OSMANLI-RUS SAVAŞLARINDA, ÇERKES VE KAFKAS HALKLARINA UYGULANAN TEHCİR VE SOYKIRIMLAR ÜZERİNE
Osmanlı Rus savaşları yaklaşık Üçyüz yılı aşkın sürdü. Savaşlar büyüktü , ama o kadarda soykırım ve katliamları mazlum Kafkas halklarına reva görmüştür. Savaşların galipleri her zaman egemen sınıflar olmuş ,mazlum yoksul halklar eğemenlerin yenilgisine veya galibiyetine kurban edilmiş , soykırım ve zulümler halklara yaşatılmıştır. Bunun en büyük örneği; iki milyona yakın ( belkide daha fazla ) başta Çerkesler olmak üzere , Kafkas halkı soykırım’a ve sürgüne uğratılmıştır.Zorla yurtlarına el konulmuş ,yaşama hakları ellerinden alınmıştır.Ermeni soykırımı gibi, bir soy kırımıda daha önceleri çerkezlere uygulanmıştır . İnsanlığın en büyük görevi hiç bir ayrım yapmaksızın yakın tarihimizde yaşanan soykırımları açığa çıkarmak ,naletlemek ,katledilen halklara zulmü ,katliamı ve kırımı reve gören egemen devletleri ve onlara suç ortaklığı yapan ırkçıları ,dinsel,renksel ,mezhepsel vede cinsiyetci gerici fasist kafalıları kınamak teşhir etmektir. Ayrıca ,Çerkes katliamını bu güne kadar kınamamak , dillendirememek başta bizlerin ve insanlığın en büyük ayıbı ve duyarsızlığı olarak görmeliyiz, diyorum .
Kırımda sürgün ve tehçir daha dikkatlice araştırıldığında görülmekte ki; Kafkaslarda ve Kırım da sürgün ve zoraki göç 1783 yıllarına dayanmaktadır.1783 yılında Kırım halkı büyük göçler yaşar.Hatta bu daha gerilere gitmekted ir. Örnek vermek gerekirse ;Kırım bölgesinde 1782 de zorla göç edenlerin sayısı 50 bini aşmaktadır.Rus despotizminin Kırım halkına açıkca dediği şuydu;-“Tatarlar ya ölmek ya gitmek tercih edilmeye zorlandılar”.Hollandalı araştırmacı yazar Seyyah Waanson o dönem için bunları söylüyordu ; “Öyleki, kırımın Bahçeatay şehrinde 40 bin kişi yaşamaktaydı .Bu sayı 1782 de 6 bine düşer.”Hollandalı yazar Sayyan naya göre ise;” 40 bin kişinin yaşadığı bu şehirdeki sayı , 37 Aileye düşmüştür .”Daha o zamanlar büyük sürgünler planlanmış , uygulamaya kademeli geçirilerek bir halk soy kırımına uğratılmaya başlanmıştı . Herşey planlı programlı yapılmaktaydı. 1783 ile 1800 yılları arasında resmi rakamlara göre 500 binin üzerinde Çerkez halkı tehçir ve sürgüne zorla baskıyla ve ölüm tehditleriyle gönderilmiştir.
Yanlızca o yılara bakıldığında gerçektende büyük bir trajedi ve zulme uğrayan ,nesli kırımla , yok edilmeye calışılan mazlum bir halk karşımıza çıkıyor. Bu Çerkez soy kırımı …İçinde yaşadığımız çoğrafyada yaşanan ve halende yaşanmakta olan soy kırımlara sessiz kalmak kadar iğrenç , kötü ve vahim ne olabilir ki ! Bu katliamın sorumlusu yanlızca Rus Çarlık İmparatorluğu değildir .Aynı zamanda İngilizler , Fransızlarda yapılan bu katliamdan sorumluluk taşımaktadırlar.Ruslar kadar Osmanlı imparatorluğuda bu soy kırımın içinde yer almakta sorumluluk taşımaktadır.
Ondokuzuncu yüzyıl başlarında Osmanlı imparatorluğu ile Çarlık Rusya arasında bir anlaşma imzalanır. Bu anlaşma ya;” EDİRNE anlaşması olarak tarihe geçer. 19.yüzyıl başlarında Kırımda yaşayan Çerkesler ve diğer halklar “özellikle müslüman halklar ” kıyı kentlere göç ettirilir ve ya göçe zorlanır .1829 yılında Çarlık Rusya ile Osmanlı imparatorluğu arasında imzalanan “Edirne anlaşması ” gereği Kırımın bölge şehirlerinde yaşayan Çerkezler , Abazaları, Çecenleri ,Tatarlar ,Kırım Türkleri yurtlarından doğdukları topraklardan ve de Anavatanlarından koparılırlar . Bu katliamların yoğunlaşarak açık soy kırıma dönüştüğü ,acıların katliam ve ölümlerin dayanılmaz hal almasının başlangıçı olarak görülebilir.,öyle de olmuş.
Uzun yıllar süren savaşta , Osmanlı imparatorluğu Rusyanın giderek artan baskılarına dayanamaz , boyun eğmek zorunda kalır.Rus imparatorluğu Osmanlıya yaptığı baskılar sonucu elde ettiği edinimleri başta, Çerkesler olmak üzere bütün müslüman halklara baskı yapma yolu yapar. Öyleki ;kıyı Kentlere gitmek istenmeyenler zorla , baskıyla ,yakıp yıkma ve talan etme tacizleriyle korku verilerek sürülmek istenirler.Ki; Çarlık desbotizmi bunda başarılı da olur . Binler onbinler korkudan dolayı yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalırlar.Böylelikle zora ki tehçir baş gösterir.Büyük kafileler katarlar halinde yurtlarını terk diyar etmek zorunda kalırlar. Çerkes halkı ve diğer halklar akıl almaz zulüm ve baskılara maaruz kalırlar.
Bir çoğumuz Çerkezlerin neden balık yemediğini ,kargaları ve deniz kuşlarını neden sevmediklerini bilmeyiz. Çünkü , diğer halkların yaşadıkları zulüm ve katliamlar pek bizi ilgilendirmez. Yapılan zulümlere duyarsız ve gözleri körüzdür. Yanlızca kendi acılarımızı biliriz , dillendiririz. O sebeple yaşanan – yaşatılan acıları , vahşetleri görmeyiz. Çerkez soy kırımından (21 Mayıs 1864) günümüze Baltık denizinin üstünü bir kara bulut gibi örten kadınların ,çocukların ,yaşlıların cansız bedenleri balıklara yem olmuş, ölü bedenlerinden sarkan saçları karga ve kuşlara yuva olduğundan , o günden bugüne Çerkezler balık yemezler , karga ve deniz kuşlarını hiç sevmezler. O gün bu gündür yas tutarlar . Yaşadıkları acıları unutmaz , unutturmaz , yaşarlar. Eğer ki halkların kardeşliği ve eşitliğini savunacaksak ,önce yapılan soykırımlara, adeletsizliklere,eşitsizliklere ayrım sız karşı koymalıyız. Halkımızın eşitliğini savunmadan/sağlamadan, kardeşlikten bahsedemeyiz. Bizleri diğerlerinden ayıran en büyük erden; “önce halkların eşitliği, sonra kardeşliğini savunmaktır”
Osmanlıya karşı , Çarlık Rusyanın savaşlar ve diplomasi oyununu kazanması ; dönemin en gelişkin üretim ilişkilerini elinde bulunduran güneş batmayan imparatorluk olarakda anılan İngiltereninde ilgisini çeker.Hatta gelişmeler Fransızlarında ilgi odağı halini alırlar.
Ve böylece Kırım savaşında Rusyaların elde ettiği yolları kendi lehlerine açmak , isterler. Çarlık Rusyanın Kırımı istila etmesi için binbir çeşit oyunlar oynanır.İngilizler oynadıkları bu oyuna da ;”BÜYÜK OYUN” adını verirler.Rusya ile ortak hareket ederler.Rusya ile İngiltere “BÜYÜK OYUNU ,” oynamaya başlarlar. Özellikle ingiliz ajanlar Çerkezlerin arasına girerek; “Rusyaların zulüm yaptığını ,isyan etmeleri gerektiği vb.vb. tahriklere başvururlar”. Amaç , “Çerkezlerin kışkırtılarak saldırı ve veya isyan çıkarmalarını sağlamak, savaşın ve Kırımın işgal koşullarını yaratmayı” hedefliyorlardı. Öylede yapıldı.
Kendi iç çelişkileriyle boğuşan Osmanlı imparatorluğu artık , gelişme ve ilerleme bir yana , istila ettiği ülkeleri dahi elinde tutmakta zorlanmaktaydı. Osmanlının eğemenliği altında yer alan ,ülkeler ve halklar ise bağımsizlık ve kendi kendini yönetme arzularını dile getiriyordu. Osmanlı imparatorluğuna bir anlamda baş kaldırıyor , istek ve taleplerde bulunuyorladı.
Çöküşe giden Osmanlı imparatorluğuysa, ulus devlet üzerinde kurulmuş bir imparatorluk değildi. Din ekseni üzerinden kendini şekillendirmiş , ama istila ve işgal ettiği ülkelerde dinsel otoritesini kurmuş ,kendi egemenliğini sağlayarak diğer inançlara baskı uygulamıştır. Daha çok istila ve işgal ettiği ülke halklarından oluşan idari sistemler kurmuş , kendine bağlı hale getirerek varlığını haraç- mezat üzerinden devam ettirmiştir.
Osmanlı imparatorluğuna baş kaldıran halklar taleplerini ve ülke bağımsızlıklarını isteyerek imparatorluğu dahada geriletmiş , yenilgiler almasına yol açmıştı.
Osmanlının 1768 -74 yıllarında gelişmekte ve yayılmacı özelliklerini artıran Çarlık Rusya sıyla savaşa girmesi , Çarlık Rusyası karşısında ağır yenilgiler almasına yol açmıştı. Rusya karşısında alınan yenilgi ve başgösteren toplumsal başkaldırılar Osmanlıyı dahada geriletmiş ,hatta ,1. Abdulhamitin alınan yenilgi karşısında dayanamayarak felç geçirdiği de bilinmektedir.İngilizlerin ve Rusların derin ve köklü bir ittifak kurarak ,” Büyük oyunu,” kalıcılaştırmaları ,Osmanlıyı güçsüz ve takatsiz bırakır. Böylece ,Yüzlerce yıl elinde tuttuğu toprakların önemli bir bölümünü kaybeder. Bu toprakların büyük çoğunluğu Çarlık Rusyanın ve onunla işbirliği yapan ülke yönetimlerinin eline geçer.İngilterede bu ittifak oyununu pek iyi kullanarak birçok ülkeyi işgal ve istila ederek ,kendi egemenliği altına alır. Osmanlının hızla gerileyişi , birden çok bölgede rakip devletlerle savaşa girip , kaybetmesine yol açar. Osmanlı imparatorluğunun 1775 -79 yılları arasında, İranla girdiği uzun soluklu savaşı kaybetmesine yol açar. Artık osmanlı taviz üstüne tavizler verir . Ruslar ve İngilizler böylece Osmanlıya karşı kazandığı zaferleri , Alman imparatorluğuna karşıda kazanmış sayılır .
Çünkü; sürdürülen savaşların asıl muhattapları İngilizler ,Ruslar, Fransa , Almanya gibi gelişen serbest kapilast dönemi temsil eden güçlerdir. Osmanlı imparatorluğu ise, yıllarca Alman imparatorluğuyla birlikte hareket etmiş ,yürüttüğü savaşı Alman imparatorluğuyla birlikte , ittifak halinde ki rakip devletlere karşi yürütmüştürler. . Burda savaşın asıl aktörü Osmanlı’dan çok , Alman imparatorluğuydu. Sanayileşme devrimini gerçekleştirme azmi ve kararlılığı , köhnemiş , eskimiş sistemleri hızla , acımasızca yıkıma götürüyordu . Rekabetin ana ekseni , Pazarı elde etme , işgal ve ilhak üzerinden yürütülmekteydi.
Osmanlı imparatorluğu tarihinde yaşadığı en kötü dönemi yaşıyordu. Neredeyse dünyanın üç de birine hakim olan, altıyüz yıl hüküm sürmüş bir imparatorluğun tahtı çatırdıyordu.Ganimet paylaşıcıları topluca kırıma uğrayan halklar üzerinde hak iddia ediyor ve tahakküm kurmayı en yasal hakları görüyorlardı..