Torba yasa olarak anılan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” mecliste kabul edildi. Bu yasa ile AKP, 2015 ocak ayında hükümetin açıkladığı ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması programının yaslandığı temel ilkeleri, kadın ve emek örgütlerinin itirazlarına karşın patronların taleplerini gözeterek yasalaştırdı.
Son iki yılda karşımıza gelen “kadın istihdam paketi” ve “ailenin dinamik nüfusun korunması paketi” ile aynı içeriğe sahip olan bu yasayla kadınlardan başlayarak tüm çalışma hayatının esnek ve güvencesiz olarak yeniden inşa edilmesi amaçlanıyor. AKP Hükümetinin 2016 yıllık planında da net biçimde görüldüğü üzere kamu emekçilerinin, işçilerin ve özellikle de kadın emekçilerin haklarının budanması ve güvencesiz istihdamın esneklik vurgusu ve özel istihdam büroları (işçi kiralanması sistemi) aracılığıyla yaygınlaştırılması planlanıyor. Bu yasa, planın hızla hayata geçirileceğinin önemli bir göstergesi.
BU DÜZENLEMENİN MANTIĞINDA KADIN DÜŞMANLIĞI VAR!
* Bu düzenleme annelik gerekçesiyle kısmi ve yarı zamanlı çalışmayı kadınlar için şimdilik bir tercih olarak sunuyor, pratikte ise bunun çok kısa bir süre sonra zorunluluğa dönüştürülmesi mümkün. Kadınların yasal haklarının değil ısrarla geleneksel rollerinin vurgulanması ile kadın emekçilerin güvencesiz çalışma koşullarını ses çıkarmadan kabul etmeleri bekleniyor. Kadın emekçilerden sonra bu güvencesiz çalıştırma biçiminin tüm toplumsal kesimlere yaygınlaştırılacağına şüphe yok.
* AKP’nin kadın emekçilerle ilgili düzenlemelerinin tümünde annelik bir gerekçe olarak yer alıyor. Çocuğun bakımı ile ilgili meseleler için kilit öneme sahip kreş konusunda yıllardır tek adım atılmazken, kamuda var olan kreş sayısı giderek azaltılırken, emekçiler özeldeki kreş ücretlerini karşılayacak bir asgari ücret düzeyinden yoksun bırakılırken doğum yapmanın esnek çalışmaya gerekçe yapılması kabul edilemez. Kadın ve erkeğin eşit ve adil roller üstlenmesi ve kreşlerin yaygınlaştırılması ile çözülebilecek bir durumun kadınların çalışma yaşamı içinde köleleştirilmesine dayanak haline getirilmesi iki yüzlü bir tutum.
* Kadın işçiler, bu yasa öncesinde eğer gereken prim gün sayılarını tamamlamışlarsa (600 gün) işsiz kaldıklarında işsizlik sigortasından yararlanabiliyorlardı. Yeni düzenlemeyle 600 gün primi olan bir kadın işçiye kısmi süreli çalıştığında, çalışmadığı sürenin işsizlik fonundan karşılanacağı “müjdeleniyor”. Doğum sebebiyle esnek çalışacaklara ödenecek ücret, günlük asgari ücretin brüt tutarı kadar olacak. Bu tutar çalışanların ücretlerinden yapılan kesintilerin toplandığı İşsizlik Fonu’ndan karşılanarak, işverenin yükü kamuya yüklenecek. Yasa, bunun sürekliliğini sağlayacak önlemleri de içermiyor.
* Kadın emekçilerin çalışmadan doğan sosyal haklarının telafisi için asıl fonun işsizlik fonu olması, AKP Hükümetinin vergi kesintileriyle oluşturulan işsizlik fonunu patrona teşvik fonuna çevirdiğini gösteriyor. Bu düzenlemeyle AKP, kadınları ödüllendirmiyor, patronların talebi doğrultusunda kadınlardan başlayarak tüm emekçileri güvencesizliğe mahkum etmeye çalışıyor.
* Düzenlemede özel istihdam bürolarının yaygınlaştırılması, doğum iznine ayrılan kadınların yerine geçici olarak çalışacak emekçiler bulmanın bahanesi haline getiriliyor.
* Süt izninin kaldırılmasını öngören esnek çalışma ile patronlar kadınlara yönelik süt izni yerine yarı zamanlı çalışma uygulamasını teşvik edecek. Kadınlar mobbinge iyice açık hale getirilecek.
* İzin döneminde ücret ve prim bakımından hak kaybı oluşmayacak gibi gösteriliyor. Ama uzun dönemde meslekte ilerleme, kıdem alma ve yöneticilik gibi tam zamanlı çalışmayı gerektiren nitelikli işlerde yükselme olanağı kadınlar için ortadan kalkıyor.
SAĞLIK VE EĞİTİM EMEKÇİSİ KADINLAR: REFORMUN KÖLELİK OLDUĞUNU YILLARDIR BİLİYORUZ
Rukiye Çakır SES İzmir Şube Eş Başkanı: Reform adı altında sunulan değişikliklerinin çalışma yaşamında bizi nasıl zora soktuğunu, esnek, güvencesiz ve kural dışı çalıştırmayı da beraberinde getirdiğini bugüne kadarki deneyimimizden biliyoruz. Bu anlayışı “kadınlara müjde” diye süslemeleri birşey değiştirmiyor.
Kamuda kreşlerin kapatıldığı, kadınların çocuk bakım sorununu tek başlarına çözmek zorunda bırakıldıkları bir süreç yaşadık. Şu an kreş sayısı o kadar az ve ücretler o kadar astronomik ki, aileler zaten çocuklarını kreşe veremiyor. Bunun özellikle sağlık alanında çalışan sağlık emekçileri için hayat şartlarını ne kadar zorlaştırdığını biliyoruz. Sağlık emekçisi kadınlar 24 saat çalışıyor. Hizmet veren 0-6 yaş arası kreş sayısı neredeyse yok. Bu durum, sağlık emekçisi kadınların çok zor koşullarda ve akılları çocuklarında kalarak çalışmak zorunda kalmalarına neden oluyor. Esnek ve güvencesiz çalıştırma, bugünkü haliyle yasal zemine kavuşturulmadan da özellikle sağlık alanında uygulanıyordu. Sağlık alanındaki çalışanlar kamu emekçisi olarak görülse de aslında uzunca bir süredir tam bir işçileşme sürecini yaşıyor. Kreşlerin açılması yerine esnek çalışmanın yaygınlaştırılmasını kabul etmiyoruz. Bu yeni düzenlemeyi kabul etmiyoruz ama biz 657’yi de savunmuyoruz. 657 sayılı Yasa da kamu emekçilerinin haklarının tesis edilmesi için yetersiz bir yasadır, memuru dar boğaz altına alan, haklarını, özgürlüklerini sınırlayan bir yasadır. Biz iş güvencesinin altını oymadan, kadınların sosyal ve ekonomik hakları tırpanlanmadan 657 sayılı Yasa’yı tartışacağız. Bunun için mücadele edeceğiz.
Ayşegül Kocaarslan-Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu üyesi: Kamu emekçilerinin haklarını budamak için atılacak adımlardan önce kamu emekçilerine bir itibarsızlaştırma politikası izlediler; “3 ay yatıyorlar, para alıyorlar. Bir kişinin yapacağı işi bilmem kaç kişi yapıyor. ‘Salla başı al maaşı’ çalışıyorlar…” diye. Bugün de “yarı zamanlı çalışma”yı bir hak gibi sunuyorlar. Belki ilk aşamada kadınlar yarı zamanlı çalışıp tam ücret alabilecekler ama bir süre sonra bunların elimizden alınıp alınmayacağının bir garantisi yok. Yine bir torbanın içine, bir kanun hükmünde kararname koyarak, bu haklarımızı rahatça elimizden alabilirler. Bu yasayla yapılan düzenlemeler aslında birçok alanda yıllardır uygulanıyor. Mesela hemen hemen hiçbir okulumuzda yardımcı hizmetler personeli, evrak işlerini, yazı işlerini yapacak memur yok. Bu hizmetleri yerine getirecek kişi okul aile birliğinin bütçesiyle dışarıdan, ya şirketlerden kiralanıyor ya da tanıdık aracılığıyla çok cüzi ücretlere, görev tanımı olmadan saatlerce okulun temizliği, bakımı, bahçesi, kaloriferi… hemen hemen her iş yaptırılarak istihdam ediliyorlar. Mesela eğitim alanındaki “ücretli öğretmenlik” de bu kölece istihdamın başka bir boyutu. Yıllardır böylesi uygulamalarla, yasal bir zemine oturtmadan fiilen 657 sayılı Kanun’u kaldırdı hükümet aslında. Öğretmen açığını kapatmak için öğretmenleri kadrolu istihdam etmek yerine yılın başında dilekçeleriyle başvuru alarak okullarda istihdam ettiler. Ücretli öğretmenler aynı işi yapan kadrolu öğretmenlere çok daha düşük ücrete esnek biçimde çalıştırılıyorlar. İş güvencesi sıfır, ne kadar süre çalışacağı belli değil, örgütlenme hakları yok. İş barışı da yok. Kamu alanında 4a, 4b, 50d gibi ifadelendirmelerle birbirinden farklı statüde çalıştırılan emekçiler var. AKP iktidarı sürekli. ‘Harf karmaşasını kaldıracağız’ diyor. Görüyoruz ki AKP bu karmaşayı, herkesin statüsünü en aşağıda ve en kötü koşullarda olanla eşitleyerek kaldıracak!
ESNEK ÇALIŞMA DEĞİL, KREŞ İSTİYORUZ!
Kadın hareketi ve kadın emekçiler, istihdamda cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının, insana yaraşır işlerin çoğaltılmasının ve kadınların istihdama katılımının önündeki temel engellerden biri olan bakım yükümlülüklerinin, devlet, patron ve erkekler tarafından paylaşılmasına ve kreş hakkına vurgu yapıyor. Ancak bu düzenleme çocuk bakımını doğrudan kadına yüklüyor ve kadının varoluşunu çocuk bakımına indirgiyor. Kadınlar çocuk, hasta ve yaşlı bakımı gibi rollerle kısıtlanarak istihdam alanından çekilmek isteniyor.
Ulusal İstihdam Stratejisi’nde kadın istihdamında kayıt dışı çalışmanın çok yüksek olduğundan dem vuruluyordu. İktidar, kayıt dışı çalışmanın 2023’e kadar yüzde 30’a düşürüleceğini iddia ediyordu. Görüyoruz ki yapılan yeni düzenleme kayıt dışı çalışan kadınları da göz ardı ediyor. Kadın istihdamının düşük olması ve kayıt dışı çalışmanın yaygınlığı kadın hareketinin de üzerinde önemli durduğu bir konu. Ancak bu konuda yılardır gerçek bir gelişme sağlanamamasının önemli nedenlerinden biri ev içi sorumlulukların eşit olmayan bir iş bölümüyle gerçekleştirilmesi ve başta kreş olmak üzere destekleyici kamusal hizmetlerin yeterli düzeyde, herkes tarafından erişilebilir, ücretsiz ve nitelikli olmayışıdır. Devlet kurumlarında ödeneklerinin kesildiği 2007 yılından itibaren 492 olan kreş sayısı 118’e düştü. Ayrıca, bu hizmetlerden yalnızca 3-6 yaş arası çocuklar yararlanıyor. 3 yaşın altındaki çocuklar için ise devlet neredeyse hiç bakım hizmeti sunmuyor.
Emekçiler için uygun fiyatlardan hizmet sunan kamudaki kreş sayısının giderek düşmesiyle birlikte kreş hizmeti özelden oldukça yüksek fiyatlara alınan bir hizmet haline geldi. Çoğu zaman bu kreşlerin fiyatı kadın emekçilere verilen ücretin çok üstünde bir rakama tekabül ediyor, kadınlar da çocuk bakımı için çalışma yaşamından kopmak zorunda kalıyor.
Emekçi kadınlar, ev içinde kendilerine yüklenen sorumlulukların kamusal hizmetlerle hafifletildiği, kreşin sorun olmadığı bir çalışma ortamı ve güvenceli istihdam istiyor.