçe sayarak en küçük demokratik hak olan yürüyüş miting ve buna bağlı olarak da semboller ve renkleri yasaklayarak dünya kamuoyunu manipüle etme çabalarının esas amacı karlarına kar katmak ve bu uğurda ellerinden gelen bütün çabayı sarf etmektir.
Kürt kurumlarına yönelik saldırılar keyfi bir hal almışken, bu tutumlarıyla adeta faşist Türk devletinin sırtını sıvazlayarak, silah satışı anlaşmalarını güncelleyerek karşılıklı sadakatlerini her çırpıda göstermişlerdir.
Alman polisinin, Kürt ulusal hareketinin bayrak ve flamalarını yasaklaması elbette şaşkınlık yaratacak bir durum değil. Avrupa devletler arasında ‘demokrasi’ havariliğine soyunan Alman devleti söz konusu stratejik müttefiklerin çıkarı olduğunda hak ve hukuku hiçe sayarak emperyalist saldırgan dişlerini emekçilere, ezilenlere, ötekileştirilenlere açıktan göstermekten çekinmeyeceğini bilmekteyiz.
Kürtler Ortadoğu’da bütün dengeleri bozmuştur. IŞİD denilen katil çetenin durdurulması kuşkusuz ki bu çeteyi besleyen güçler tarafından kolay hazmedilecek bir gelişme değil. Bu semboller Kürtleri temsil ediyor, bu semboller terör çetesine karşı direnen ve onu yenilgiye uğratanları temsil ediyor, bu sembolleri yasaklayanlar kimin temsiliyetini yapmaktadırlar.
Çağrı
Başta Kürt halkı olmak üzere tüm demokratik kamuoyunun Kürt toplum merkezlerine desteğe çağırıyoruz.”