Türkiye ve Türkiye Kürdistanı`nda devrimci örgütlerin içinde yaşanan ayrılıklarda tavır takınma problemi üzerine!
Türkiye ve T.Kürdistanı devrimci hareketlerinin hepsi de kendi içinde ayrılıklar yaşamıştır. Bu ayrılıklar kimi dönemlerde olması gereken, zorunlu ayrışımlar olsa da, esasta her zaman için devrimci hareketlerin ileri atılmasına, düşmana karşı devrim mücadelesini yükselmede atıl kalmasına neden olmuştur. Bu ayrılıklar her örgütte farklı boy vermiştir. Kimi devrimci ve ulusal örgütler kendi içindeki ayrılıklarda şiddette varan yollara baş vururken, bir dönem yol arkadaşları olanların ölümüne de neden olunmuştur!
Proletarya Partisi, Türkiye ve T.Kürdistanı’ndaki devrimci örgütlerin kendi içindeki ayrılıklarında pragmatist faydacı davranmamıştır. Her zaman ilkeli ve devrimci normları ve ilkeleri esas alarak hareket etmiştir. Ayrılıklarda daima şuna dikkat etmiştir; ayrılan her iki kesimin halka karşı suç işleyip işlemediği, devrimcilere şiddet uygulanıp uygulanmadığı ve esasta düşmanla bağlanışı olup olmadığı, aralarındaki paylaşımda düşmana ihbarda bulunup bulunmadığı yani ihbarcılığı çizgi haline getirip getirmediğidir.
Bu anlamda örgütler arası ayrılıklarda hiç bir devrimci örgüt kendi içindeki ayrılıklarda paylaşımda çözümü ihbarda, ihbarcılıkta bulmamıştır! Türkiye Devrimci Hareketi 68’den bu yana kadar böyle bir şey yaşamamıştır ya da ben bilmiyorum. Türkiye Devrimci Hareketi içindeki ayrılıklarda Proletarya Partisi kadar hiç bir örgüt objektif yaklaşmamıştır, kimi faydacı, kimi benimle “kardeş”olur diye oportonist bir yaklaşım sergilemiştirler.
Kendilerine ML-MLM diyen Türkiye Devrimci Hareketi içinde kendine “Komünist Parti” diyen kimi anlayışlar, Proletarya Partisi’nde Ocak 2017 “GYDK” olarak ortaya çıkan Parti kaçkını sağ tasfiyeci hizibin “bize şiddet uygulanıyor” yaygarasına balıklama atılarak tarih önünde hesap vermeye mahkum olmuşlardır.
46 yıllık Proletarya Partisi’nde çok ayrılıklar oldu tabir yerindeyse, 46 yıllık tarih hiziplerle mücadeleler sürdürülmüştür. Hiziplerle uğraşan bir Komünist Partisi önüne koyduğu stratejisini hayata uyguluyabilir mi? Çünkü iç kargaşayla uğraşan, örgütsel birliği keyfe keder zedelenen bir KP süreci elbette ki kucaklayamaz. Ortaya çıkan her hizip ilkin İbrahimci olarak “esas çizgiyi biz savunuyoruz” demogojisi ile parsa toplamayla yıkıcılığa başlar daha sonrada “biz dogmatik değiliz” deyip İbrahim‘i iğdiş etmeye başlarlar. Proletarya Partisi, içinde çıkan irili ufaklı hiziplere daima İKİ ÇİZGİ MÜCADELESİNİ esas alarak, Bolşevik-Maoist bir parti anlayışıyla yaklaşmıştır. Bu yaklaşım Türkiye Devrimci Hareketi’ne büyük bir kazanımdır. Hiç bir devrimci örgütün Proletarya Partisi’ne çeşitli çağrılar yaparak manüpülasyona girmemesi gerekmektedir. Sorumluluk bunu gerektirir. Proletarya Partisi daima BİRLİĞİ ESAS ALAN İKİ ÇİZGİYE önem verir. Fakat BİRLİĞİ PARÇALAYAN Parti kaçkını sağ tasfiyeci hizibin Proletarya Partisi içindeki varlığına müsade etmez. Çünkü KP’de birlik esastır.
Türkiye Devrimci Hareketlerinde görebildiğim kadarıyla güven bunalımı yaşanmaktadır.
30 Temmuz 2018 tarihinde MLKP MK imzalı bir bildiriyle, TKP/ML güçlerine çağrı yapmaktadır. İki güç arasında ortaya çıkan “bazı görüş ayrılıkları” başından itibaren önlenebilirdi, “TKP/ML Hukukuna uygun”vs.. davranılsaydı vb. söylenmektedir.
Görüş ayrılıkları ideolojiktir. Bunun bilinmesi gerekir. İdeolojik olarak ortaya çıkan farklılıklar önlenemez. Eğer Proletarya Partisi’nin sürecine dair; Partizan dergisinde yayınlanan açıklama ve değerlendirme, bir devrimci örgüt olarak dikkatlice okunursa önlenip önlenemeyeceği çok açık olarak görülecektir. Proletarya Partisi bütün hizipsel ayrılıklarında da daima Parti hukukunu uygulamıştır. Zaten onu bugüne getiren bu Parti hukukudur. Bir devrimci örgüt ayrılıklarda, ideolojik ayrılıklarda bir de örgütlerin kendi içinde hukuku işletmişler midir diye o örgütün kamuoyuna sunduğu yayınlarında veya görüşmelerinde ortaya çıkar. Bu anlamda Parti hukukuna uygun kolektif çözüm açıklaması pragmatistir. “Ayrılığı isteyen ve önlenemez olduğu tezinde ısrarlı her iki kesime sol duyu” çağrısı yapılmaktadır. Ayrılığı isteyen iki yapı olamaz, ayrılığı isteyen her zaman biri olur. Bu ayrılığı; kamuoyuna” GYDK” imzalı bir bildiriyle ilan eden PARTİ KAÇKINI SAĞ TASFİYECİ HİZİP’tir. Sizlerin tarafınıza verilen dokümanları iyi okumadığınız belli olmaktadır. Çünkü Proletarya Partisi’ni bütün iyi niyetine rağmen ve hatta belli konularda ortak deklerasyon hazırlamalarına rağmen bu PARTİ KAÇKINI SAĞ TASFİYECİ güruh ayrılmayı tercih etmiştir.
MLKP/MK 30 Temmuz imzalı kamuoyuna bir bildiriyle çağrı yapmaktadır:
“TKP/ML nin ayrılığı tercih eden her iki kesime” beş maddelik bir görüş belirtilmekte!
Değerli Arkadaşlar;
Sizler bu konuda Proletarya Partisine Özeleştiri vermek zorundasınız! Çünkü ayrılığı tercih eden sadece bir kesim vardır, bu bir! Kamuoyuna hem ideolojik hem de örgütsel ve faturası ağır olacak açıklamayı Proletarya Partisi’nde gösteremezsiniz, bu iki! Proletarya Partisi’nin kendi değerlerine sahip çıkması kadar doğal ne olabilir ki! Kim, faşist devletten ÇÖZÜM beklemişse, ona İHBARCILIK yapmışsa, polisiye çözüme baş vurmuşsa ortaya çıkarınız! Bu duruma dair tutum almak sizin işiniz, karnından konuşmak devrimci ciddiyete yakışmaz! Proletarya Partisi’ni iki kesim olarak kamuoyuna sunmak suçtur! Çünkü Proletarya Partisi’ni zan altında bırakıyorsunuz! Tavrınızı açık ve net belirtiniz! Kim Polisiye-İhbarcılık çözümü yapmışsa onu direk belirtmeniz gerekmektedir, bu üç! Güç ve değerler Proletarya Partisi’nindir! Çözümü düşmanda aramak değildir, bu dört! Proletarya Partisi’nin kadrolarını ve olanaklarını deşifre eden, ölüm pahasına sakladıkları sırları ortaya saçan kimdir? Sayın MLKP-MK yetkilileri! Proletarya Partisi’nin böyle bir yazısı var mı? Tabi ki yok o zaman kim hedef alınmalı? Elbetteki devrimcileri deşifre eden, ihbarcılığı çözüm olarak gören bellidir,bu beş!
“Düşünce, eleştiri ve önerilerimizi aynı ad ve amblemi kullanan her iki kesime” ilettiğinizi belirtiyorsunuz. Bu konuda samimi olduğunuz düşünülemez. Çünkü, Sizler Proletarya Partisini ZAN altında bıraktınız. MLKP içinde yaşanan ayrılıklarda sizlerin nasıl tavır takındığınız(!) hangi uygulamalar içinde olduğunuz(?) da bilinmekte ve kayıt altındadır. Bunlara şimdilik girmeden; yukarda saydıklarınız ve belirttiğiniz maddeleri yapan ve uygulayan belli olmasına rağmen, sözde tavır edasıyla oportünist-pragmatist yaklaşımlarınızla sınıfta kaldınız.
Zülfü Saydam
15.08.2018