Kartal: Yeni Demokrat Kadın’ın “Şiddetin mağduru değil, direnişin öznesiyiz” şiarıyla düzenlediği panel Ataşehir PSAKD’da gerçekleştirildi.
Panel ilk olarak Yeni Demokrat Kadın aktivisti Aysel Kaya’nın açılış konuşmasıyla başladı. Aysel Kaya, kadınların birlikte üretken ve güçlü olduğunun altını çizerek, bir araya geldikleri her süreçten daha güçlü çıktıklarına vurgu yaptı. Aysel Kaya’nın konuşmasının ardından YDK’nın bu zamana kadar gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklere yer verilen bir sinevizyon gösterimi gerçekleştirildi.
Sinevizyon gösteriminin ardından kadın özgürlük mücadelesinde güneşe uğurlanan kadınlar şahsında kadın cinayetlerine kurban edilen tüm kadınlar için bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi.
Devamında sözü akademisyen Sibel Özbudun aldı.
Sibel Özbudun: Şiddet olgusu ve devlet. Bir Devlet politikası olarak kadına yönelik şiddet.
Devletin kadına yönelik doğrudan şiddeti ve devletin kadına dolaylı şiddeti olarak iki kısımda anlattı.
Doğrudan şiddet: Bunlardan bir tanesi savaştır. 2500 yıl önce Antakyalı kadınlar savaşta topluca intihar etti. Aradan iki bin beş yüz yıl geçmesine rağmen Rojava’da kadınlar DAİŞ şiddetinden kaçmak için yine topluca intihar ediyor. Aradan binlerce yıllar geçsede bu nefret ve şiddet tüm hızıyla devam ediyor. Ekin Van’ın bedeni çırılçıplak sokaklarda sürüklendi.
Savaşta erkeklik organları bir şiddet, kadın bedenleri muharebe alanı haline getiriliyor. Kadın bedeni korunacak ya da tecavüz edilecek bir alan olarak görülüyor.
Eren Keskin: 405 kadın taciz ve tecavüze uğradığını açığa çıkarmıştır. Ya aklıyorlar, ya tahliye ediyorlar. Ya da verilebilecek en az cezalar veriliyor. Kadına yönelik şiddete el attıklarında aileyi karşılarına alacaklarını biliyorlar. Ve bunun için beslendikleri aileyi karşılarına almak korkunç geliyor.
Kadına yönelik şiddet tanımını dahi ortaya koyarken kadınları bir EMANET olarak tanımlıyorlar.
SKM: Devlet Şiddeti, Kadın, Hapishaneler ve Kadın Mücadelesi: Günlerdir bedenini açlık grevlerine yatırarak direnen ve iki gün önce tahliye edilen Nuriye Gülmen’i selamlıyorum. Hapishanelerde direnişin öznesi olan kadınların yaşadıkları, direnişleri ya da uğradıkları işkencenin hiç birisi kayıtlara doğru düzgün geçmememiştir.
Kadınlar devrim sürecine daha etkin ve daha aktif katıldığı günden bu güne her alanda şiddetin odağı haline gelmişlerdir. Onların çizdiği sınırların dışarısına çıktığınız için, hapishane içerisine girdiğinizde tekrardan kadına biçilen dünyaya sokmak istiyorlar bizleri.
O dönemde Meral Yakar işkencede katledilen kadınlardan bir tanesiydi.
Siyasi kadın tutsaklara yapılan psikolojik ve fiziki işkencenin haddi hesabı yok. Personel yetersizliği bahanesi ile kadın koğuşlarına erkek gardiyanlar sokuyorlar. Çıplak arama işkencesi uyguluyorlar vs. vs. Ağırlaştırılmış müebbet alan kadınlar ise tecritin ve işkencenin en ağırını yaşıyorlar. Devamında devletin, kadın bilincini kuşanan tüm kadınlara yönelik hapishanelerde ağır işkence ve baskı uygulaniyor. Sadece siyasi tutsaklar değil, özsavunma gösteren kadınlar da aynı durumda.
TJA: Kadına yönelik şiddet, dayanışma ve özsavunma Şiddetin kaynağı ataerkil sistemin ta kendisidir. Şiddetin kendisi bir yöntem olarak kullanılıyor. Şiddette temel mantık karşıdaki kişiyi sindirmektir. Bir erkekte bir kadına şiddet uyguluyorsa kadını sindirmek ve kadın üzerindeki tahakkümünü korumak istiyordur. Hapishanelerden örnek verirsek hapishanede işkence ve şiddet uygulanıyorsa, var olana biat ve itaat isteniyordur.
“İktidarın kendisini süreklileştirmesinin koşulu, şiddeti sürekli üretmesinden geçer”
İktidarın sürekliliğini sağlayan özneler kişiler bizim bildiğimiz, dokunabildiğimiz kişilerdir. Bu kişiler sadece Türkiye’de var olan kişiler değildir. Tüm dünyada kadınlara yönelik şiddetin özü aynıdır. Bu yüzden bu mücadeleyi evrenselleştirmek gerekir.
OHAL sürecinde kadına yönelik şiddetin nasıl tırmandığını ve arttığını önümüze bir süreç olarak koymamız gerekir. OHAL zaten iktidarın elinde olan gücü, daha pervasızca kullanmasına zemin hazırlıyor. Kişileri, aylarca mahkemeye çıkarmadan hapishanelerde ya da günlerce gözaltında tutabiliyor.
YDK: “Zora karşı zor, kadın mücadelesi örgütlenme ve öz savunma” Serda Göçer
Sorun sömürücü sınıfın toplum yapısı. Karşımızda tüm imkanlara sahip örgütlü bir güç var. Bizim bu örgütlü güce karşı yine örgütlü bir güç ortaya koymamız gerek. Bireysel özsavunmalar değerlidir ama çözüm şiddete karşı örgütlü olarak bir şekilde cevap vermektir.
Şiddet sadece fiziki olarak değerlendirilimemeli. Aynı zamanda psikolojik şiddete de maruz kalıyoruz. Mesela bir kadın yemeği tuzsuz yaptığında, birlikte yaşadığı erkek ona bununla ilgili olumsuz birşey dediğinde kadın gerçekten suçlu olduğunu içselleştiriyor. Nasıl yemeği tuzsuz yaparım diye kendisine kızıyor.
Panelin ikinci bölümü soru ve cevap şeklinde devam etti.
Kadınlar sordukları sorularla ve kendi getirdiği çözümlerle tartışmayı nitelikli hale getirdiler. Söz alan kadınlardan birisi, 1 Mayıs Mahallesi’nin direnişçi geleneğinden geldiklerini ama şuan bu durumu göremediklerini belirtti. Şuan neden direnişçi yanlarının azaldıkları üzerine tartışmalar yürütüldü. Kadınlar daha örgütlü bir mücadeleyi istediklerini ve bunun çözümünün sürekli bir araya gelmek, tartışmalar yürütmek, bilinçlenmek ve bilinçlendirmek olduğunu belirttiler.
Kadınların toplantılarda konuşmaktan çekindiğini belirten kadınlar, bu panelde kendilerini daha rahat ifade ettiklerini de ortaya koydular ve bunun kadınların genel bir sorunu olduğunu, bunu aşmak için üzerine gitmemiz gerektiğini de belirttiler.
Kadınların karşılıklı yürüttüğü tartışmaların sonucunda özellikle 1 Mayıs mahallesinden katılım sağlayan kadınlar bu tarz etkinliklerin sık sık yapılmasını talep ettiklerini dile getirdiler.