Emperyalistler kanlı geçmiş ve bugününü aklamak, ezilen halkların kurtuluş hareketlerini itibarsızlaştırmak için kendilerine göre bir ”gerçeklik” uydurarak tarih yazarlar. Bu ”gerçeklikte” emperyalist; vahşi barbarı ”uygarlaştıran”, bulunduğu alanda düzeni ve ilerlemeyi sağlayan, zorunlu olmadıkça katliam yapmayan, eğer katliam yapmışsa da ilkel halkların barbarlığının sonucu olarak yapan “medeni”dir.
”Gerçekliği”, sömürgeciye itaat ve ilkel-geri olduğunun kabulü üzerinden kurulan ezilen, buna kafa tutmaya başladığı andan itibaren sadece yoğun bir şiddet dalgasıyla değil bir o kadar da yoğun kara propaganda dalgasıyla yüzleşir.
Bir kurtuluş ve özgürleşme hareketi, emperyaliste kıyasla çok daha az şiddet uygulayabilmesine rağmen terör ve barbarlıkla özdeşleştirilirken; emperyalist şiddet, yarattığı tüm yıkıma rağmen uygar rolünde kalmaya devam eder. Katledilen halkların hikayesi anılmaz bile.
Bu yazıda da 1960’lı yılların sonlarıyla birlikte yeni sömürgeciliğe karşı bağımsızlaşma arayışına giren Kamboçya’nın bir yandan ne denli yoğun bir şiddet ve yıkıma maruz bırakıldığı, bu yıkımın üstünün emperyalistlerce nasıl kapatıldığı, diğer yandansa kurtuluş arayışının asli öznesi Kızıl Kmerler ve liderleri Pol Pot’un emperyalistlerce ne denli yoğun bir kara propagandayla çevrildiği ele alınacak.
Vietnam savaşının yansımaları
1960’larda Vietnam’da Ho Chi Minh önderliğinde ülkenin kuzeyinde gelişen devrimci iktidarın güneye ilerlemesini engellemek amacıyla başlayan ABD işgalinin en derinden etkilediği ülke Kamboçya olur.
Çinhindi olarak da adlandırılan bölgede Laos’la birlikte Fransız sömürgesi olan bu iki ülke Fransa’nın bölgeden çekilmesiyle Amerikan yeni sömürgeciliğinin kontrolü altına alınmaya çalışılır. Vietnam’da bu çaba güneydeki işbirlikçi milliyetçiler üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılırken, Kamboçya’da krallık ve tek parti idaresiyle emperyalizmin kontrolü altında tutulmaya çalışılır. Ancak Vietnam savaşının ve Vietkong’un (Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi) etkisiyle 1960’lardan itibaren Kamboçya’da da yeni sömürgecilik karşıtı köylü hareketi varlığını göstermeye başlar.
1951’de kurulan, Sihanouk’un göstermelik demokrasisinde seçimlere başka bir adla katılabilse de parlamentoda temsil edilme hakkı kazanamayan Kamboçya Komünist Partisinin kırsal alanda etkisini artırmasıyla birlikte partinin silahlı milis kolu olarak Kızıl Kmerler ortaya çıkar. Adını yerli Kmer halkından alan, ABD bombalamalarına ve merkezi hükümetin saldırılarına karşı köylü halkın özsavunma gücü olan Kızıl Kmerler, Vietnam direnişiyle de doğrudan bir bağlantı kurar.
Vietnamlı savaşçılar, CIA ve işbirlikçi Güney Vietnam hükümeti tarafından Kamboçya üzerinden kendilerine yapılan saldırılara karşılık Kızıl Kmerler’in etkili olduğu bölgelere geçiş yapmaya başlayarak buradan gıda ihtiyaçlarını giderebildiği gibi ABD ve Diem diktatörlüğüne karşı savaşta bu bölgelerden taktiksel olarak yararlanmaya başlar.
ABD’nin buna cevabı 1967’den itibaren Kamboçya kırsalını ağır bir bombardımana tutmak olur. Bombardıman için Kızıl Kmerler ve Vietkong’u bahane eden ABD, sadece gerillalara değil tüm Kamboçya halkına karşı acımasız bir savaş yürütür. Sivil ya da gerilla yerleşim alanı fark etmeksizin tüm tarım alanlarını ve kırsal kesimleri sistematik bir şekilde bombalar. 1975’de Kızıl Kmerlerin iktidarı almasına dek süren ve 2,7 milyon ton bombanın kullanıldığı bu bombardımanın sonucu, binlerce insanın açlık veya bombalar nedeniyle ölmesi, yüzde doksanı köylerde yaşayan halkın şehirlere sığınması ve ülkede başta tarımsal alanda olmak üzere üretimin neredeyse duracak noktaya varması olur.
Yves Lacoste, Çinhindi Savaşının hem “fiziki”, hem “beşeri” bakımdan coğrafi ortamı değiştirmesi ve yıkma yöntemleri nedeniyle savaş ve coğrafya tarihinde yeni bir aşama olduğunu belirtir: “Gerçekte amaç, yalnız siyasi ve askeri sonuçlara ulaşmak için bitki örtüsünü yok etmek, toprağın fiziki yapısını değiştirmek, kasten yeni erozyonlar yaratmak, sulu tabakaların derinliğini değiştirmek üzere birtakım hidrografık ağları alt üst etmek, (kuyuları ve çeltik tarlalarını kurutmak için) bentleri yıkmak değildi. Çeşitli yollarla, “stratejik köycükler”de toplama ve zorunlu kentleşme siyaseti uygulayarak nüfus dağılımını kökten değiştirmek söz konusuydu. Bu yıkıcı hareketler, yalnız, günün teknolojik ve sınai savaşı tarafından belirli hedefler üstünde kullanılan yıkım yöntemlerinin büyüklüğünden kaynaklanan istem dışı bir sonuç değildir. Bunlar aynı zamanda, bilimsel şekilde düzenlemiş bilinçli ve çok dikkatli hazırlanmış bir stratejinin sonucudur.” <>[1]<>
Prens Sihanouk’un devrilişi ve iç savaş
19. yüzyılın ortalarından itibaren Fransız sömürgesi haline gelen Kamboçya, 1941-45 arasında Japon işgalinin olduğu ara dönem hariç, neredeyse 100 yıl boyunca Fransız sömürgesi olarak kalır. İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişen ulusal kurtuluş hareketleri ve bu hareketlerin sosyalizmle kurduğu bağdan rahatsız olan emperyalist ülkelerin değişen sömürgeci metotlarına bağlı olarak Fransa, ülkede emperyal ağın içinde kalmasını sağlayacak bir düzenin kurulması sonucu 1953’de Kamboçya’dan çekilir.
Bu süreçte öne çıkan ve Prens Sihanouk olarak bilinen Norodom Sihanouk, 1941-1955 arasında sürdürdüğü krallık görevini babasına devredip kendi partisi Sangkum’u (Halkın Sosyalist Birliği) kurarak 1970’e kadar sürecek bir tek parti yönetimi başlatır. 1960 yılında babasının ölmesiyle kendini devletin başı haline de getirir. İktidarında genel anlamda sömürgeci geçmiş ve yeni sömürgeci çıkarlarla bağlantılı olarak şehirli elit sınıfların çıkarlarını temsil eden, bu bağlamda köylü hareketlerine ve sola karşı baskı politikası izleyen Sihanouk, diğer yandan aşırı sağ çevreleri de iktidardan uzak tutmaya çalışır. Bölgesel çatışmalara karşıysa belli ölçüde tarafsız kalmaya çalışır.
Ancak Eisenhower doktrini çerçevesinde halk hareketlerine karşı kuşatma politikası izleyen Amerikan emperyalizmi, Sihanouk’un dengeci tavırlarından rahatsız olur. Önce 1959’da CIA tarafından desteklendiği düşünülen bir darbe boşa çıkarılır. Sonrasındaysa 1963’ten itibaren CIA destekli Khmer Serei<>[2]<>, Vietnam ve Tayland üzerinden Kamboçya’ya sık sık saldırı düzenler.
ABD ile Sihanouk’un iplerini tamamen koparansa Vietnam savaşı ve bunun Kamboçya kırına yansımaları olur. Vietnam savaşı karşısında kendince bir tarafsızlık politikası izlemeye çalışan Sihanouk<>[3]<>, Vietkong’lu gerillaların Kamboçya topraklarını kullanmasını bahane eden ABD’nin kırsal alanda yaptığı katliamları 1970 yılının başından itibaren eleştirmeye ve karşı çıkmaya başlamış, Amerikan medyasının söylediğinin aksine bu operasyonları onaylamadığını belirtmiş, Kamboçya hükümetiyse resmi raporunda binlerce kadın ve çocuğun öldürüldüğünü açıklamıştır.
Buna karşılık ABD, Mart 1970’de Sihanouk’u general Lon Nol’un önderliğindeki aşırı sağcı bir darbeyle devirir. Bu darbeden iki gün sonra, ülkenin Vietnam sınırındaki bölgesinde Vietkong’a karşı Güney Vietnam ordusunun kara ve hava operasyonları başlar. Nisan ayındaysa ABD ve Güney Vietnam birlikleri bölgeyi tamamen işgal eder.
ABD ve Güney Vietnam’ın bölgede yaptığı saldırıların ve işgalin başlıca iki etkisi olur. Birincisi, işgal sonucu sınırdan uzaklaşıp Kamboçya içlerine çekilmek zorunda kalan Vietkong’lu devrimciler, sağcı darbeye karşı yükselen köylü direnişini aktif bir şekilde desteklemeye başlar. İkincisiyse, yapılan yoğun bombardıman, ateş açmalar ve katliamlar sonucu Kamboçya halkı radikalleşmeye, özellikle kırsal alan ve bu bölgeden insanlar kitlesel bir şekilde direniş ve savaş öznesi haline gelmeye başlar. ABD, Güney Vietnam işgali ve sağcı darbeye karşı Sihanouk’a bağlı kalan ordu çevreleri ve Kızıl Kmerler’in kırda kurduğu hegemonyaya dayanarak öncülük ettiği iç savaş 5 yıl boyunca devam eder.
Kızıl Kmerler’in iktidarı alışı, yalanlar ve gerçekler
1970’de kurulan cunta yönetimiyle birlikte başlayan iç savaş, şehirli elit çevrelerin çıkarlarını temsil eden ordunun kırsal alana ağır saldırıları ve ABD’nin yoğun bombardımanıyla gelişir. Amerikan B-52 bombardıman uçaklarının yaptığı bombalamalar sonucu 1 milyon kişi başkent Phnom Penh’e göç ederken, binlerce köylü de bu süreçte katledilir. Ancak tüm bu ağır baskı ve katliamlar, gelişen devrimci köylü hareketini engellemek bir yana daha da radikalleştirmeye ve kitleselleştirmeye, şehirli burjuvaziye karşı da daha yoğun bir öfkeyle doldurmaya başlar.
1975’e gelindiğinde cunta yönetimini dar bir alanda sıkışmaya zorlayan Kızıl Kmerler, iktidarı almak için başkent Phnom Penh’e nihai saldırıyı başlatır. Cunta yönetiminin Amerikan uçaklarının korumasına, elindeki topçu birliklerine karşı sadece küçük ve hareketli silahlarla kendinden iki kat kalabalık hükümet güçlerinin saldırısını püskürten, sonrasındaysa ara vermeden altı ay boyunca saldırılarını devam ettiren Kızıl Kmerler, 17 Nisan 1975’de iktidarı alır. Gerillalar başkentte halkın sokaklarda sevinç gösterileriyle karşılanır.
Kızıl Kmerler’in iktidarı alışından sonra, emperyalist propaganda mekanizmaları yoğun bir kara propaganda faaliyetine başlar. ABD’nin 1968-75 arasında yaptığı katliamlara dair neredeyse hiç haber aktarmayan veya aktarsa bile bu katliamları Vietkong veya antikomünizm üzerinden meşrulaştırmaya çalışan medya, Kızıl Kmerler’e ilişkin, bugün artık çoğunun yalan olduğu ortaya çıkan haberler üretmeye bile başlar.
Edward S. Herman ve Noam Chomsky, “soykırım on yılı” olarak adlandırdıkları dönemi evreler halinde inceler:
”Birinci evre [kastedilen, 1968-75 arasındaki ABD bombardımanı ve ABD tarafından sürdürülen iç savaş dönemidir] ana-akım literatürde bir ‘katliam’ ya da ‘soykırım’ dönemi olarak tanımlanmadı. Birinci evre insanlık suçlarına karşı uluslararası müdahale ya da yargılama çağrısına yol açmadı ve o zamandan bu yana büyük ölçüde kayıtlardan silindi. Geçmişe baktığımızda, ana-akım içindeki en sert eleştirmenler birinci evre boyunca ‘Kamboçya toplumunun yıkımını’, ‘savaş yıllarına’ ve ‘Beyaz Saray’ın dikkatsiz politikalarına’ atfederler, daha fazlasını söylemezler.”<>[4]<>
”Fin Araştırma Komisyonu, birinci evre sırasında yedi milyonun üzerinde bir nüfusun mülteci haline geldiğini ve 600.000 kadarının öldüğünü tahmin etmektedir.”<>[5]<>
Kızıl Kmerler’e karşı geliştirilen başlıca iki suçlama vardır. Birincisi, Pol Pot ve Kızıl Kmerler’in diğer tüm üretim faaliyetlerini minimuma indirip iş gücünün büyük çoğunluğunu tarım sektörüne aktarması; ikincisiyse, şehir nüfusunu zorla kırsal bölgelere sürmesidir. Bunların nedenine dair bir sorgulama geliştirmeyen emperyalist medya, sadece bu politikalar sonucu ya da bunları uygulamak için binlerce insanın katledildiğini veya açlıktan öldüğünü iddia eder. Gerçeğin bambaşka olduğu görülecektir.
ABD’nin bombardımanları nedeniyle Kamboçya’da kırsal alanda yaşayan ve tarım üretimini gerçekleştiren nüfusun neredeyse tamamı şehirlere kaçmış ve ülkenin tarım üretimi büyük ölçüde durmuştur. Bombardımanlardan önce Kamboçya nüfusunun yüzde 90’ı köylerde yaşamaktaydı. ABD’nin bombardımandaki asıl amacı da buydu. Kamboçya’nın tarım üretimini durdurarak Vietnamlı savaşçıları aç bırakmak ve güçlenen Kızıl Kmerler’in toplumsal tabanını yok etmek. Bunun sonucu, Kızıl Kmerler iktidara geldiğinde Kamboçya’nın aylık gıda üretimi, ülke nüfusunun ihtiyacını karşılayamayacak seviyeye düşmüştür.
Pol Pot ve Kızıl Kmerler, bu soruna çözüm olmak amacıyla 8 yıllık bir tarım planı geliştirmiştir. Bu plana göre Kamboçya’da önce neredeyse yok olmuş olan tarım üretimi yeniden canlandırılacak ve ülke, gıda ihtiyacını karşılayıp kendine yetecek kadar üretim yapabilir hale gelecektir.
ABD bombardımanları nedeniyle açlık çeker hale gelmiş, her gün binlerce insanın bu sorun nedeniyle yaşamını yitirdiği bir ülkede Pol Pot ve Kızıl Kmerler yok oluşu önlemek için bir çözüm geliştirmeye çalıştırmıştır. Emperyalist propaganda mekanizmalarının iddia ettiği gibi keyfi bir şekilde tarımsal üretime ağırlık verip, nüfusu kırsal alana sürme gibi bir durum söz konusu değildir. Yaşamsal bir öncelik vardır. Kızıl Kmerler’in yapmaya çalıştığı, toplumun açlıktan kırılmasını önlemek için nüfus gücünü tarıma tahsis ederek çöken üretim sistemini yeniden canlandırmaktır. Açlık sorunu karşısında, diğer kalkınma öncelikleri zorunlu olarak arka plana itilmiştir.
Kızıl Kmerler iktidarı
1975’de iktidarı aldıktan sonra önce başkent Phnom Penh’de yoğunlaşan nüfusu diğer şehirlere aktaran, 1976’daysa açlığa karşı zorunlu tarımsal istihdam programını geliştiren Kızıl Kmerler, 1977’de Sovyet-Çin mücadelesinin bir yansıması olarak kendilerini Vietnam ile çatışma içinde bulur.
10 yıl öncesine dek ABD emperyalizmine karşı beraber mücadele eden bu iki hareket, Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyetinin kışkırtmaları ve içsel hesaplaşmaları nedeniyle bir savaş içine girer. Bu savaşın sonucunda Kızıl Kmerler, 1979’da Vietnam’ın başkent Phnom Penh’i işgal etmesiyle iktidardan düşer. Kırsal alana çekilen Kızıl Kmerler, köylü halktan aldığı destekle 1990’ların sonuna kadar kırda hegemonyalarını korur ve merkezi iktidara karşı gerilla mücadelesine devam ederler.
İktidardan düştükten sonra, Vietnam’ın da işgali meşrulaştırmak amacıyla katıldığı bir propaganda kampanyasının sonucu olarak, açlık dolayısıyla gerçekleşen bütün ölümler Kızıl Kmerler’in üstüne yıkılır. Buna, abartılı politik ölüm iddiaları eklenir. Ancak yukarıdaki açıklandığı üzere, açlığı başlatan Kızıl Kmerler olmadığı gibi, Pol Pot liderliğindeki Kızıl Kmerler kıtlığı gidermeye çalışmış ama bir yandan ABD’nin ekonomik yaptırımları, diğer yandan savaşın etkisiyle planlarını başarılı bir şekilde uygulama olanağına hiçbir zaman kavuşamamıştır.
Herman ve Chomsky, bu yılları şöyle anlatır: “[1975-79 arasında 4 yıla yakın süren Kızıl Kmerler yönetiminde olan] İkinci evredeki ölü sayısının bir bölümünün ABD Savaşı’nın geriye bıraktığı koşullara atfedilmesi gerektiğini akılda tutmalıyız. Savaş sona erdiğinde, yalnızca Phnom Penh’de açlıktan kaynaklanan ölümler yılda yaklaşık 100.000 civarında seyrediyordu ve nüfusun hayatta kalmasını sağlayan ABD’nin havadan yaptığı yardım hemen durdurulmuştu. Birleşik Devletler hükümetine yakın kaynaklar, ABD yardımının kesilmesi halinde Kamboçya’da bir milyon ölüm meydana geleceği öngörüsünde bulundular.”<>[6]<>
”ABD elçiliği, Phnom Penh’deki mevcut pirincin en çok birkaç hafta yeteceğini tahmin ediyordu. Son US AID raporu, ülkenin 1975’te açlıkla karşı karşıya kaldığını belirtti; koşum hayvanlarının yüzde 75’inin savaşta yok edildiği ve sekiz ay sonraki gelecek hasat dönemi için pirinç ekiminin ‘ciddi biçimde kötü beslenen halkın sağlayacağı yoğun iş gücüyle’ yapılmak zorunda kalınacağı gözlemini yaptı. Rapor şu öngörülerde bulunuyordu: Bir sonraki yıl için ‘ulusal nüfusun yarısı için yaygın açlık’, ‘köle emeği ve açlık sınırında gıda payları’ ve ‘Kamboçya’nın pirinç bakımından yeniden kendine yetebilecek seviyeye ulaşmadan önceki gelecek iki ya da üç yıl boyunca… genel bir mahrumiyetin yaşanacağı ve ıstırap çekileceği…”<>[7]<>
Politik ölümler konusuysa devrimciler açısından tartışma dışıdır. Lenin, Stalin, Mao, Fidel ve Che gibi birçok devrim önderine atfedilen şeylerin benzeri Pol Pot için de söylenmiştir. Pol Pot’un ya da Stalin’in ‘cinayetleri’nin ilkesel reddiyle başlayacak bir yolculuğun her türlü devrimciliğin kati reddine varacağını öngörmek hiç zor değildir. Bu konuda kısaca söylenebilecek, devrimcilerin hümanist olmadığı, yeni bir toplum yaratma savaşımında düşmanlarına karşı politik şiddeti çekinmeden uygulamaya koyacağıdır. Ayrıca milyonlara varan ölüm iddialarının emperyalist kara propaganda olduğunu unutmamak gerekir.
Herman ve Chomsky’nin yazdıkları, sosyalist solda bile sorgusuz kabul edilen bu yalanın teşhiri mahiyetindedir: ”1977 başında, [Kızıl Kmerlerin] iki milyon civarında insanı ‘katletmekle’ övündükleri suçlaması ortaya atıldı (Jean Lacouture, New York Review). Lacouture birkaç hafta içinde kaynağını (Ponchaud) yanlış okuduğunu ve gerçek ölü sayısının binlerle ifade edilebileceğini belirterek açıklamasını geri aldı; fakat bu sayı bundan sonra bile standart olmaya devam etti.”<>[8]<>
Sonuç yerine
Kızıl Kmerler ve Pol Pot, yeni sömürge bir ülkede Vietkong direnişi ile ittifak üzerinden başlayan mücadelelerinde süreci devrimci bir halk savaşına doğru yönlendirmeyi başarmış, ardından iktidarı ezilenler adına fethetmişlerdir.
İddia edildiği gibi bilim, kültür, sanat düşmanı olduklarına ilişkin ciddi hiçbir kanıt yoktur. Ancak iktidarı ele geçirdiklerinde karşılaştıkları ağır tablo, onları öncelikli olarak her gün binlerce insanın öldüğü bir ülkede açlığı yok etmek için bir plan ortaya koymaya yönlendirmiştir. Bu planda ne kadar başarılı oldukları, açlıktan ölümlerin ne kadarından Kızıl Kmerler’in, ne kadarından ABD’nin sorumlu olduğu Chomsky gibi liberal muhalif bir aydının çalışmalarına bakanlar için bile ortadadır.
Pol Pot ve Kızıl Kmerler ezilenlerin tarihindeki mücadele halkalarından biridir. Eleştirilmeli, ama bu, emperyalizmin Stalin’i Hitler’le ya da SSCB’yi totalitarizm kavramı marifetiyle Nazi Almanya’sıyla özdeşleştiren gerici liberallerin yolu üzerinden değil, devrimci diyalektiğin geliştirildiği bir çizgi ve somut hatalar üzerinden olmalıdır.
(Teori ve Politika dergisi)
<>
<>
<>[1]<>Bkz: Yves Lacoste, Coğrafya Savaşmak İçindir, Çev.: Ayşin Arayıcı, Özne Yay., 1998, s. 16
<>[2]<>Özgür Kmer: Fransız karşıtı direnişten doğan, sonrasında Prens Sihanouk’a silahlı muhalefet geliştiren aşırı sağcı örgüt
<>[3]<> Bundan kasıt, savaşa aktif şekilde ordusunu sokmaması, ABD ve Güney Vietnam’ın Kamboçya topraklarını kullanmasına başlarda ses çıkarmamasıdır.
<>[4]<>Edward S. Herman, Noam Chomsky, Rızanın İmalatı: Kitle Medyasının Ekonomi Politiği, Çev.: Ender Abadoğlu, Bgst Yay., 2012, s. 326
<>[5]<>a.g.e., s. 327
<>[6]<>a.g.e., s. 327
<>[7]<>a.g.e., s. 328
<>[8]<>a.g.e., s. 347