İstanbul: Partizan bugün İnsan Halkları Derneği (İHD)’de, 26 Nisan günü yapılan eş zamanlı operasyonlarda tutuklanan Müslüm Cevahir Vurucu, Bulut Doğan ve Ali Yetkin’in Silivri’de, Gülhanım Aslan Doğan’ın ise Bakırköy Kadın Hapishane’sinde gördüğü insanlık dışı-keyfi uygulamaları deşifre ederek, “Baskılar, yasaklamalar, gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz” dedi.
26 Nisan günü yapılan eş zamanlı operasyonlarla 30 kişi ev baskınları ile gözaltına alınmış dört kişi tutuklanarak hapishaneye gönderilmişti. Tutuklanan Müslüm Cevahir Vurucu, Bulut Doğan ve Ali Yetkin götürüldükleri Silivri hapishanesinde insanlık dışı çıplak arama dayatmasına maruz bırakılmış ve tutsaklar bu uygulamayı reddettiğinde ise gardiyanlar tarafından darp edilmişti. Bakırköy hapishanesine götürülen Gülhanım Aslandoğan’ın ise politik tutsakların olduğu koğuşa geçme isteği üzerine gerekçe olarak “TKP/ML üyesiyim” yazılı kağıt imzalatılmak istenmişti.
Partizan bu keyfi uygulamalar nezdinde siyasi tutsaklara yönelik yapılan keyfi uygulamaların bir an önce son bulması için, bir basın açıklaması yaptı.
Açıklamaya Partizan adına Ünal Yiğit, İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu’ndan Sevim Kalman ve tutsak M. Cevahir Vucu’nun ailesinden Aysel Kaya Vurucu katıldı.
Basın açıklamasında ilk olarak konuşan İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu’ndan Sevim Kalman, hapishanelerde tutsaklara yönelik uygulanan keyfi uygulamaları anlatarak, hasta tutsakların durumuna ilişkin bilgilendirme yaptı. Kalman politik tutsaklara yönelik yapılan keyfi uygulamaların derhal son bulmasını talep ederek, hukuki mücadelelerini, insanlık dışı uygulamalar son bulana kadar sürdüreceklerini bildirdi.
Baskılar, yasaklamalar, gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz!
Kalman’ın ardından Partizan adına basın açıklamasını okuyan Ünal Yiğit ise, 26 Nisan günü yapılan eş zamanlı operasyon hakkında bilgi vererek, “Polis tarafından Burjuva medyaya ‘suikast timi’ yakalandı ‘800 polis’in katıldığı büyük terör operasyonu’ ‘33 hücre evi basıldı’ vb. şeklinde haberler servis edilerek 1 Mayıs öncesi kitlelere korku salmak iştenmiş, işçi ve emekçilerin alanlara çıkmasını engellemek amacıyla da bu operasyon yürütülmüştür. Operasyonun 1 Mayıs öncesi gerçekleştirilmesi bu açıdan manidardır. Gözaltı sırasında yoldaşlarımızdan hukuksuz bir şekilde tükürük örneği alınmaya çalışılmış yoldaşlarımızın tutumlarıyla bu hukuksuzluk engellenmiştir. Mahkeme kararıyla dört yoldaşımız Gülhanım Aslandığan, Bulut Doğan, Ali Yetkin ve M. Cevahir Vurucu tutuklanmıştır. Gülhanım Aslandoğan Bakırköy hapishanesine Bulut Doğan, Ali Yetkin ve M. Cevahir Vurucu önce Metris hapishanesine gönderilmiş aynı gün içerisinde Silivri 2’nolu hapishanesine sevk edilmiştir” dedi.
Yiğit açıklamanın devamında tutsaklara yönelik saldırıları şu şekilde sıraladı:
“28 Nisan günü sabaha karşı tutuklanarak Bakırköy hapishanesine götürülen Gülhanım Aslandoğan’ın politik tutsakların olduğu koğuşa geçme isteği üzerine gerekçe olarak “TKP/ML üyesiyim” yazılı kağıt imzalatılmak istenmiştir.
Bulut Doğan, Ali Yetkin ve M. Cevahir Vurucu ise hem ilk götürüldükleri Metris’te hem de Silivri de keyfi uygulamalara tabi tutulmuşlardır. Bu keyfi uygulamalar M. Cevahir Vurucu özgülünde özel bir muameleye dönüşmüştür. Diğer tutsaklara çıplak arama yapılmazken yoldaşa çıplak arama dayatılmış bu onursuz aramayı kabul etmeyeceğini söyleyince 7-8 gardiyanın saldırısına uğramıştır. Yine bu uygulama yoldaş özgülünde bütün görüş giriş çıkışlarında devam ettirilmiş her seferinde çıplak arama dayatılmıştır. 4 Mayıs’a denk gelen açık görüşte yoldaşın 80 yaşındaki annesi ayağında platin olduğu gerekçesi ile görüşe alınmak istenmemiş, doktor raporu imza yok gerekçesiyle kabul edilmemiş, görüş hakkı keyfi bir şekilde engellenmeye çalışılıştır. Annesinin ısrarı üzerine görüş başladıktan 20 dakika sonra annesi görüşe girebilmiştir. Tutsaklara uygulanan işkence ve tecrit ailelerine de yöneltilerek devam ettirilmektedir. Görüşün ardından annesinin platini gerekçe gösterilerek yoldaşa yine çıplak arama dayatılmış 8-10 gardiyanın saldırısına uğramıştır. Diğer tutsaklarında tepki göstermesi üzerine Bulut Doğan ve Ali Yetkin’e de saldırı gerçekleşmektedir. Bu saldırıların ardından yoldaşlara soruşturma açılmış Bulut ve Ali’ye bir ay iletişim yasağı Cevahir’e ise iki ay görüş yasağı verilmiştir. Bütün bu keyfi uygulamalarla yoldaşların sohbet hakları, farklı davardan tutsakların birbirleriyle sohbet edemeyeceği gerekçesi ile engellenmiş, spor hakları verilmemiş; yoldaşlar, iki hafta kantine çıkarılmamış, mektup vd. iletişim kanalları tıkanmaya çalışılmıştır.”
“Bu uygulamalar mücadelemiz karşısında biçaredir, zavallıdır”
Baskılar, tutuklamalar ve keyfi uygulamalar karşısında mücadele etmekten asla vaz geçmeyeceklerini vurgulayan Yiğit açıklamada son olarak şunlara dikkat çekti: “Devletin hapishane politikaları halkı sindirmeye yönelik bir kırbaç gibi hapishaneleri kullanmaları tecrit, tredman, işkence ve saldırıları bu güne özgü bir durum olmadığı açıktır. Devrimci iradeyi teslim almayı ve yalnızlaştırmayı hedefleyen bu politikalar bu güne kadar nasıl mücadelemiz karşısında zavallı ve biçare kaldıysa bu günden sonrada biçaredir/nafiledir. Devrimci iradeyi teslim alamayacağını devlet tarihsel deneyimlerinden bilmektedir.
Müslüm Cevahir Vurucu, Ali Yetgin, Bulut Doğan, Gülhanım Aslandoğan serbest bırakılsın!”
“Çıplak arama dayatması normalleştirilmeye çalışılıyor”
Son olarak söz alan M. Cevahir Vurucu’nun ailesinden Aysel Kaya Vurucu ise, Silivri hapishanesine gittiğinde karşılaştığı keyfi uygulamaları ve maruz kaldığı çıplak arama dayatmasını anlatarak: “Çıplak arama dayatması orada bulunan siyasi-politik ve adli tutsak ailelerine normal bir durummuş gibi empoze ediliyor. Ve bu uygulamayı reddedenlere ise görüş yasağı getiriliyor. Bu yasağa, bu uygulamaya karşı koyduğum için bende maruz kaldım. Ve şahit olduğum insanlık dışı uygulamalar bunlarla da sınırlı değil” dedi.
“DAİŞ üyeleri ile politik tutsaklar bilinçli bir şekilde karşı karşıya bırakılıyor”
Devamında hapishanelerin tüzüklerine aykırı olduğu halde, Silivri hapishanesine bir DAİŞ üyesinin getirildiğini vurgulayan Aysel şunları anlattı: “Silivri Hapishanesi’nde devrimci tutsakların bulunduğu bloğa bir DAİŞ üyesi getirilmiş. Devrimci tutakların bu durumu gerek dilekçe vererek, gerek kapı dövme ve slogan atma eylemleri ile protesto etmelerine rağmen çete üyesi hala aynı blokta bulundurulmaktadır. Ve bu hapishanenin bilinçli bir şekilde yaptığı bir uygulamadır. Görüş günlerinde, hastane ve havalandırma saatlerinde DAİŞ üyesi ile devrimci tutsaklar karşı karşıya bırakılıyor. Bu durumun somut örneğini bizde yaşadık. Görüşe gittiğimizde DAİŞ üyesinin ailesi ile karşılaşmak zorunda kaldık. Bu yapılan uygulamalar tecrit-tretman politikalarının sadece bir parçasıdır.”
Aysel son olarak bu saldırıların, tutsak ailelerinin ve devrimci demokrat kurumların örgütlü gücü ile geri püskürtüleceğinin altını çizdi.
Açıklama konuşmaların ardından son buldu.