Ülkemiz faşist diktatörlüğün çekmek istediği iç savaşın içerisine girmiş durumda. Kendi kurgu ve planlaması sonucu oynanan “Fetöcü darbe” oyununu bahane ederek OHAL’ı yürürlüğe koydu. Her türlü ‘yasama ve yargıyı’ bir kenara atarak istediği şekilde, keyfi gayri meşru baskıyı, tutuklamayı, işkence ve zulmü resmi hale getirdi. Faşizmin baskı ve katliamlarına karşı çıkan her kurum kapatıldı. Her birey işten atıldı, görevinden alındı. Her türlü yasal özelliğe sahip partiler gayri resmi ilan edildi. Esbaşkanları, yöneticileri tutuklandı, binlerce sivil itaatsizliği sesli dillendiren ve sokağa çıkmayı tercih eden aydın, akademisyen ve ilerici ‘terörist örgüt üyesi ilan edilerek ya tutuklandı, ya da kara listeye alınarak sürekli baskı ve devlet terörüne maruz kalmaktadır.
Kürdistan’da açık ve hepimizin yaşadığı bir savaş koşulu yaşanmaktadır. İnsanlığın tüm benliğini yitirdiği, VİCDANLARIN yok olduğu bir dönemdeyiz. Öyle ki, yarın ne olacağı, olacağımız bir bilinmez karanlığı içerisinde taşıyor. Gün geçmiyor ki ölüm haberleri gelmesin, dağ-taş, köyler, kasabalar bombalamasın. Masum ve yoksul Kürt insanı, çocuklar katledilmesin. Artık kimse geleceğini, yaşamını güvende görmemektedir. Bu durum ürkütücü ve geleceği belirsiz kılmakta, insanlar korku toplumuna itaate mecbur kılınmak istenmektedir. Yargısız infazlar faşist devletin yasal icraatı haline geldi.
Ama hayır biz bu faşist zulmü asla kabul etmeyeceğiz. Belki bir kişi, belki iki kişi insanlık adına, adalet ve evrensel hukuk adına direnişleriyle bizlere kıvılcım olabilirler. Bir kıvılcım bütün bozkırı tutuşturmaya, faşizmi yenilgiye uğratmaya vesile olabilir. Biz umudumuzu yeşertmek için bedenlerimizi kaç kez faşizme karşı barikat yaptık. Bugün insanlık için adalet ve hak için Nuriye ve Semih faşizme karşı bedenlerini ölüme yatırdılar. Artık ölüm onlar için çok yakın, onlar bedenlerini özgürlük için ölüme severek verirken, faşizmin zulmü tüm pervasızlığıyla devam ediyor. Faşist diktatörlük en masumane, en basit demokratik isteklere dahi tahammül edemiyor, kanla, zulümle, zindanlara tıkıyor. Devletin faşist resmi kolluk kuvvetlerinin Türkiye halkına yaptığı zulüm yetmezmiş gibi, sivil, ırkçı faşist ve cahil fanatik İslamcı faşist güruhları örgütleyip silahlandırarak sokaklara saldı. Bilumum insanlık düşmanı şoven ırkçı nasyonal İslamcı çeteler ülkemizin dört bir yanında infaz mangaları ortalığa terör ve ölüm saçıyor. Kürt oldukları ve Kürtçe konuştukları için linç ediliyor, bu insanlık suçu vahşet ise vatana hizmet ve görev sayılıyor.
Artık ok yaydan çıkmış, faşist devlet aygıtı yapısal taşları yerinden oynamış, yönetenlerin yönetemez durumda olduğu açık ortaya çıkmıştır. Toplumun ezici çoğunluğu üstüne bir kara bulut gibi çöken faşizmi ve onun zulmünü istemiyor. Halklarımız faşizme karşı iş, aş, adalet ve özgürlük için sokağa çıkmayı tercih ediyor. Bu gerçek halk demokrasisi mücadelemizin yeni bir boyut kazanacağını bize gösteriyor.
Demokrasi, adalet ve özgürlük mücadelesi sokağa çıkmaya ezilenler çağırıyor. Bilinmeli ki, devrimin öncüleri asıl bu gerçeği görmeli, nerede, hangi özgülde ve hangi çelişkilerin asıl ve can alıcı olduğuna parmak basarak güçleri ölçüsünde çelişkinin çözümüne odaklanmalı, sınıfın gelişip güçlenmesine yeni zaferler elde etmesinin yollarını açmalıdır.
Tamda bu noktada CHP’nin başlattığı “Adalet “yürüyüşü görmezden gelinmemeli, toplumun istemi ve talebi olan demokrasi ve özgürlük mücadelesi sokağa çıkmaya vesile edilmelidir. “Adalet “in gerçek anlamı açıklanmalı, bugünkü sistemde adalet, hak ve hukukun kimlere hizmet ettiği çok iyi anlatılmalı faşist devletin yürütmede yasamada, yargıda tamamen bittiğini teşhir edilmelidir. Nuriye ve Semih’in faşizme Karşı başlattığı adalet, hak, hukuk ve demokrasi için açlık grevleri çok yönlü ve fiili desteklenmeli, kitlesel boyut kazanması için mücadelemiz görülmelidir. Kürdistan da yürütülen faşizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesi amasız- fakatsız desteklenmeli, yanlışlarına karşı eleştiri yapılmalı, kazancı ikna edici yol yöntem esas alınmalıdır. Kürt ulusal kurtuluş hareketi bizim dostumuz ve uzun vadede stratejik dostumuzdur. Kürt ulusal kurtuluş hareketiyle eylem birliklerinden kaçınamamak gerekiyor. Diğer devrimci güçlerde bizlerin dostu ve müttefikimizdir. Aramızdaki çelişkiler uzlaşır çelişkilerdir. Ve bu çelişkiler eleştiri özeleştiri yoluyla, yöntemiyle çözülecek sorunlardır. Düşmanla bizim çelişkilerimiz uzlaşmaz olup ancak devrimci şiddet yöntemiyle çözülebilir çelişkidir. Düşmanlarımız arasında da öncelikli olanlar vardır. Bunlar baş düşmanımızdır. Bugün Faşist Türk devleti ve onun her yönlü kurumsal hâkimiyetini elinde bulunduran (yürütme, yargı ve yasama) AKP FAŞİZMİ BAŞ DÜŞMANIMIZDIR. Okun sivri ucu bu baş düşmana yöneltilmelidir. Somut tahlil ve halklarımıza net hedef göstermeliyiz.
Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da halklarımızın emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı mücadelede muzaffer kılınması için var gücümüzle sınıf mücadelesine asılmalıyız, rotamızda yeni boyutlar kazanmalıyız. Ortadoğu’da Amerikan emperyalizmi ve NATO Ortadoğu halklarının baş düşmanıdır. Rus emperyalizmi de halklarımızın düşmanı, zulüm, katliam ve yurtlarından sürülmelerinde suç ortağı, aynı derecede sorumludur.
O halde faşist diktatörlüğe, emperyalizme ve her türlü gericiliğe karşı mücadelede kazanacağımız her başarı bizi gelecekte zafere taşıyacak granit taşlarıdır. Korkmadan, tereddüt göstermeden adımlarımızı emin şekilde yere basabilir, ileri adımlar atabiliriz.
AGEB Basel'de 16 Mart 2025 tarihinde "Emperyalist Savaşlar, Hapishaneler, Göç ve Şovenizm" konulu Panel gerçekleştirecek. Emperyalist Kapitalizmin dünyada barbarlığını artan boyutta sürdürdüğü, ...
Emperyalist savaş kıskacında; Ortadoğu’da gelişmeler ve Türk Devletinin çıkmazı! Emperyalist-kapitalistlerin dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilere yönelik artan saldırıları ...
1 MAYIS’TA HAKLARIMIZI SAVUNALIM, EMPERYALİST YAĞMAYA KARŞI DURALIM! Uluslararası işçi sınıfının ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 ...
AGEB bileşeni olan İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu (İTİF), 28. Kongresini “Derinleş̧en çeliş̧kilere, yoğunlaşan baskı ve saldırılara karşı örgü̈tlenelim, mü̈cadele edelim!” ...
Avusturya’da politik mülteciliğe başvuran Özgür Doğan’a altı yıl sonra red ve iade kararı verildi 2014-2017 yılları arasında Rojava’da IŞID barbarlığına ...
DEPREMİN YARATTIĞI FELAKET VE YIKIMA KARŞI DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM! YAŞANAN KATLİAMIN HESABINI SORALIM! 6 Şubat günü Maraş merkezli yaşanan depremler Antakya, ...