Bakan Süleyman Soylu’ya son dönemde tepki çeken uygulamalarının “emrini” aslında kim veriyor, Soylu aslında kimdir, kimin adamıdır öğrenmek isteyenler yani “gerçek” Soylu’yu tanımak isteyenler için..
Bugün Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamayı, daha doğrusu küfür ve hakaret dolu sloganlarını dinledikten sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim. İstedim ki “Süleyman Soylu kimdir” sorusuna verilecek cevap ortaklaşsın ve Soylu’ya bu yaptıklarının emrini kim veriyor herkes öğrensin..
Şimdi efendim, öncelikle internet’te ufak bir araştırma yaparsanız şuan ki İçişleri bakanı Süleyman Soylu’nun 21 Kasım 1969 İstanbul doğumlu olduğu, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdiği, siyasi hayatına 1987 yılında DYP İstanbul İl Gençlik Kolları’nda başladığı, 1995 yılında Gaziosmanpaşa İlçe Başkanlığı’nı yürüttüğü ve ardından 25 yaşında Çiller’in “genç gözdesi” olmaya, ardından Demokrat Partinin Genel Başkanlığına kadar giden hızlı yükselişi rahatlıkla okuyabilirsiniz. Bunlar bilinenler. Peki acaba internet’te yazdığı gibi siyaset merdivenlerini hızlıca çıkan ‘şanslı’ bir devlet adamı mı yoksa, başlangıcından bu yana bir ’emir eri’ mi? Asıl önemlisi, Soylu’ya ‘asıl‘ emri veren kim veya kimler?
***
EMİRLER MEHMET AĞAR’DAN MI?
Soylu deyince akla gelen ilk isimdir Mehmet Ağar. Öyle ya, mesaileri uzun yıllara dayanır bu iki ismin. Acaba Soylu aldığı emirleri, Çalışma Bakanlığı döneminde “Devlet tecrübesi var, önemsiyorum” diyerek sık sık görüştüklerini ifade ettiği Mehmet Ağar’dan mı alıyor?
Can Ataklı’nın Korkusuz gazetesine 12 Şubat 2017‘de yazdığı köşe yazısında bahsettiği gibi acaba Soylu, kendi gençliğinde ‘reisi olan’ Mehmet Ağar’ın önünde “aman” mı diliyor? Atak’lıya göre Soylu, Ağar karşısında ceketi ilikli, sürekli “efendim”le başlayan cümleler kurarak saygıda kusur etmiyor ve hatta Ağar emniyetten atılan polislerin listelerini inceleyip “şu iyi adamdır, bu mecburen cemaatçi gibi görünüyordu” gibi gerekçelerle bazılarının göreve çağrılmasını istiyor? Can Ataklı bunu her ne kadar bir “kulis” yazısı olarak verse de, AKP iktidarının Gülen cemaatiyle yaşadığı ‘klik savaşında’ kendine esaslı ve faşizan uygulamaları iyi bilen bir partner bulması hem Erdoğan hem de AKP için bir hayat memat meselesi olduğu açık.
Bilindiği gibi Mehmet Ağar ile AKP’nin yakınlaşması ve Süleyman Soylu’nun AKP içinde ilerleme süreci birbirine çok paralel. Mehmet Ağar 2012 yılında Aydın Yenipazar Cezaevi’nden yaptığı açıklamalarda AKP’yi desteklemeye başlamış, “Kürt sorununda AKP’nin tek umut olduğuna” dair sözler ederek, AKP’nin “Kürt açılımı” politikasını desteklemişti.
Tam da bu dönemde, 12 Eylül 2010 ‘anayasa değişikliği referandumu‘ sürecinde “evet” çalışması yaptığı için partisinden ihraç edilen Süleyman Soylu, bizzat Erdoğan tarafından AKP’ye çağrılmıştı. Böylece Soylu’ya ’emri veren’ rahatlıkla Mehmet Ağar diyebilir miyiz? Hayır acele etmeyin. Bir de Soylu’nun diğer ilişkilerine de bakmakta yarar var.
***
EMİRLER FETHULLAH GÜLEN’DEN Mİ?
Peki Soylu’ya emri veren bugün ağır perdeden savaştığını söylediği “onlarla mücadele ediyorum” dediği Fethullah Gülen ve Fethullahçı çete mi?
Hatırlanacağı üzere İçişleri bakanı Süleyman Soylu, 2011 yılında Cemaat’in faaliyetlerini askıya almasını söyleyen MHP lideri Devlet Bahçeli ve CHP’li İsa Gök’e tepki gösterip “Bir taraftan Sayın Bahçeli, Fethullah Gülen hakkında diğer taraftan İsa Gök yine Fethullah Gülen ve onunla birlikte hizmette bulunan insanlar hakkında ipe sapa gelmez, bir merkezden yönetildiği apaçık olan açıklamalarda bulunuyorlar. Bunu tesadüf olduğunu bana kimse söylemesin” demiş, daha da illeri giderek Gülen’in ‘dinler arası diyalog’ safsatasını “Bütün dünyanın üzerinde ittifak ettiği, dünyanın her noktasında okullarıyla eğitime yaptığı seferberliği hem diyaloğa hem dinler arası bir şekilde uzlaşmayı sağlayacak nefreti ortadan kaldırmaya çalışacak mümtaz bir şahsiyete saldırı vardır. Bu saldırının sebebi Fethullah Gülen değildir aslında Türkiye’de mazlum insanlar ilk defa iktidara gelmektedirler” diyerek savunmuştu.
Bununla da kalmayan Soylu, Fethullah Gülen için “Hakkında bütün dünyanın övgüler düzdüğü, aslında bütün memleketimizin minnettar olması lazım gelen bir anlayışa çirkin bir saldırıya muhatap olmamak lazım. Fakat insanın içi hazmetmiyor. Ömründen tek bir dikili ağacı olmayan insanlar, Allah rızası için bu ülkenin her noktasına Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar dünyanın her noktasında Afrika’dan Asya’ya kadar Balkanlara kadar Amerika’ya kadar her noktada bu milletin temel değerlerini dünyayla birleştirmeye çalışan bir anlayışa şiddetle saldırıyorlar” demişti.
Bir de Soylu’nun ağzından duymak isteyenler buradan buysunlar
Fethullah Gülen çetesinin firari savcısı ve Türkiye’deki bir çok şaibeli operasyon kararının mimarı Zekeriya Öz için bugün “fare gibi kaçıyor” benzetmesini yapan Soylu, o günlerde de aynı Zekeriya Öz için “Türkiye’de 4 yıldan beri hiç kimsenin cesaret edemediği, daha önce cesaret edilip bunu canıyla ödeyen insanlardan sonra bu iş için adım atan bir kişi çıktı ve arkadaşlarıyla beraber çıktı, evet siyasi irade de bunun arkasında oldu, bunun da hakkını teslim etmek lazım ama Türkiye’de olmayan olması hiç birimiz tarafından hayal edilmeyen hepimizin siyasi ve ülkenin geleceğiyle ilgili beynimizi formatlayabileceğimiz, bizi yeni bir alana doğru çekti. Bu ülkenin de haksızlık yapan insanlarının haksızlığının yanına kar kalmayacağını, bir tek adam bir işportacının oğlu, ortaya koydu. Bu ağırlarına gitmiş olabilir.” demişti..
Şimdi diyeceksiniz ki “bu kadar Fethullah Gülen ve çetesinin övgüsünü yapan, tabiri caizse yalayıp yutan Süleyman Soylu, Fethullah Gülen ve Pensilvanya çetesinin adamıdır, ondan emir alıyordur kesin.” Hayır bunu diyemeyiz, kaldı ki yazımız daha bitmedi, acele etmeyin..
***
EMİRLER DEVLET BAHÇELİ’DEN Mİ?
Milliyetçi, devletçi bir çizgide olduğunu her fırsatta tekrar eden Soylu, acaba MHP ve Devlet Bahçeli’nin adamı mı? Emirler oradan mı geliyor?
Yine 2011 yılında ateşlenen ve bizzat MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından ortaya konan “Gülen cemaatinin faaliyetlerini sınırlandırma” tartışmasında Bahçeli’ye cevap vererek “Kendi partisine bu tip talimatlar verebilir. Ama Türkiye’nin dünyadaki en önemli açılımlardan birini yapan Sayın Fethullah Gülen’le ilgili değerlendirmede bulunması bana göre tarihi bir hatadır” diyerek Gülen’i kanatları altına almış, Bahçeli ile de o günden bu yana tek bir konuda birleşmemişlerdir. Bu anlamda Bahçeli ile tek benzeştiği nokta, ikisininde “Türk milliyetçiliği ve Devletçilik” üzerinden kendilerine bir kimlik edinmeleri, aynı sömürü aracını kullanarak kendilerini var etmeleridir. Bu sebeple “taktikleri” Bahçeli’den alması olası fakat emirleri Bahçeli’den aldığını söyleyemeyiz.
https://youtu.be/xBLa3uRMPnY
Video’da görüldüğü üzere Soylu ‘Devlet Bahçeli, MHP’yi CHP’nin metresi yaptı’ sözlerini sarf etmiş ve MHP’ye yakınlığıyla bilinen Ortadoğu gazetesi yazarı Yıldıray Çiçek‘de bu sözlere “Öcalan’ın fahişesi, Barzani’nin orospusu, IŞİD’in kırığı, PYD’nin yosması, BOP peydahlaması olmak nasıl bir şey Süleyman Soylu?” sözleriyle ağır küfürlerle yanıt vermişti. Dolayısıyla “emirleri Bahçeli veriyor” savı düşük kalıyor.
**
EMİRLER RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DAN MI?
Şuan AKP’den İçişleri Bakanı olan Soylu’yu, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat partiye davet ettiğini yukarıda yazmıştık. AKP’ye girdiği zamandan bu yana dilinden Erdoğan övgüsünü düşürmeyen, Erdoğan için her fırsatta “Erdoğan, Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır” diyen hatta bugün itibariyle bütün İçişleri bakanlığı birimlerine “Erdoğan’ın fotoğraflarının asılması” talimatını gönderen, “sıkı bir Erdoğanist” gibi gözüken Soylu’ya emirleri Erdoğan mı veriyor?
Elbette “rütbe” icabı kimi emirler verdiği açık, Erdoğan’ın kimi emirlerini yerine getirmezse orada duramayacağı da açık, hatta Erdoğan hakkında söylediği “Allah’a yemin ederim ki, Türkiye’deki bütün meselelerin çözülmesinde en yetkili lider Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu millet kararlıdır. Dün bu milletin Menderes’ini aldınız, dün bu milletin Özal’ını aldınız, Vallahi de, billahi de, tallahi de, bu millet size Erdoğan’ı vermeyecek, sahip çıkacaktır” cümlesini gören sıradan bir vatandaş, onun sıkı bir Erdoğan hayranı ve Erdoğan’ın talimatlarından çıkmayan bir lider olarak görebilir. Fakat durum hiç de öyle değil.
Soylu ve Erdoğan ilişkisini anlamak için, Soylu’nun Erdoğan için söylediği ve bugün bunları söyleyenleri ‘terörist’ ilan ettiği sözlerden bir kaçını hatırlatmakta yarar var
- “At üstünde durmayı beceremeyen başbakan Erdoğan” (20 Nisan 2008)
- “Paçalarından yolsuzluk akıyor. Türkiye’de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır.” (10 Aralık 2008)
- “Ey Recep Tayyip Erdoğan, boyun eydin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın. Boyan döküldü Tayip Erdoğan.” (31 Aralık 2008)
- “Her gün tüyü bitmemiş yetimin üzerinden siyaset yapıyorlar. Bu ülkeyi rant ülkesi yapmayacağım dedi sayın Başbakan, rantın babasını getirdi. Bunlar yarım doktor, yarım hoca. (25 Şubat 2009)
- Seçim sürecinde Türkiye’de çok manidar işler oluyor. AKP mensupları uzun zamandır genel başkanları ve başbakanlarını, Başbakan da kendisini padişah olarak görmek istiyor. Ülkemizde sadaka kültürü var. Türkiye’de 3 kişiden biri fukaralık sınırının altındadır. (Şubat 2009)
Gözleriyle görüp, kulaklarıyla duymak isteyenler için videosu da var..
Şimdi bu sözleri sarf eden bir insanın öyle kolayca ‘değişip dönüşebileceğine’ inanıyor musunuz? Doğrusu ben inanmıyorum. Şöyle ki..
Dün Cumartesi Anneleri‘ne polisi saldırtan ve bugün Cumartesi Anneleri’ne TDK anlamı büyük bir küfür olan “paçoz” diye hakaret eden Süleyman Soylu ile Tayyip Erdoğan aynı mı düşünüyor.
Bakın yıl 2011, yer TBMM.. AKP grup toplantısında konuşan dönemin Başbakanı Erdoğan, Cumartesi Anneleri’nin simge ismi Berfo Ana’yı anlatıyor.
Peki ya Süleyman Soylu? O Cumartesi Anneleri için ne diyor? Erdoğan gibi gözyaşı mı döküyor? Cevabı bugün sabah yaptığı açıklamalarda mevcut. Seyretmeyenler için:
Üstüne konuşmaya gerek yok, ikisini de izleyin her şey açık. Ya Recep Tayyip Erdoğan ‘Cumartesi Anneleri’ konusunda sahtekarlık yapıyor, ya Süleyman Soylu ya da ikisi de. Kimse kusura bakmasın ama bu bilimsel bir gerçek. Aksini iddia eden buyursun..
***
EMİRLER CİA’DAN MI?
Türkiyeli politikacıların emperyalistlerle “sıkı fıkı” olma durumu bariz. “Stratejik ortaklar” ya.. Eh bizim de aklımıza Soylu’nun CIA veya başka bir emperyalist devletin gizli servisi adına çalışıp çalışmadığı sorusunun gelmesi de normal.
Doların tavan yapmasına sebep olmasıyla hepimizin yakından bildiği üzere, bu ayın başında ABD Hazine Bakanlığı, papaz Andrew Brunson’ın “haksız tutukluluğu” iddiasıyla Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman hakkında yaptırım kararı aldı. Bu kararla birlikte Soylu’nun ‘bu aralar ABD ile arasının hiç de iyi olmadığını‘ düşünebilirsiniz. Fakat ABD içindeki ‘klik’ savaşlarını, Pentagon ile CIA arasında, Trump ile Yürütme arasında, Yasama ile Yargı arasındaki vb çatışmaları hesaplamak gerekli. Örneğin bugün belki de CIA Soylu’yu desteklerken, Pentagon desteklemiyor olabilir. ABD başkanı Trump Soylu’yu desteklerken, iç yargı ve lobiler desteklemiyor olabilir, veya tam tersi. Bunları gözardı etmemeli.
EMİR SÜLEYMAN SOYLU’NUN BABASINDAN MI?
Açılım süreci. Süleyman Soylu Kürt halkının haklarının verilmesi gerektiği konusunda her gittiği yerde propaganda yapıyor..
KÜRTLER KONUSUNDA BABAMI İKNA EDEMEDİM
Diyor ki Soylu; “Ben sadece anadilde eğitim konusunda değil Kürtlerin bütün insani haklarının verilmesi taraftarıyım. Bu düşüncemi gittiğim her yerde de söylüyorum. Kürtlerin insani hakları neyse hepsi verilmesi gerekir. Ama bu konuda bir türlü babamı Kürtçe anadilde eğitim konusunda ikna edemedim. Biz Türklerin de bu konuda üzerine düşen görevleri olduğuna inanıyorum. Bir empati kurarak Kürtleri Türklerle daha da yakınlaştırarak aralarındaki birlik bütünlüğü sağlamamız lazım” dedi. (16.01.2012 Kaynak: Haber7)
Görüldüğü üzere babasıyla yakın diyalog içindeler ve babası “akil insan” statüsünde onun için.. Yalnız elbette bundan “emir alıyor” sonucu çıkmaz. Bundan çıkacak sonuç, Kürt meselesi konusunda “Soylu babasını ikna edememiş ama babası Soylu’yu Kürt meselesini ‘beyaz toroslarla çözme’ konusunda ikna etmiş” sonucu çıkar. Öyle ya babası onu ikna etmiş olmasaydı, Hasan Ocak‘ın kaybedilip devlet tarafından infazını bile 90’lı yılları aratmayacak şekilde “örgüt içi infaz” gibi maniple edip, geçmişte “Anayasa sorununun ötesinde üç sorun. Bunlar Kürt sorunu, Alevilerin yaşadıkları sorunlardır, üçüncüsü de kadın, cinsiyet sorunudur. Biran önce çözmemiz gerekli” dediğine “ölü numarası“na yatmaz, Cumartesi Anneleri başta olmak üzere kadınlara saldırmazdı..
***
PEKİ EMİR KİMDEN?
Tüm yukarıdakileri okuduğunuzda verilen emrin “hepsinden” olabileceğini düşünmüş olabilirsiniz. Fakat yine sizinle aynı fikirde değilim. Çünkü ona kimse emir vermiyor.
Neden mi? Çünkü “emir-komuta” ancak kast sisteminde olur, kast sistemi de ancak bir omurga ile olur. Yukarıda da gördüğünüz gibi aslen bir omurgaya sahip olmayan ve “kılıktan kılığa” girebilen Soylu, sadece “daha iyi yaşama” iç güdüleriyle hareket ediyor. Daha iyi yaşamak için giremeyeceği kılık, yapamayacağı şey, adamı olamayacağı çevre yok. O yukarıda saydıklarımızın hem zıttı hem aynısı, hem onların adamı hem düşmanı.. Hem “siyaset olmayan” bir hayata “oh ne rahat” der, hem siyaseti kullanarak Anaların acısını katlamaya “oh ne rahat” der.. Altını çiziyorum, o hem hepsi hem hiçbiridir.
Hani derler ya, “Allah kimseye böyle bir düşman vermesin” diye işte Süleyman Soylu öyle biri. Düşmanınız olsa onun adına utanırsınız.. Ne kendine hayrı dokunur, ne sınıfına, ne de şuan onu dost belleyenlere.. Hani bir “nitelik” belirtmek bile “övgü” olur ya öyle..
Sonuç olarak, evet o kesinlikle bir Erdoğanist değil, o Brütüsist ve kendine her dönem bıçaklamak için yeni bir Sezar bulmakta da üstüne yoktur.. Bıçağı gösterin yeter.
***
Unutmadan, son olarak “emri veren kimdir”i anlattığımıza göre “paçoz kimdir”i anlatmamıza gerek yoktur sanırım.
Taylan Kulaçoğlu – GazeteTAMAM.com